"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-tenkis istekli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 25/06/2021 tarihli ve 2020/605 Esas – 2021/965 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiş olmakla duruşma günü olarak saptanan 19.04.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... ve vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakanları ... ...'nın maliki olduğu 56 ada 18 parsel sayılı taşınmazdaki 5 no.lu bağımsız bölümünü satış göstermek suretiyle davalı kızına temlik ettiğini, yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, dava konusu taşınmaza ilişkin satış işleminin gerçek olduğunu, mirasbırakan ... ...'nın geçimini temin etmek maksadıyla dairesini kendisine sattığını, satış bedeli olan 6000 TL'nin murise ödendiğini, annesinin her türlü sağlık problemi ve bakım ve gözetimi ile kendisinin ilgilendiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Adalar Asliye Hukuk Mahkemesinin 05/02/2020 tarihli ve 2015/60 E. - 2020/32 K. sayılı kararıyla; dinlenen tanıklar ve toplanan delillerden muris ...'in davalı ile beraber kaldığı, daha sonra bir bakımevine yerleştirildiği, davacının ise Amerika'da yaşadığı ve muris ile fazla görüşemediği, muris ...'in eşinin vefatından sonra davalının yanında kaldığı, bütün ihtiyaçlarının davalı tarafından karşılandığına dair tanık anlatımlarının bulunduğu, murisin son zamanlarında kaldığı Bakım Evinin yazısında, bütün aidatlarının davalı ... tarafından ödendiğinin belirtildiği, muris ...'in iradesinin burada kendisine ölünceye kadar bakan mirasçısına bunun karşılığı olarak taşınmazını devretmesi olduğu, muvazaanın bulunmadığı, şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, murisin gerçek iradesinin müvekkilinden mal kaçırmak olduğunu, yaşlı murisin, müvekkilinin asker kaçağı olduğu, Türk vatandaşlığından çıktığı, istemediği bir gelinle evlendiği için mal kaçırdığını, Mahkemece Yeşilköy Dinlenme evinden gelen yazıda bütün aidatların davalı tarafından ödendiği hususunun hükme esas alındığını, ancak bu paraların müvekkili tarafından davalıya gönderildiğini, murisin muvazaalı işleminin herhangi bir denkleştirme amacı taşımadığını, ayrıca eşi ... ...’dan intikal eden Gedikpaşa, Müsellim (Tüğcü ) Sokak 170 Adada kain olan han şeklindeki taşınmazdaki miras payını da 23.10.2003 tarihinde yine aynı şekilde davalı ...’ye devrettiğini, murisin taşınmazı devrettiği 2001 yılında bakıma ihtiyacı bulunmadığını, ekonomik durumunun gayet iyi olduğunu, murise herhangi bir ödeme yapılmadığını, muvazaalı işlem yapıldığını, ortada bakma karşılığı devir sözleşmesi de bulunmadığını, taşınmazın satış tarihindeki rayiç değeri ile gösterilen değer arasında fahiş fark bulunduğunu, davalının alım gücü olmadığını, çevresindeki herkesten borç aldığını, 2000 yılında borç batağında bulunduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 25/06/2021 tarihli ve 2020/605 E.- 2021/965 K. sayılı kararıyla; dosya kapsamına göre, dava konusu 5 no.lu daire niteliğindeki bağımsız bölümün tamamının intifa hakkı üzerinde bırakılarak çıplak mülkiyetinin tarafların murisi anneleri ... ... tarafından davalı kızı ... ...'e 28/11/2001 tarihinde satış suretiyle temliki işleminin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı, murisin, davalı kızının bakım ve gözetimi altında bulunduğu, davalının annesinden maddi ve manevi desteğini esirgemediği, murisin davalı ile uzun süre birlikte kaldığı daha sonra bir bakımevine yerleştirildiği, davacının ise Amerika'da yaşadığı, murisle sık görüşemediği, murisin son zamanlarında kaldığı bakım evinin aidatlarının davalı ... tarafından ödendiği, bu durumda dava konusu taşınmazın satış bedelinin mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği, intifa hakkının muris tarafından üzerinde bırakılarak çıplak mülkiyetin temlikinin bu hususları desteklediği gözetildiğinde, muris tarafından dava konusu taşınmaza ilişkin olarak yapılan işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı gibi taşınmazın saklı payı ihlal kastıyla temlik edilmediği, tenkis koşullarının da oluşmadığı sonucuna varıldığı gerekçeleri ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyerek, dava konusu taşınmazın devrine ilişkin işlemin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun sabit olduğunu, davalının alım gücünün bulunmadığını, murise herhangi bir bedel ödenmediğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, satış sözleşmesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
3.2.2. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
3.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.", hükümlerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) numaralı paragraftaki gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 19/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali-tescil, tazminat ve tenkis istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince davalıya yapılan temlikin bakım karşılığı olduğu, mirastan mal kaçırma kastının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi de aynı gerekçeyle davacının istinaf talebini esastan reddetmiştir.
