Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7138 E. 2022/2120 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayanarak açılan tapu iptali ve tescil davasında hak düşürücü sürenin geçip geçmediği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin, kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başladığı ve somut olayda bu sürenin aşıldığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen 22/04/2021 tarihli 2020/1666 Esas 2021/965 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15.03.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı asil ve vekili Avukat ... geldi.Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı asil gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 443 parselin 3300 m2 kendi adına, 394 parselin 1400 m² yüzölçümüyle davalı adına kayıtlı olup, taşınmazların bitişik olduğunu, komşu 392,393,394 ve 443 parsellerin öncesinde bütün halde tapuda kayıtlı ve 72 hisseden oluştuğunu, 1970 yılında yapılan kadastro çalışmalarında hissedarlar arasında 1958 yılında yapılan rızaen ve haricen taksimle 392 parselin ... ... (9/72 hisse), 393 parselin ... ... (18/72 hisse), 394 parselin ... ... (9/72 hisse), 443 parselin ... ... (27/72) adına tespit ve tescil edildiğini, ancak taşınmazların yüzölçümlerinin belirlenen hisselere uygun olmadığını, hisse oranlarıyla parsellerin denk olmadığını, 394 parsel sayılı taşınmazın 1958 yılında davalının babası ... ...’e satış yoluyla devredildiğini, 443 parsel sayılı taşınmazı ise 2002 yılında ... ... mirasçılarından satın aldığını, fiili kullanımların tapudaki yüzölçümlerine uymadığını ileri sürerek, 443 parselin yüzölçümünün 5.185,71 m2 olarak, davalı adına kayıtlı 394 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün ise 1.728,57 m2 olarak düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, mirasbırakanı ...’in ölümü üzerine 394 parsel sayılı taşınmazın mirasçılar arasında yapılan rızai taksim sonucu kendisine verildiğini, babası ...’in taşınmazı 1958 yılında satın aldığını,sınırlarını değiştirmeden kullandıklarını, davacının kullandığı parselin fiilen 5 dönüme yakın olduğunu, dava dışı 392 parsel sayılı taşınmazın en küçük yüzölçümüne sahip olması gerektiğini, hatanın 392 parsel sayılı taşınmazdan kaynaklandığını, bu nedenle davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince; davalının sınırlarda kayma olduğunu, sorunun dava dışı 392 parsel sayılı taşınmazdan kaynaklandığını, davayı bu şekilde kabul ettiğini beyan ettiği,davalı beyanının şarta bağlı olması nedeniyle kabul olarak değerlendirilemeyeceği, davacının iddiasının tespit öncesi nedene dayandığı, 3402 sayılı Yasa'nın 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık süre içerisinde davanın açılmadığı gerekçesiyle, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı adına kayıtlı 443 parsel sayılı taşınmaz ile davalı adına kayıtlı 394 parsel sayılı taşınmazın birbirlerine bitişik olduğunu, tapulama tutanakları incelendiğinde bu taşınmazların 05.08.1970 tarihli ilk tapulama kaydının 392, 393, 394 ve 443 parsel sayılı taşınmazları kapsadığı, bu dört parselin aslında bir bütün olarak 72 paya ayrıldığı, bu 72 paydan 18 payın ... ...’a, 9 payın ... ...’a, 9 payın ... ...’a 27 payın ... ...’a, 9 payın ... ...’a ait olduğunun kararlaştırıldığı, bu paydaşların 1958 yılında aralarında rıza-i taksim yaptıklarını, bu taksime göre 392 parsel 9 pay ... ...’a, 393 parsel 18 pay ... ...’a, 394 parsel 9 pay ... ...’a, 443 parsel 27 pay ... ...’a ait olacak şekilde taksim ve pay dağılımı yapıldığı, bu nedenle aynı hisselere sahip olan 392 parsel ile 394 parselin metrekareleri birebir aynı olması gerekirken, tapu kayıtlarında 394 parselin 1.400,00 m2, 392 parselin ise 4.300,00 m2,393 parselin 3.100,00 m2, 443 parselin ise 3.300,00 m2 olarak gözüktüğünü, davacıya ait 443 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının davalıya ait 394 parsel sayılı taşınmazın bir kısmına kaydığı, davalıya ait 394 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının ise