Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7010 E. 2022/1884 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığına dayalı tapu iptali ve tescil davasında, bozma ilamına uygun hüküm kurulup kurulmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle 134 ada 25 parsel sayılı taşınmazın tamamının davacıya verilmesi gerektiği bozma kararında belirtilmişken, 134 ada 26 parsel sayılı taşınmazın ifrazına ilişkin hükmün, ifrazın mümkün olup olmadığı tespit edilmeden verilmesi doğru olmadığından, bu hususun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmemesi gözetilerek, hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 08/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 134 ada 23 parsel sayılı taşınmazı ile davalıya ait 134 ada 16 ve 21 parsel sayılı taşınmazların tevhit işlemine tabi tutularak 134 ada 24 parsel sayılı taşınmazın oluştuğunu, daha sonra ifraz işlemine gidilerek 134 ada 25 ve 26 parsel sayılı taşınmazların oluştuğunu, 134 ada 25 parsel sayılı taşınmazda davalı ile 1/2’şer paylı malik olduklarını, anılan tevhit ve ifraz işlemlerinin dava dışı ...’e verdiği Silivri 3.Noterliğinin 07.05.2013 tarih ve 4148 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile yapıldığını, dava dışı ...’in davalının oğlu olduğunu, öncesinde 1.778 m² yüzölçüme sahip taşınmazın maliki iken anılan işlemler sonrasında 406 m² yüzölçümlü taşınmazda davalı ile 1/2’şer paylı malik olduklarını, vekil ...’i 27.08.2013 tarihinde azlettiğini, tarafların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, 134 ada 23 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, tevhit ve ifraz işlemlerinin davacının bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEMENİN İLK KARARI

Ardahan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/07/2016 tarihli ve 2014/79 E., 2016/778 K. sayılı kararıyla; yapılan yargılama, mahalli bilirkişi beyanı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazın 134 ada 25 ve 26 parseller olduğu, dava konusu olan 25 ve 26 parsellerin kadastro çalışmaları sırasında 134 ada 16, 21 ve 23 parseller olarak üç parsel adı altında tespit edildiği, kadastro çalışmaları sırasında 134 ada 16 ve 21 parsellerin ... adına 134 ada 23 parsel ... adına tespit edildiği, 134 ada 25 nolu parselin tevhit ve ifraz sonucu 1/2 hissesi ... adına 1/2 hissesinin ... adına tapuya tescil edildiği, 134 ada 26 nolu parselin ifraz ve tevhit sonucu tamamının ... adına tapuya tescil edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı yasal süre içerisinde davacı ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 17/09/2020 tarihli ve 2020/2187 E., 2020/4186 K. sayılı kararıyla; “...Somut olaya gelince, tevhit ve ifraz işleminin iptal işlemine konu edilmediği, davacı ...’in dava dışı ...’i vekil tayin etmesindeki amacın ifraz ve tevhit işlemini gerçekleştirmek olduğu, vekilin bu yönde işlem yaptığı, ancak sonucu itibariyle her iki işlem gerçekleştirilmeden önce davacının 134 ada 23 parsel sayılı taşınmazda 1.778 m² yere sahip iken, ifraz ve tevhit işlemi gerçekleştirildikten sonra davalı ile ½ pay sahibi oldukları toplamda 406 m² yüzölçüme sahip 134 ada 25 parsel sayılı taşınmazda 203 m² yere sahip olduğu, bu suretle vekalet görevinin açıkça kötüye kullanıldığı, kaldı ki vekil ...’in aynı zamanda davalının babası olduğu, bu nedenle iyi niyet iddiasında da dinlenilmeyeceği açıktır. Hal böyle olunca; 134 ada 25 parsel sayılı taşınmazda davacı ...’e ait tek katlı yığma taş ev ve ahırın da bulunduğu gözetilmek suretiyle, bu taşınmazın tamamının davacıya verilmesi, geri kalan 1.372 m²’lik kısım için ise 134 ada 26 parsel sayılı taşınmazda davacının pay sahibi olması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozma Sonrası Verilen Karar

