"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
HÜKÜM/KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, ... İli, Merkez İlçesi, ... Köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucunda kendisine ait taşınmazın dava konusu 302 ada 12 parsel sayılı taşınmazın içerisine alınarak davalı Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, yapılan tespitin hatalı olduğunu, taşınmazı 30-40 yıldır zilyet olarak kendisinin kullandığını, taşlarını temizleyerek imar-ihya ettiğini ve imar-ihya işlemlerinin tamamlanmasından sonra da nizasız ve fasılasız şekilde yaklaşık 40 yıldır tarım işlerinde kullandığını, halihazırda da bostan olarak kullandığını ileri sürerek, dava konusu 302 ada 12 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile kendisine ait taşınmazın dava konusu taşınmazdan ifraz edilerek adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın Hazine adına kayıtlı olduğunu, davacı tarafın iddiasını ispat etmesi gerektiğini, ayrıca çekişmeli taşınmazın imar-ihya edilerek zilyetlikle iktisap edilebilecek yerlerden olup olmadığının belirlenmesinin davanın önemli noktalarından biri olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, keşif esnasında dinlenen mahalli bilirkişilerin tamamının, talep konusu alanın 1967 yılında dava dışı kişiden davacının dedesi tarafından satın alındığını, imar ve ihya edilerek yaklaşık 50 yıldır davacının dedesi, babası ve intikalen davacı tarafından tarımsal amaçlı olarak kullanıldığını beyan etmek sureti ile davacının iddiasını destekler nitelikte beyanda bulundukları görülmüş ise de, emsal içtihatlar ile de belirtildiği üzere imar-ihya iddiasının gerçeği yansıtıp yansıtmadığının tespiti amacı ile kadastro tespitinden önceki 20-30-40 yıllık hava fotoğraflarından ve memleket haritalarından yararlanılması gerektiği, bu kapsamda harita (jeodezi) mühendisi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiler aracılığı ile kadastro tespiti öncesine ait hava fotoğrafları üzerinde inceleme yaptırılarak bilirkişi raporu tanzim ettirildiği, söz konusu raporun incelenmesinde, 1973 tarihli ve 1982 tarihli hava fotoğraflarında, talep konusu alanın tamamıyla açık bir alana isabet ettiği, alan üzerinde zirai muhdesatın olmadığı, zirai faaliyetin ve imar-ihya işleminin bulunmadığı ve başlamadığının tespit edildiği, kadastro tespiti tarihinden 20 yıl önceki sürece ilişkin 1973 ve 1982 tarihli hava fotoğrafının haricinde bir hava fotoğrafının da mevcut olmadığı, 1960 ve 1984 tarihli topoğrafik memleket haritaları üzerindeki incelemelerde de aynı tespitlerin teyit edildiği, ziraat mühendisi raporunda talep konusu alanın imar ve ihya edilerek tarım amaçlı kullanıldığı belirtilmiş ise de, hangi tarihten itibaren zirai faaliyetin yapıldığına yönelik bir tespitin yapılamadığının ifade edildiği, 1973 tarihli ve 1982 tarihli hava fotoğraflarında ve 1984 tarihli memleket haritasında alan üzerinde zirai muhdesatın olmadığı, zirai faaliyetin ve imar-ihya işleminin bulunmadığı ve başlamadığının tespit edildiği, davacının iddialarına ve mahalli bilirkişilerin beyanlarına itibar edilemeyeceği, davacının iddiasını ispatlayamadığı, yasal şartlar oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahalli bilirkişi beyanlarında dava konusu taşınmaz üzerinde 40-50 yıllık bir kullanım olduğunun belirtildiğini, mahkemenin de buna istinaden yanılgıyla 40-50 yıl öncesine dayanan bir kullanım aradığını, oysa ki imar-ihya yoluyla taşınmaz iktisap edilebilmesi için gerekli olan zilyetlik süresinin yirmi yıl olduğunu, mahkemece tespit tarihinden geriye doğru yirmi yıl giderek araştırma yapılması gerektiğini, ne var ki 1973 ve 1982 yıllarına ait hava fotoğrafları ile memleket haritaları esas alınarak karar verildiğini, bölgenin şartlarından dolayı 1970-1980 yıllarında arazilerin büyük kısmının kış otluğu için kullanıldığını, altı aydan uzun süreli kış mevsiminin yaşandığı bölgede hayvanların kışlık yiyeceği için arazilerin otlarının biçildiğini, davacının da hava fotoğraflarının çekildiği tarihlerde araziyi kışlık otlağı için imar-ihya ederek kullandığını, kadastrodan geriye doğru yirmi yılı aşkın bir sürede ise ekili tarım yapıldığını, bilirkişilerin 1973, 1982 ve 1984 tarihli haritalarda zirai kullanım olmamakla birlikte sıra