Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7937 E. 2022/2345 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, telefonla kendisini arayan kişilerin oğlu hakkındaki iddiaları nedeniyle korkutularak taşınmazını davalıya rayiç bedelinin altında sattığını iddia ederek, tapu iptali ve tescil talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının iddia ettiği hile, gabin ve ikrah unsurlarının oluşmadığı, davalının iyi niyetli üçüncü kişi olduğu ve davacının taşınmazı kendi iradesiyle sattığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, kendisini sivil ... olarak tanıtan bilmediği kişiler tarafından telefonla arandığını,oğlunun tanınmış biri olup itibarını yitirmemesi ve adının örgütle bağlantılı bir suça karışmaması için evini satması gerektiğini belirterek kendisini ... isimli emlakçıya yönlendirdiklerini ve evin rayiç değerinin çok altında bir bedel olan 260.000,00 TL'ye satılması için kendisine talimat verdiklerini, oğlunun başına kötü bir şeylerin gelmesini engellemek amacıyla maliki olduğu 504 parsel sayılı taşınmazdaki 7 nolu bağımsız bölümü davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin hile ile gerçekleştirildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, davacının ... isimli işyerine başvurarak taşınmazını satmak istediğini söylediğini, kayınvalidesi olan emlakçılık yapan Birgül Kurt’un taşınmazı satılması için bir kaç müşteriye gösterdiğini, ancak taşınmazın satış fiyatının yüksek olması nedeniyle alıcı çıkmadığını, bunun üzerine davacının satış bedelini düşürdüğünü, Birgül Kurt’un da kendisinin Sapanca’da ev almak istediğini bildiği için kendisini haberdar ettiğini, gelip evi gezdiğini ve davacı ile taşınmazın 260.000,00 TL bedel ile satışı hususunda anlaştıklarını, satış bedelinin davacının talebi doğrultusunda nakit olarak davacıya elden ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, temlikin rıza ile yapıldığı, çekişme konusu taşınmazın davalıya korkutma ve gabin suretiyle devredildiği iddiasının sabit olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davalının süresi geçtikten sonra davaya cevap verdiğini, somut olayda gabin şartlarının oluştuğunu, Mahkemece eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, kendilerini sivil komiser ve savcı olarak tanıtan kişilerce aranan davacıya, ünlü olan oğlunun itibarını yitirmemesi ve adının örgütlü bir suça karışmaması için dava konusu taşınmazını, davalının kayınvalidesi olan ... isimli firmayla görüşerek satılması yönünde talimat verildiğini, zor durumda kalan davacının da taşınmazını rayicinin çok altında bir bedelle 260.000,00 TL ‘ye davalıya satmak zorunda kaldığını, davalı tarafın, davacının zor durumda olduğunu beyan etmesinden, içinde bulunduğu psikolojik durumdan ve yaşlılığından istifade ederek rayicinin çok altında bir bedelle satmaya ikna ettiğini, satış bedelinin çok düşük olduğunu,davacıdan aşırı yararlanıldığını, edimler arasında aşırı orantısızlık bulunduğunu, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 23/06/2021 tarihli ve 2021/596 Esas 2021/873 Karar sayılı kararıyla; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, dinlenilen davalı tanık anlatımlarından, davacının 11.10.2018 tarihinde karakolda verdiği ifade içeriğinden, Sapanca Cumhuriyet Savcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ve itiraz üzerine Sulh Ceza Hakimliğinin ret kararı içeriğinden, davalının iddia edilen dolandırma eylemi ile bir bağının olduğuna yönelik dosyada bir delil olmadığı, davalının, davacının da kabulünde olduğu üzere 260.000,00 TL bedel ile taşınmazı davacıdan satın aldığı, bu paranın elden davacıya teslim edildiği, iddia edilen dolandırıcılık eylemi ile davalının satın alma eylemi arasında illiyet bağının bulunmadığı, davacının kendi iradesi ile davalıya satış yaptığı ve kararlaştırılan 260.000,00 TL satış bedelini davacının davalıdan aldığı, davacının satış için sadece ... isimli iş yerine gitmediği, taşınmazını uygun fiyata satmak amacı ile başka emlakçılara da gittiğinin anlaşıldığı, somut olayda hile, gabin ve ikrahın yasal unsurlarının oluşmayıp, davalının iyi niyetli alıcı olması nedeniyle İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hile, korkutma ve (gabin) aşırı yararlanma hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır.

3.2.2. 6098 s. TBK 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

3.2.3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun aşırı yararlanma başlıklı 28. maddesinde; “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.” hükmü düzenlemiştir.

3.2.4. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 37. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 29.) maddesine göre, bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK'nın 38. (BK'nın 30.) maddesinde belirtildiği üzere korkutmadan (ikrahtan) söz edilebilmesi için, tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.

3.2.5. 6098 s. TBK’nın 39. maddesinde “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.” düzenlemeleri yer almaktadır.

3.2.6. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.",

3.2.7. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."

3.3. Değerlendirme

(III.) ve (IV.3.) numaralı paragraflardaki gerekçeler yerinde bulunmakla, dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 22/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.