"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine; davalıların istinaf isteminin, HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 22/02/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ..., davalılar ... v.d. vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakanı ...'in 1998 ada 143 parsel sayılı taşınmazını 30/01/1976 tarihinde eşi olan ...’e muvazaalı olarak devrettiğini, mirasbırakanı ...’in de taşınmazı muvazaalı olarak ölünceye kadar bakma akdi ile davalılara temlik ettiğini, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali amacıyla dava açıldığını, usul ekonomisi açısından her iki davanın birleştirilmesi gerektiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın satış işleminin ve sonrasında yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali ile taşınmazın miras payı oranında adına tesciline veya tenkisine, olmadığı takdirde bedelinin tahsili ile doğmuş ve doğacak zarar ve ziyanların tazminine karar verilmesini istemiş, aşamada taşınmazın dava dışı kişilere satılması üzerine, HMK'nın 125. maddesi uyarınca istemini bedele hasretmiş ve 340.000-TL'nin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar ... ve ..., davanın zamanaşımına uğradığını, mirasbırakanları ... ve ...'in davacı ile davalı ...'ı evlat edindiklerini, aynı karar ile ...’ı da evlat edindiklerini, ancak davacı ve diğerlerinin evlatlık görevlerini yerine getirmediklerini, bu sebeple mirasbırakan ...’in ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile dava konusu taşınmazı devrettiğini, davacının ...’den ...’e yapılan devir işlemi için muvazaa iddiasında bulunmasında hukuki menfaatinin olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuş ve kötüniyetli davacı aleyhine taşınmaz değeri üzerinden % 40 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemişler, aşamada davalı ...'in ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/05/2019 tarihli ve 2012/146 E., 2019/233 K. sayılı kararıyla; mirasbırakan ... tarafından yapılan 30/01/1976 tarihli temlik ile hayatın olağan akışına göre müşterek çocukları olmadığından eşini koruma altına almayı amaçladığı ve bu nedenle devrin muvazaalı olduğu gerekçesiyle bedel istemi yönünden davanın kabulüne, mirasbırakan ... tarafından ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile yapılan temlik yönünden ise İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1997/716 E., 2012/182 K. sayılı kararının eldeki dava için kesin hüküm oluşturduğu gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
2.1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; lehlerine faize hükmedilmek suretiyle karar verilmesi gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2.2. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; mirasbırakan ...’in, davaya konu taşınmazı mal kaçırma amacı ile ...'e devretmediğini, davacının bu devir işlemi için muvazaa iddiasında bulunmasında hukuki menfaati olmadığını, davacının aynı taleplerle daha önce açtığı davanın kesinleşmediğini, davanın kesin hüküm nedeniyle değil, derdestlik nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda taşınmazın değerinin çok yüksek hesaplandığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 29/04/2021 tarihli ve 2019/1986 E., 2021/664 K. sayılı kararıyla; dava dilekçesinde mirasbırakan ... tarafından yapılan 30/01/1976 tarihli temlikin mirastan mal kaçırma kastı ile yapıldığı yönünde davacı tarafın bir iddiasının bulunmadığı, ...’in ilerleyen dönemde mağdur olmaması amacıyla devrin yapıldığı hususunun davacı tarafın da kabulünde olduğu, mirasbırakan ... tarafından 16/10/1995 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile yapılan temlik bakımından ise mirasbırakanın sağlığında akde aykırılık nedeniyle dava açmadığı, amacının kendisine baktırmak olduğu, temlikteki gerçek amaç ve iradesinin mirasçılardan mal kaçırma olmadığı gerekçesi ile davacının istinaf isteminin, HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine; 16/10/1995 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile yapılan temlik yönünden davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm nedeniyle usulden ret kararı verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile davalıların istinaf isteminin, HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi kararının yeterli gerekçe içermediğini, dava sebebinin muris muvazaası ile mirastan mal kaçırma iddialarına dayandığını, davalı tarafın savunmasını kanıtlayamadığını, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın sadece faize ilişkin kısmının eksik olduğunu, eşe devir yapılmış olması ve satış bedelinin düşük gösterilmesinin temlikin muvazaalı yapıldığının kanıtı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, satış ve ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis ve bedel istemlerine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.
Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
3.2.3. Öte yandan, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle kararın (IV./3.) no.lu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar vekilleri için 3.815.00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 22/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.