Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7727 E. 2021/8028 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve terkinine ilişkin davanın, hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine yapılan temyiz başvurusunun incelenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: 5841 sayılı Yasa'nın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ve iptal kararının dava devam ederken yürürlüğe girmesi nedeniyle, 3402 sayılı Yasa'nın 12. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre hükmünün uygulanamayacağı ve kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ile terkinine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gözetilerek, yerel mahkemenin direnme kararına uyularak hüküm onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TERKİN

Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, tapu iptali ile sicilin kütükten terkinine karar verilmesini istemiştir.

Bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuş, diğer davalılar savunma getirmemişlerdir.

Mahkemece, çekişmeli taşınmazın bilirkişi rapor ve krokisinde (A) ile gösterilen ''16,23''m2'lik ve (C) ile gösterilen ''1349,21''m2'lik bölümlerinin kıyıda kaldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile bu kısımların tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tesciline ilişkin olarak verilen karar Dairece; "... 25.02.2009 tarihinde kabul edilip, 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa'nın 2. maddesi ile 3402 sayılı Yasa'nın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fırkası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 09.03.1968 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 sayılı Yasa'nın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir. Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.06.1960 tarih, 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan ve re'sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasağı ilkesinin de uygulanma yeri bulunmadığı izahtan varestedir. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, bir taraf dava açıldığı tarihteki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir Yasa hükmü ya da yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Anılan, bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır. (Baki Kuru, HUM. 5.cilt 5338 sayfa dipnot 159; 10.HD. 21.12.1976, 8770/8739 ve dipnot 160; 5. HD. 12.9.1977, 5445/5655 dipnot 161; 10.HD. 24.02.1976, 6296/1297) Ayrıca, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Avukatlık ücreti 4.9.1957 tarih 4/16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır. Somut olayda, çekişmeli taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı anlaşılmıştır. Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetilerek davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine, yargılama giderleri ve avukatlık parasının tarafların dava tarihinde haklılık durumuna göre tespitine ve hüküm altına alınmasına karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.'' gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece; anılan yasanın Anayasa Mahkemesinin 12/05/2011 tarih ve 2009/31 Esas -2011/77 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği ve iptal kararının 23/07/2011 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, henüz devam eden uyuşmazlıkların iptal kapsamında olacağı, her ne kadar Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin bozma ilamı Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararından önce ise de; bozma ilamından sonra taraf teşkili sağlanamadığından bozma ilamına uyulup uyulmaması hususunda her hangi bir karar verilemediği, taraf teşkili sağlandığı tarihte ise Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yürürlüğe girmiş olduğu, bozma ilamına uyulmadığı müddetçe bozma ilamı, lehine olan taraf için usulü kazanılmış hak teşkil edemeyeceği gibi kamu düzeniyle ilgili olan hususlarda da usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceği gerekçesiyle, Dairenin 2009/8929 Esas ve 2009/13990 Karar sayılı bozma ilamına direnilmesine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekilinin temyizi üzerine, anılan karar bu kez Dairece ''...28.06.1960 tarih, 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı'nda da “...Sonradan çıkan İçtihatı Birleştirme Kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak, henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir” şeklinde ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir. Zira, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. ... Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden bu davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 28.06.1960 tarih 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.( HGK. 2013/1-2153 Esas - 2015/1136 Karar) Bu durumda devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kıyı kenar çizgisi içinde kalan dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkin hükümde bir isabetsizlik bulunmadığından mahkemenin uyuşmazlığın esasına ilişkin direnmesi doğrudur. Bu husus direnme üzerine yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından Dairenin 29.12.2009 tarih 2009/8929 Esas, 2009/ 13990 karar sayılı BOZMA KARARININ KALDIRILMASINA, Ancak; Türk Medeni Kanunu'nun 999/2. maddesindeki " tapuya kayıtlı bir taşınmaz, kayda tabi olmayan bir taşınmaza dönüşürse, tapu sicilinden çıkarılır." hükmü gereğince devletin hüküm ve tasarrufu altında olan taşınmazların tapuya tescili mümkün bulunmadığından "tapudan terkin" kararı verilmesi gerekirken bu hususta yanılgıya düşülerek tescil kararı verilmesi doğru olmamıştır.'' gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda bilirkişi rapor ve krokisinde (A) ile gösterilen ''16,23''m2'lik ve (C) ile gösterilen ''1.349,21''m2'lik kısımların tapu kayıtlarının iptali ile tapudan terkinine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

-KARAR-

Hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. Davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,

kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.