Ardahan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/01/2021 tarihli ve 2020/403 E., 2021/31 K. sayılı kararıyla; dava konusu 134 ada 25 parsel sayılı taşınmazda davacı ...’e ait tek katlı yığma taş ev ve ahırın da bulunduğu gözetilmek suretiyle, bu taşınmazın tamamının davacıya, geri kalan 1.372 m²’lik kısım için ise 134 ada 26 parsel sayılı taşınmazda davacının pay sahibi olduğu hususu da gözetilerek davanın kabulü ile dava konusu 134 ada 25 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile taşınmazın tamamının davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu 134 ada 26 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile, davacının tevhit-ifraz işlemleri için vekalet vermeden önce sahibi olduğu taşınmazın 1.778 m²'lik yüzölçümünde 134 ada 25 sayılı parselin 406 m²'lik kısmının çıkarılması ile 1.372 m²'lik kısmının ifrazı ile son ada parsel numarası ile davacı adına tesciline, 134 ada 26 parselin kalan kısmının davalı adına tesciline devamına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili, davalı ...’ın davacının öz amcası olduğunu, taşınmazların ifrazı için ...'ın vekaletname verdiği ... ...’ın ise ...'ın oğlu olduğunu ve aynı zamanda ... ile kuzen olduklarını, bu kişinin vekaletnameyi kötü niyetle kullanmasının mümkün olmadığını, tarafların taşınmazlarının birleştirilmesi ve sonra ifraz edilmesi ve bunların haritaya bağlanması sürecinde harita mühendisi olarak görev yapan ve ...’ın akrabası olan dava dışı ... ...’ın bizzat ve doğrudan ... ve ... ile muhatap olduğunu ve onların talepleri doğrultusunda işlem gerçekleştirdiğini, vekaletname verilen ... ...'ın tek rolünün tapu dairesindeki imza eksikliklerini tamamlamak olduğunu, mahkemenin ifraz haritalarını hazırlayan ... ...'ı tanık olarak dinlemesi gerektiğini, vekaletnamedeki yetkinin kötüye kullanıldığının yalnızca akrabalık ilişkisinden hareketle kabul edilmesinin yanlış olduğunu, maddi bir delilin bulunmadığını, tüm dosya kapsamı itibariyle ... ...'ın tarafların iradeleri hilafına vekaletnameyi kullandığına dair ne bir belge ne de bir tanık ifadesinin bulunmadığını, davacının vekaletin kötüye kullanıldığına ilişkin iddiasına karşı mahkemeye süresi içinde bildirdikleri tanıkların dinlenmediğini, davacının talebinden fazlasına hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

3.Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunun'da (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK.nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. (IV/2.) numaralı paragrafta yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve özellikle bozma öncesi verilen kararla ilgili tanık dinlenmemesi hususunun temyiz sebebi yapılmadığı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin bu yönlere ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.

3.3.2. Ancak, (IV/2.) numaralı paragrafta yer verilen bozma kararında, dava konusu 134 ada 25 parsel sayılı taşınmazda davacı ...’e ait tek katlı yığma taş ev ve ahırın da bulunduğu gözetilmek suretiyle, bu taşınmazın tamamının davacıya verilmesi, kalan 1.372 m²’lik kısım için ise 134 ada 26 parsel sayılı taşınmazda davacının pay sahibi kılınması gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen, çekişme konusu 26 parsel sayılı taşınmazın ifrazının mümkün olup olmadığı hususu tespit edilmeden ifraz kararı verilmesi doğru değildir.

3.3.3. Ne var ki, anılan husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, dava konusu 26 parsel sayılı, 4141 m2 yüzölçümlü, tek katlı kargir dört ahır, ev ve arsası vasfındaki taşınmaz yönünden kurulan hükmün düzeltilmesi suretiyle onama kararı verilmesi gerekmiştir.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; Ardahan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin temyize konu 19/01/2021 tarihli ve 2020/403 E., 2021/31 K. sayılı kararının 2. bendinin hüküm yerinden çıkarılarak yerine 2. bent olarak; “Ardahan İli, Merkez, Hasköy Köyü 134 ada 26 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının 1372/4141 oranında iptali ile aynı oranda davacı adına tesciline” cümlesinin yazılmasına, davalı vekilinin değinilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi gereğince hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın yatıran tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.