halinde ağaçların bulunduğuna atıf yaptıklarını, raporun devamında arazi içinde meyve ağaçları olmakla birlikte dere kenarında emekle yetiştirilmiş söğüt ağaçlarının bulunduğunun belirtildiğini, bu durumun dahi taşınmazın imar-ihya edildiğinin delili olduğunu, davanın haklılığının ispatlandığını, ziraat mühendisi bilirkişi raporunda da çekişmeli taşınmazın uzun yıllardan beri yoğun emek harcanarak imar-ihya edildiğinin ve tarım arazisi olarak kullanıldığının, özel mülkiyet niteliğinde, zilyetlikle kazanımın mümkün olduğunun belirtildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, kadastro tespit tarihi itibariyle davacı taraf yararına zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleştiğinin ispatlanamadığı, mahkemece verilen davanın reddine ilişkin kararda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı ... Medeni Kanunu’nun 713/1 maddesi şöyledir: “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1 maddesi şöyledir: “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
3. Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi şöyledir: "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz."
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kadastro sonucu, çekişme konusu ... ili, Merkez ilçesi, ... Köyü çalışma alanında bulunan 302 ada 12 parsel sayılı 374.643,07 m2 yüzölçümlü taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerlerden olduğundan bahisle ham toprak vasfıyla davalı Hazine adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır.
2. Somut olaya gelince; Mahkemece, 302 ada 12 parsel sayılı taşınmazın, hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen dava konusu bölümünde, davacı yararına zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; davacı, imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedenine dayanarak eldeki davayı açmış, bilahare davacı vekili duruşma sırasındaki beyanında dava konusu taşınmazı davacının mirasbırakanlarının satın aldığından (1967 yılında) bahsetmiş, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanıkları, dava konusu taşınmazın nizalı bölümünün evvelinde davacının dedesi tarafından dava dışı kişiden satın alındığı, o tarihten itibaren davacının dedesi, sonra babası, daha sonra ise davacının nizasız ve fasılasız şekilde zilyetliğinde olduğunu beyan etmiş olduğu halde, davacıdan başka mirasçı bulunup bulunmadığı, taşınmazın davacıya hangi hukuki yolla (taksim, satış, bağış vs) intikal ettiği sorulup saptanmamış ve buna göre davacının aktif dava ehliyeti bulunup bulunmadığı üzerinde durulmamıştır.
3. Öte yandan, keşif sonucu alınan ziraat bilirkişi raporunda; dava konusu yerin sınırlarının belirgin olduğu, yoğun emek harcanarak imar ve ihya edildiği, uzun bir süredir tarımsal faaliyetlerin sürdürüldüğü, 302 ada 12 parsel sayılı taşınmazın dava konusu alan dışında kalan kısmı ile toprak yapısı bakımından benzeşmediğine dair tespit yapılmış ise de, Mahkemece dava konusu taşınmazın çekişmeli kısmı üzerinde zilyetliğin ne zamandan beri başladığı, ne şekilde sürdürüldüğü kesin olarak belirlenmemiş, 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan, dava konusu taşınmazın nizalı bölümünün imar-ihya edilip edilmediğini, edilmişse taşınmazdaki imar-ihya faaliyetinin ne zaman bitirildiğini açıklayan, dava konusu taşınmazın çekişmeli kısmının, taşınmazın geri kalanından ne şekilde ayrıldığını, aralarında doğal veya yapay ayırıcı unsur bulunup bulunmadığını belirten ayrıntılı ve gerekçeli rapor aldırılmamış, tek kişilik ve yetersiz ziraat bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır.
4. Diğer taraftan, dosya arasında bulunan teknik bilirkişi raporlarından dava konusu taşınmazın nizalı bölümünün sınırında dere bulunduğu anlaşıldığı halde, keşfe jeolog bilirkişi götürülmemiş, dava konusu yerin aktif dere yatağında olup olmadığı belirlenmemiş, taşınmazın çevresinde bulunan, taşınmazlara ait kadastro tespit tutanakları varsa dayanakları ile birlikte getirtilip dosya arasına alınmamış, dayanak kayıtların çekişme konusu taşınmaz bölümünü ne okuduğu üzerinde de durulmamış, ayrıca davacı adına, dava konusu taşınmazın bulunduğu çalışma alanında kadastro sırasında belgesiz zilyetlik nedeniyle tespit edilen taşınmaz bulunup bulunmadığı da araştırılmamıştır.
Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamayacağı açıktır.
5. Hal böyle olunca; öncelikle, dava konusu taşınmazın nizalı bölümünün çevresinde bulunan taşınmazlara ait kadastro tespit tutanakları varsa dayanakları (tapu kaydı, vergi kaydı gibi) ile birlikte getirtilmeli, söz konusu taşınmazların kadastro tespiti kesinleşmişse tapu kayıtları getirtilip dosya arasına alınmalı, dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, jeolog bilirkişi, 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu ve fen bilirkişi huzuruyla yeniden keşif yapılmalı, keşifte; yerel bilirkişi ve tanıklardan, dava konusu taşınmazın nizalı bölümünün önceki ve şimdiki niteliğinin ne olduğu, ilk olarak kime ait olduğu, kimden kime ne zaman ve ne şekilde intikal ettiği, kim tarafından hangi tarihten beri ve hangi tasarruflarla zilyet olunduğu, taşınmazın davacıya hangi hukuki yolla intikal ettiği (taksim, satış, bağış vs), taşınmazın imar-ihyaya konu edilip edilmediği, edilmişse buna ilişkin çalışmaların hangi tarihte başlayıp, ne zaman tamamlandığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, beyanlar arasında çelişki doğduğu takdirde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle oluşan çelişkiler giderilmeye çalışılmalı, komşu taşınmazların varsa dayanak kayıtlarının, çekişmeli taşınmaz yönünü ne okuduğu belirlenmeli, teknik bilirkişiden keşfi takibe elverişli krokili rapor alınmalı, üç kişilik ziraat mühendisinden oluşan bilirkişi kurulundan, dava konusu taşınmazın nizalı bölümünün toprak yapısı ve niteliğini, eğimini, zirai durumunu, taşınmaz üzerindeki bitki örtüsünü, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresini belirten, taşınmazın imar ihyasına ne zaman başlandığı, imar-ihya edilip edilmediğini, edilmişse bu işlemin tamamlandığı tarihi bildirir, komşu parsellerle ve özellikle dava konusu taşınmazın geri kalan bölümüyle karşılaştırmalı değerlendirmeyi içeren, dava konusu taşınmazın nizalı bölümünün, taşınmazın geri kalanından ne şekilde ayrıldığını, aralarında doğal veya yapay ayırıcı unsur bulunup bulunmadığını açıklayan, somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, dava konusu yer ile çevresinin yakın plan ve panaromik fotoğrafları çektirilip, üzerine nizalı taşınmazın sınırlarının işaretlenilmesi istenilmeli, mahkeme hakiminin, taşınmazın konumuna, niteliğine ve çevre parsellerle karşılaştırılmalı olarak fiziksel özelliklerine ilişkin gözlemi keşif tutanağına aynen yansıtılmalı, dava konusu taşınmazın çekişmeli kısmının sınırında dere bulunduğu göz önünde bulundurularak, jeolog bilirkişiden taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğini, dere yatağı niteliğinde olup olmadığını, evveliyatının dere yatağı niteliğinde olup olmadığını, dere yatağından kazanılıp kazanılmadığını, halen aktif dere yatağında kalıp kalmadığını, aktif dere yatağında kalmıyor ise derenin etkisi altında kalan yerlerden olup olmadığını açıklar nitelikte ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, davacı adına, dava konusu taşınmazın bulunduğu çalışma alanında kadastro sırasında belgesiz zilyetlik nedeniyle tespit edilen taşınmaz bulunup bulunmadığının Adliye Yazı İşleri Müdürlüğü, Kadastro ve Tapu Müdürlüklerinden (senetsiz defteri) sorularak varsa bu taşınmazlara ait kadastro tutanaklarının kesinleşip kesinleşmediklerini gösterir şekilde onaylı örnekleri getirtilmeli, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki 40/100 dönüm norm sınırı da göz önünde bulundurulmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek davacı lehine kadastro tespit tarihine kadar zilyetlik ile kazanım koşullarının oluşup oluşmadığı tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece bahsedilen hususlar göz ardı edilmek suretiyle, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmektedir.
VI. KARAR:
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
17.05.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.