Dosya kapsamından; 28.11.2001 tarihinde dava konusu taşınmazı satış yoluyla davalıya temlik eden murisin 30.07.2014 tarihinde öldüğü, ölümünden 1,5-2 yıl öncesinden ölümüne kadar bakımevinde kaldığı, davacının Amerika'da, davalının ise istanbulda yaşadığı anlaşılmaktadır.
Davacı muvazaa ve mirastan mal kaçırma iddialarını, taşınmazı bedeli mukabilinde satın aldığı ve murise baktığı yönündeki savunmasıyla reddetmiş ise de;
Temlik tarihi itibariyle emekli maaşı ve kira geliri olan murisin kirada oturmuyor olması nedeniyle mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi, 11.04.2000 tarihinde davacıya gönderdiği mektuptan anlaşılacağı üzere davalının da birçok kişiye borcu olduğundan taşınmaz alabilecek ekonomik gücü yoktur. Davalı taşınmazı bedeli mukabilinde satın aldığını savunmasına rağmen, murise herhangi bir ödeme yaptığını ispatlayamadığı gibi, resmi senette 6.000 TL olarak gösterilen satış bedeline karşılık, taşınmazın temlik tarihindeki gerçek değerinin 578.200 TL olarak tespit edildiği ve davalı tarafından taşınmazın gerçekte hangi bedelle satın alındığının da ifade edilmediği, murisin normal gelirini aşan, muris adına yapılmış herhangi bir harcama ortaya konulamadığı gibi terekeden de bir mal ya da para çıkmadığı görülmektedir.
Davalının bakım savunmasının da doğru olmadığı anlaşılmaktadır zira, Tanık ...'ın beyanına göre davacı davalıya zaman zaman para gönderdiği gibi, Tanık ...'in beyanına göre muris hasta olunca bakımevine yatırılmış, yaklaşık bir buçuk yıl bakım evinde kalan muris burada ölmüştür.
Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 2013-2014 yıllarına ait bakımevine yapılan ödemelere ilişkin 27 adet belge aslında ödemelerin muris tarafından yapıldığı yazılı ise de; belge asıllarının davacının elinde bulunması nedeniyle bakımevine yapılan ödemelerin davacı tarafından yapıldığı kabul edilmelidir.
Murisin gelirlerinin muris için harcaması ve murisin bakıma en çok ihtiyacının olduğu hastalandığı dönemde bakımevine yatırılmış olması, minnet duygusunu doğuran bakım olarak değerlendirilemez. Dolayısıyla, davalıya yapılan temlikin gerçek satış ya da bakım karşılığı olarak minnet duygusuyla yapılmadığı açıktır.
Davacının Amerika'da yaşıyor olması ve istenmeyen bir kadınla evlenmiş olması, kişisel problemleri nedeniyle Türkiye'ye sık sık gelemiyor olması nedeniyle yakınında bulunan davalının muris tarafından korunup üstün tutulduğu, temlikin bedelsiz olduğu, murisin davacı oğlundan mal kaçırmak kastıyla hareket ettiği, 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadi Birleştirme Kararının uygulanma şartlarının gerçekleştiği, kararın bozulması gerektiği kanaatinde olduğundan, sayın çoğunluğun temlikin muvazaalı olmadığı ve mal kaçırma kastıyla yapılmadığı gerekçesiyle verilen davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine dair kararın onanması yönündeki görüşüne katılmıyorum