Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7066 E. 2023/789 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, davalının aşırı yararlanma yoluyla düşük bedelle taşınmazını satın aldığı iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasının reddine ilişkin temyiz incelemesi.

Gerekçe ve Sonuç: Aşırı yararlanma için gerekli olan edimler arasında açık oransızlık bulunmadığı ve davacının zor durumda, tecrübesiz veya düşüncesiz olduğuna dair yeterli delil sunulamadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Datça Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki aşırı yararlanma hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkiline ait Muğla ili, Datça ilçesi, İskele Mahallesi, Yeniçeşme Mevkii, 482 ada 1 parsel, 20/1680 arsa paylı, F1 Blok Zemin kat 17 nolu bağımsız bölümün, daha önce Datça’da emlakçılık yapmış olan davalı ...’ya 10/07/2017 tarihinde 120.000 TL bedelle müvekkili tarafından satıldığını, satış işleminin ani bir karar ve gafletle yapılmış olduğu, davacının toplamda %80'e yakın işitme kaybı ve 74 yaşında olduğunu, davacının ileri - ağır "mixt tipte işitme kaybı" na ilişkin teşhisi bulunduğunu, müvekkilinin, satış sonrasında satış bedelini çevresindekilere söylediğinde, aynı evin, çeşitli emlak ofislerinde 220.000,00 TL ve 250.000,00 TL üzerinden satışa çıkarıldığı haberini aldığını, ayrıca evin bulunduğu sitedeki diğer taşınmazların en az 200.000,00 TL'den satışa çıkarıldığını, davalı tarafın sömürme kastıyla hareket ettiğini, gabinin sübjektif şartının sübut bulduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın davacıdan davalıya olan satışının ve tapu kaydının iptaliyle davacı adına devir ve tesciline karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını dava ve talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının satış işleminin yapıldığı zamanda fiil ehliyetinin bulunduğunu, daha sonrasında da hakkında herhangi bir kısıtlama kararı bulunmadığını, davacının işitme kaybının olmasının ayırt etme gücünü etkilemeyeceğini, davacının taşınmazın satımı konusunda pek çok kişiyle görüştüğünü, alım satım işleminde kredi kullanılmasını istemediğinden, davalıdan önce talepte bulunan kişilerin satım talebini reddettiğini, 35 m2 1+1 bakımsız ve tadilat isteyen bir dairenin normal piyasa rayici ile davalıya satıldığını, aşırı yararlanma hukuki sebebi için aranan objektif ve subjektif unsurların gerçekleşmediğini ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın 10/07/2017 tarihinde 120.000,00 TL bedelle davalıya satıldığı, akitteki satış bedeli ile bilirkişilerce keşfen saptanan bedel (151.000,00.-TL) arasında aşırı, açık bir oransızlık bulunduğu söylenemeyeceğinden aşırı yararlanma (gabin) şartlarından olan objektif unsurun gerçekleşmediği; aşırı yararlanmanın diğer şartı olan sübjektif unsurun da olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırıldığı, davacının 1943 doğumlu olup, satış tarihinde 74 yaşında olduğu, davacı tanıkları beyanlarında, akli melekelerinin yerinde olduğu, 2005 yılında kanser hastalığına yakalandığı, o tarihten sonra eski psikolojisinin bozulduğu, işitme kaybının olduğunu, emekli öğretmen olduğunu, mali sorunlarının olmadığını, taşınmazı satmaya ihtiyacının olmadığını, çocuklarının yazlığa gelip gitmedikleri ve bol para olsun gerekçesi ile taşınmazını satmasında davacı tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunmadığı anlaşılmakla, davacının davalı tarafından kendisinin kandırıldığını ve davalının aşırı yararlandığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde, yargılama boyunca itirazlarının değerlendirme dışı bırakıldığını, davalı tarafın emlakcı olup, kendi semtinde olan diğer emlakçı kaynak gösterilerek güvenilir olmaktan uzak bilirkişi raporuna itibar edildiğini, ilk derece mahkemesinin, dava konusu taşınmazının akitteki satış bedeli ile bilirkişilerce keşfen belirlenen bedeli arasında açıkça bir orantısızlık bulunmadığı gerekçesine dayanarak, aşırı yararlanmanın şartlarından olan objektif unsurun gerçekleşmediği gerekçesinin eksik incelemeye dayandığını, taşınmazın rayiç bedelinin belirlenmesi hususunda mahkemece alınan ve karara esas teşkil eden bilirkişi raporuna yapmış oldukları itirazların dinlenmediğini, raporun objektif olmadığını, ilk derece mahkemesinin, aşırı yararlanmanın şartlarından olan sübjektif unsurun gerçekleşmediği hususundaki gerekçesininde hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, satış sözleşmesinin geçerli ve amaca uygun hukuki sonuçlar doğurabilmesi için, ilgili sözleşmeyi yapan kişi veya kişilerin sağlıklı bir şekilde oluşmuş ve istedikleri, amaçladıkları hukuki sonucun doğumunu sağlamaya yönelik iradelerinin bulunması gerektiğini, davalı tarafın sömürme kastı ile hareket ettiğinin açık olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde, dava konusu taşınmazın rayiç bedelinin belirlenmesi hususunda mahkemece alınan ve karara esas teşkil eden bilirkişi raporuna yapmış oldukları itirazların dinlenmediğini, ilgili bilirkişi raporunda yer alan ''Taşınmazın Değerine Etki Eden Faktörler'' kısmında taşınmazla ilgili olarak sadece ulaşımın kolay olmasına dayanıldığını; taşınmaza özel su kuyusu olduğu, konum değeri, denize uzaklığı gibi etkenler değerlendirmeye alınmadığını, taşınmazda tadilata konu bir hasar tespiti olmadığı halde bu hususun olumsuz özellik olarak değerlemeye tabii tutulduğunu, taşınmaz 80 m2 olmasına rağmen, 46 m2 üzerinden değerinin hesaplandığını, bilirkişi raporunun objektif olmadığını, bilirkişinin taşınmaz değerini tespit ederken bölgeye hakim emlakçılarla yapılan görüşmelere dayanarak sonuca ulaştığını, Datça'nın küçük bir ilçe olması ve ilçede yer alan emlakçıların sayısı ve davalı ...'nın yıllarca aynı ilçede emlakçılık yaptığı hususları göz önünde bulundurulduğunda değerlendirmede kullanılan yöntemin tarafsız olamayacağı açık olduğunu, mahkemenin hatalı ve subjektif verilere dayanılarak hazırlanmış bilirkişi raporu esas alınarak taşınmazın değerinin 151.000 TL olduğu hususunda kesin kanaate varmış olması ve bu sebeple aşırı yararlanmanın (gabinin) şartlarından olan objektif unsurun gerçekleşmediği gerekçesi ile davayı reddetmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, ayrıca müvekkilinin 74 yaşında olup, %80'e yakın işitme kaybı sorunu yaşadığını, yaşı ve işitme kaybı sebebiyle olayları ve durumları algılama kabiliyeti normal bir bireye nazaran zayıf olduğunu ileri sürerek, hükmün bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, aşırı yararlanma hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Sözleşmenin aşırı yararlanma (gabin) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak, zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 28. maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.

Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.

2. O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme ... ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme ... verir.

3. Hemen belirtmek gerekir ki, aşırı yararlanma davasında öncelikle edimler arasındaki, açık oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü, psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.

4. Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür",

5. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir" düzenlemeleri mevcuttur.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 125,50 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.