"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Kısmen Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Aksaray 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, alacak ve ecrimisil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın asli müdahil vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak asli müdahale davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, mirasbırakanları anne ve babasından intikal eden 3 ve 8 parsel sayılı taşınmazlardaki diğer miras paylarını satın aldığını, gerek eşi ile yaşadığı sorunlar gerekse arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin takibi amacıyla daha sonra geri almak üzere taşınmazları güvendiği davalı kardeşine satış suretiyle temlik ettiğini, davalının dava dışı şirket ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yaparak 5 adet bağımsız bölümün verilmesi konusunda anlaştığını ileri sürerek, tevhit işlemi sonrası 13 parsel olan taşınmazdaki davalıya verilecek olan bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 3 ve 8 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davacıya satmadığını, aksine davacının 3 parsel sayılı taşınmazdaki hissesini müvekkiline satış suretiyle temlik ettiğini, 8 parsel sayılı taşınmazdaki Hazine payı ve dava dışı üçüncü kişinin payını satış suretiyle temlik aldığını, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, davacının taşınmaz değerlendiği için kötü niyetli olarak dava açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MÜDAHALE
Asli müdahil vekili dilekçesinde; mirasbırakan annesi ...’nun 3 ve 8 parsel sayılı taşınmazlardaki payını davalı ...’yu vekil tayin ederek diğer davalı ...’ya satış suretiyle temlik ettiğini, satış bedeli olarak bankaya yatırılan paranın muvazaalı işlemi gizlemek için yapıldığını, amacın mirastan mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında davacı adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsiline ve şimdilik 100 TL ecrimisil bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
IV. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl davada davacının boşanma sürecinde olduğu eşinden mal kaçırmak amacıyla kardeşiyle inançlı işlem yaptığı, asli müdahilin mirasbırakanın mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak payını temlik ettiği yönündeki iddialarını kanıtlayamadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asli müdahil vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Asli müdahil vekili, davalı ...'ın dava konusu taşınmazların mirasbırakana bakmış olması sebebiyle temlik edildiği savunmasında bulunmakla satış işleminin muvazaalı olduğunu kabul ettiğini, davalı ...'nin, ...'a karşı açtığı Aksaray 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/71 Esas sayılı dosyasında ...'ın, temlikin bakım borcu nedeniyle yapıldığını, satış olmadığını beyan ettiğini, davalıların birlikte hareket ederek taşınmazları temlik alarak müvekkilini mirastan mahrum ettiklerini, mirasbırakanın banka hesabına yapılan ödemelerin gerçek değerin çok altında muvazaalı işlemi gizlemek amacıyla yapılan ödemeler olduğunu, İlk Derece Mahkemesince hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, keşifte bir kısım tanıkların dinleneceği beyan edilmesine karşın davalının tüm tanıklarının dinlendiğini, temliklerin yapıldığı dönemde mirasbırakanın müvekkilinin eşinden ayrılması konusunda baskı yaptığını bu nedenle görüşmediklerini belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dinlenen tanık beyanları ve toplanan delillerden, satış değerleri ile keşfen belirlenen değerler arasında fahiş fark bulunduğu, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunmadığı, davalıların bakım ve ödeme savunmalarını kanıtlayamadığı, mirasbırakanın mirasçılardan ... ve ... ile arasının iyi olmadığı, temlikin bedelsiz gerçekleştiğinin ilk el ...'ın kabulünde olduğu gerekçesiyle, asli müdahilin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, asli müdahilin tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne, hesaplanan ecrimisil tazminatının hüküm tarihi itibariyle HMK'nın 341/(2). maddesinde yazılı kesinlik sınırı olan 5.390,00 TL'nin altında olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, taşınmazın satış değeri ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunmasının tek başına muvazaaya kanıt olmayacağını, mirasbırakanın hiç bir geliri bulunmadığını, taşınmaz satmaya ihtiyacı olduğunu, müvekkilinin alım gücü bulunduğunu, mirasbırakanın asli müdahil ... ile arasında küslük bulunmadığını, dinlenen tanık beyanları ile bu durumun sabit olduğunu, mal kaçırmayı gerektirecek neden bulunmadığını belirterek bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl dava inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, asli müdahale davası muris muvazaası ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı uyuşmazlık reddedilerek kesinleşmiş, asli müdahilin muris muvazaası ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı istekleri inceleme konusu olarak kalmıştır.
2. İlgili Hukuk
1.Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de ... Medeni Kanunu'nun 706., ... Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras ... çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, ... ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
2. ... Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 297. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir: “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”
4. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesi şöyledir:
"İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
4721 sayılı TMK'nın 6. maddesi şöyledir:
"Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden;1938 doğumlu mirasbırakan ...’nun, 25.06.2016 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak çocukları davacı (asli müdahale davasının davalısı) ..., asli müdahil ... ve davalı ...’nin kaldığı, mirasbırakanın dava konusu 8 parsel sayılı taşınmazın 1490/8960 payını 21.10.2014 tarihinde ...'ya, ...'nun da 11.06.2015 tarihinde davalı ...'ya, temlik ettiği, mirasbırakanın 3 parsel sayılı taşınmazdaki payını 17.02.2014 tarihinde, eşinden mirasen intikal eden payını ise 12.02.2014 tarihinde ...'ya, ...'nun da 11.06.2015 tarihinde davalı ...'ya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
2. Somut olayda; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, her ne kadar asli müdahil tanığı ... mirasbırakanın davalı ... ve asli müdahil ... ile arasının iyi olmadığını beyan etmiş ise de, mirasbırakanın ...'ye vekaletname verdiği, öldüğünde ...'ın yanında yaşadığı ve dinlenen diğer tanık beyanlarında mirasbırakan ile çocukları arasında küslük, anlaşmazlık bulunmadığı yönündeki beyanları birlikte değerlendirildiğinde beşeri ilişkilerinin iyi olduğu, dava konusu taşınmazların satış suretiyle temlikleri sonrasında davalı tarafından mirasbırakanın banka hesabına ödemeler yapıldığı, mirasbırakanın geliri olmadığı, davalı ...'nin, asli müdahil ..., davalı ... ve dava dışı kişilerin paylarını satın alarak parsellerin tevhidi ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığı, davalıya yapılan temliklerin mal kaçırma kastı ile yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı sonucuna varılmaktadır.
3. Öte yandan asli müdahil muris muvazaası yanında vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine de dayanmış, nitekim Bölge Adliye Mahkemesince de bu şekilde benimsenmiş, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesi ile vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası inceleme dışı kalmıştır.
4. Bilindiği üzere hakim HMK'nın 297. maddesi gereğince taleplerden her biri hakkında hüküm kurmalıdır.
5. Hal böyle olunca; muris muvazaası yönünden ispatlanamayan davanın reddedilmesi, yukarıda bahsedilen ilkeler ışığında, HMK'nın 297. maddesi uyarınca, asli müdahilin vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası yönünden inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.