"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda verilen Silopi Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/12/2019 tarihli ve 2016/67 E. 2019/704 K. sayılı kararı davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 10.01.2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... vekili gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı, vekil olarak atadığı kardeşi ...'in, mirasbırakanından intikal eden 174 ve 175 parsel sayılı taşınmazlardaki miras payını davalılara devrettiğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, okuma yazma bilmediğini, gelir desteği alacağı düşüncesi ile vekaletnameyi imzaladığını, satış iradesi olmadığını, davalıların kendisini kandırdığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 16/12/2013 tarihli ve 2009/4 E. 2013/556 K. sayılı kararıyla; davacının vekaletnameyi kendi iradesi ile içeriğini bilerek imzaladığı, bu nedenle de yapılan satış işleminin geçerli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 30/11/2015 tarihli ve 2014/11578 E., 2015/13874 K. sayılı kararı ile; ''...dava dilekçesinde belirtilen olgulardan ve ileri sürülen hususlardan, davada vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır. ...yukarıda açıklanan ilke ve olgular uyarınca araştırma ve inceleme yapılması, taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı hukuki nitelendirme ve noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm tesisi isabetsizdir.'' gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 04/12/2019 tarihli ve 2016/67 E., 2019/704 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların bedelsiz temlik edildiği, davalılar ile vekilin çıkar ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
5.1. Bir kısım davalı yönünden hüküm kurulmadığını, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığına dair inandırıcı delil veya bilginin dosyaya yansımadığını, davalıların vekil ile çıkar ve işbirliği içinde hareket etmediklerini, devir tarihinden yaklaşık 5 sene geçtikten sonra davacının eldeki davayı açtığını, yanlış yüzölçümü üzerinden taşınmazların değerinin hesaplandığını, harç ve vekalet ücretinin de hatalı olduğunu, davacının dava konusu taşınmazlarda payına isabet eden yüzölçümünün 23.696.82 m2 olduğunu, dava değerinin de buna göre hesaplanması gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 6100 sayılı HMK'nın 297/2. maddesinde düzenlendiği üzere hüküm sonucu kısmında; “İstek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesinin bu açık hükmünün sonucu olarak, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır. Buna göre mahkemenin tüm taleplerle ilgili bir karar verme yükümlülüğü vardır.
6.2.2. Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi, vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
6.2.3. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
6.2.4. Ne var ki, üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda, davalı vekil ...'in vekalet görevini kötüye kullanarak çekişmeli taşınmazlardaki davacıya ait payları devrettiği, davalılar İsmet, İslam, ... ve ...'in de vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olup, TMK'nın 1024. maddesi aracılığı ile 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacakları, diğer bir deyişle iyiniyetli sayılmayacaklarından kazanımlarının korunamayacağı gözetilerek, tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalılar vekilinin aşağıdaki bent dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
6.3.2. Ne var ki, davacı tarafından, vekil ...'e de husumet yöneltilerek dava açılmış olup, anılan davalılar hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamış, dava konusu 174 parsel sayılı taşınmazın 15/05/2013 tarihinde ifraz görerek 300, 301 ve 302 parsel sayılı taşınmazlara gittiği gözetilmeden kapatılan parsel numarası üzerinden hüküm tesis edilmiş; diğer taraftan, hükümde iptal-tescil edilen pay oranı açıkça yazılmamıştır.
6.3.4. Hal böyle olunca, davalılar ... hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi, dava konusu edilen her bir parsel hakkında infaza elverişli şekilde yeniden hüküm kurulması gerekirken, HMK'nın 297/2. maddesine aykırı olacak şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
V. SONUÇ
Davalılar vekilinin açıklanan nedenlerle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/01/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.