yan parseli olan 393 nolu parsele kaydığı, 393 parselin de yan parseli olan 392 parsel sayılı taşınmaz alanına kaydığı, davacının taşınmazı satın aldığından beri aynı sınırlar dahilinde kullandığını, davalının açıkça davayı kabul etmesine rağmen İlk Derece Mahkemesince hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 22.04.2021 tarihli ve 2020/1666 Esas - 2021/965 Karar sayılı kararıyla,dava konusu 394 parsel sayılı taşınmazın 1400 m2 yüzölçümlü ve tarla vasfıyla tapulama sonucu 19.10.1970 tarihinde ... ... adına tapuya tescil edildiği, 24.07.2003 tarihinde aralarında davalının da olduğu mirasçılara intikal ettiği,aynı tarihte davalı adına taksimen tam hisseyle tescil edildiği, davacıya ait 443 parselin ise, 3300 m2 yüzölçümü ve tarla vasfı ile tapulama nedeniyle 19.10.1970 tarihinde ... ... adına tescil edildiği, 10.09.1991 tarihinde mirasçılarına intikal ettiği, davacının 29.03.2002 tarihinde taşınmazı satın almak suretiyle malik olduğu,kadastro tutanaklarına göre dava konusu ve dava dışı parseller 12.06.1957 ve 21.03.1958 tarihli tapu kayıtlarına istinaden 72 hisse itibariyle tapuda kayıtlı iken, hissedarların 1958 yılında haricen ve rızaen taksimle taşınmazın 392, 393, 394 ve 443 parseller halinde hisselerine karşılık hissedarlarına bırakıldığı, 443 parselin ... ... adına, 394 parselin ise hissedarlarından satın alan ... ... adına 05.08.1970 tarihinde tespit edildiği, tespitin itirazsız 19.10.1970 tarihi itibariyle kesinleştiği, davacı tarafın dava konusu ve dava dışı komşu taşınmazların öncesi tapuya kayıtlı ve bütün haldeyken 1958 yılında yapılan harici ve rızai taksimde tapu kayıt maliki hissedarların hisselerine uygun parseller oluşturulmadığını,satın almak suretiyle maliki olduğu taşınmazın maliki evvellerinin haklarına halef olduğunu ileri sürerek, davalı adına kayıtlı parsel üzerinde sürdürülen fiili kullanıma uygun şekilde tapu iptali ve tescile karar verilmesini talep ettiği,davalının fiili kullanımı doğrulamakla birlikte ada bazında parsellerde kayma olduğunu bildirdiği, bu nedenle davalının beyanlarının kayıtsız şartsız kabul olarak nitelendirilemeyeceği, dava konusu 394 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro tutunağının 19.10.1970 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3.maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin kaçırılmasından sonra 27.12.2018 tarihinde açıldığı,anılan maddedeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin olumsuz dava koşulu olup tüm def’i ve itirazlardan önce dikkate alınacağı, kaldı ki, 443 parselin 29.03.2002 tarihinde satış suretiyle davacı adına tescil edildiği, çaplı taşınmaz satın alan davacının çapıyla sınırlı bulunduğundan ve davalı adına tapuda kayıtlı taşınmaz üzerinde sürdürdüğünü bildirdiği zilyetlik nedeniyle kazanım sağlayamayacağı, davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, temyiz dilekçesinde istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, dava dilekçesindeki açıklamalar ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptal-tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi ; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içermektedir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. 3402 sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde, kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilerek, mülkiyete ilişkin talepler yönünden hak düşürücü süre öngörülmüş olup, söz konusu Yasa maddesindeki hak düşürücü süre, dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilecektir.

3.3.2. Somut olayda çekişmeli taşınmazların kadastro tutanaklarının kesinleştiği 19.10.1970 tarihi ile davanın açıldığı 27/12/2018 tarihi arasında 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde belirlenen hak düşürücü sürenin geçtiği kuşkusuzdur.

3.3.3. Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre kararın (IV./3.) no.lu bendinde yer verilen gerekçeyle Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 15.03.2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.