"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ereğli(Konya) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin maliki olduğu 1944 ada 5 parsel ve 1947 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar üzerine bina inşa etmek üzere davalılardan ... Yapı İnşaat Şirketi ile taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığını, müvekkiline içeriğini inşaat yapım sözleşmesi olarak düşündüğü vekaletname imzalatılarak şirket yetkilisi ... ... ...'ın vekil kılındığını, vekilin anılan vekaletname kullanılmak suretiyle taşınmazları davalı eşi ...'a devrettiğini, davalı ...'nin de 5 parsel sayılı taşınmazı davalı ...'e, 7 parsel sayılı taşınmazı davalı ...'a devrettiğini, kendisine herhangi bir bedel ödenmediğini, tarafların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... ve ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin dava konusu taşınmazları bedelini ödemek suretiyle satın aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalılar ... ve ... Yapı İnşaat Şti. vekili cevap dilekçesinde; davacı ile taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığını, daha sonra taşınmazları başka şekilde değerlendirmek üzere davacı ile telefonda görüşüp anlaştıklarını, davacıya 700.000,00 TL nakit ödeme yaptıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava dışı vekil ... ... ...'ın dava konusu taşınmazları davalı eşi ...'a devrettiği, kısa bir süre sonra 5 parsel sayılı taşınmazın davalı ...'e, 7 parsel sayılı taşınmazın davalı ...'a devredildiği, taşınmazların değerinin çok altında bedelle devredildiği, davalı ... Yapı İnşaat Şirketi'nin 700.000,00 TL elden ödeme yaptığını ispat edemediği, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı ve davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve ... vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı ... vekili, müvekkilinin İzmir ili Buca ilçesinde müteahhitlik yaptığını, İzmir ilinde bina yapılacak alan bulma sıkıntısı nedeniyle davaya konu 5 parsel sayılı taşınmazı ... Emlak isimli firma aracılığıyla, 440.000,00 TL bedel karşılığı satın aldığını, 50.000,00 TL'nin elden nakit, 200.000,00 TL'nin müvekkilinin akrabası olan ... ...'un banka hesabından, 190.000,00 TL'nin müvekkilinin hesabından olmak üzere ...'a ödendiğini, müvekkilinin tapuya güvenerek iyiniyetli olarak bedelini ödemek suretiyle taşınmazı satın aldığını belirterek kararın ortadan kaldırılmasını istemiştir.
2. Davalı ... vekili, müvekkilinin dava konusu taşınmazı tapuya ... ilkesine dayanarak satın aldığını, aksinin ispat edilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı ile yüklenici Şirket adına düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin şirket yetkilisi ... ... ... tarafından yapıldığı, ... ... ...'ın aynı zamanda satış yetkisi aldığı vekâletname ile taşınmazları davalı eşi ...'a devrettiği, ...'nin de davalılar ... ve ...'e devrettiği, gerek davacıdan gerekse eşi ...'dan alınan vekâletname ile taşınmazların ... ve ...'e devri karşısında, son kayıt maliklerinin ilk el konumunda olduklarının kabulü gerektiği, temliklerin kısa aralıklarla ve gerçek değerinin çok altında bedelle gerçekleştirildiği, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davacıya 20 adet 2+1 ve zeminde 2 dükkan verileceği kararlaştırıldığı halde davacının talimatına ve iradesine aykırı olarak taşınmazların devredildiği, satış bedeli ödendiğinin ispatlanamadığı, hesap verme yükümlülüğünün yerine getirilmediği, dolayısıyla vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve ... vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı ... vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bilindiği üzere; Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
2. 14.02.1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç kısmında; “vakıa ve karinelerden, olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirlenmiş olan kimsenin kötüniyetinin, diğer tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecih kalmayacağına ve dava hakkının doğumunu sağlayan veya bertaraf eden iyiniyetin ve kötüniyetin bu durumda mahkemece re'sen nazara alınabileceğine” karar verilmiştir.
3. 6100 sayılı HMK’nın 129. maddesi ilgili kısımları şöyledir:
"...(1) Cevap dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
d) Davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
e) Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği..."
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen kararın dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle davalı ... tarafından yargılama aşamasında süresinde sunulmayan ödeme belgeleri olduğu iddiasıyla istinaf aşamasında sunulan delillere itibar edilemeyeceği, öte yandan; Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde kayıt maliklerinin ilk el oldukları kabul edilmiş ise de; dava dışı vekil tarafından taşınmazların ilk önce davalı ...'ye temlik edildiği gözetildiğinde davalı kayıt maliklerinin ilk el sayılamayacağı, ne var ki kısa aralıklarla temlik yapılmış olması, davalı ...'ın davalı şirket ile sözleşme yapmış olması olguları tüm dosya içeriği ile birlikte, 14.02.1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında değerlendirildiğinde; davalı kayıt maliklerinin edinimlerinde iyiniyetli olduklarından söz edilemeyeceği, bir başka ifade ile TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacakları açıktır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 18.519,02 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalı ...'dan, 18.518,02 TL bakiye onama harcının da temyiz eden davalı ...'den alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.01.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.