"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bandırma 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak istekli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı (mirasçıları) vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, kayden maliki olduğu 1578 ada 9 parsel sayılı taşınmazını herhangi bir bedel almaksızın teminat olarak davalıya devrettiğini, aynı zamanda ortağı olduğu şirket vasıtasıyla dava konusu taşınmaza yapacağı inşaat için davalının kendisine vekalet verdiğini, ancak davalının bedel ödemeden aldığı taşınmazı kendisine sormadan ve bilgi vermeden üçüncü şahıslara sattığını, davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın değerinin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davacının talebinin 2006 yılı ve daha önceki tarihlere ilişkin belgelere dayandığından zamanaşımı itirazında bulunduklarını, iş bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, dava dışı babası ... ... ile davacının ortağı olduğu Kutay İnşaat arasında 26/06/2003 tarihinde kat karşılığı inşaat yapım ön sözleşmesi imzalandığını, inşaat yapım aşamasında Kutay İnşaatın ekonomik sıkıntıya düşmesi nedeniyle babasının masraflarını daha sonra almak kaydıyla maddi olarak yardımcı olduğunu, daha sonra davacının ortağı olduğu şirketin nakit kaynak bulamaması sonucu, yine aynı şirketin 1578 ada 10 parselde yapmakta olduğu başka bir inşaat projesinden 4 adet daireyi peşin olarak (400.000TL) babasının satın aldığını, yaşanan sıkıntıdan dolayı Kutay İnşaattan bu dairelere ilişkin harici satım sözleşmesi kapsamında ödenen bedel için teminat istendiğini, bunun üzerine davaya konu taşınmazın kendisine teminat olarak devredildiğini, satın alınan dairelerin ikisinin devredilmemesi ve başkasına satılması ve zararın da karşılanmaması üzerine teminat olarak alınan taşınmazın babası tarafından 3. kişiye satıldığını ve Kutay İnşaatın borcundan düşüldüğünü belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini veya bedelini isteyebilmesi için 818 sayılı BK'nın 81. maddesi (6098 sayılı TBK'nın 97 m.) uyarınca öncelikle kendi edimlerini yerine getirmesinin zorunlu olduğu, ancak davacının davalıya borcu olmadığını ve teminat olarak verilen dava konusu taşınmazın iadesi şartlarının gerçekleştiğini ispat edemediği, dava dilekçesinde ve delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanılmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında yapılan sözleşmenin inanç sözleşmesi olduğunu, müvekkilinin taşınmazı bir bedel almadan tapuda davalıya devrettiğini, Mahkemenin gerekçesinin doğru olmadığını, müvekkilince yerine getirilmeyen edimin olmadığını, davalı ile aralarında herhangi bir alacak ve borç ilişkisi mevcut olmadığını, davalının alacağı olduğuna dair beyanı da olmadığı halde Mahkemece hatalı değerlendirme ile karar verildiğini, beyanlarına rağmen zararın var olup olmadığına dair değerlendirme yapılmadığını, davalının uğramış olduğu zararı ve zararın miktarını beyan etmediğini, buna yönelik müvekkiline başvurduğuna ilişkin bir delil sunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının, ortağı olduğu dava dışı ... İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile davalının babası dava dışı ... ... arasında 20/06/2006 tarihli harici sözleşme ile 4 adet bağımsız bölümün satışının kararlaştırıldığı, satış bedellerinin şirket tarafından peşin alındığı, bu sözleşmeye teminat olmak üzere davacının şahsına ait çekişmeli arsayı alıcı ...’ın oğlu olan davalıya tapuda satış göstermek suretiyle 03/10/2006 tarihinde devrettiği, taahhütname başlıklı aynı tarihli belge ile şirket tarafından edimlerin yerine getirilmesinden sonra taşınmazın iade edileceğinin kararlaştırıldığı, taraflar arasında inanç sözleşmesi ilişkisine göre davalının emanetçi konumunda bulunduğu ve şart gerçekleşmediği müddetçe iade yükümlüğünün bulunmadığı, toplanan delillere göre davacının kendi edimini yerine getirdiğini ve teminatın iade koşullarının gerçekleştiğini kanıtlayamadığı, davanın reddine dair Mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı (mirasçıları) vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı (mirasçıları) vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ederek, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı alacak isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya ..., aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak ...; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak ... veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme ... olduğu da şüphesizdir.
2. 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. maddesinde, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme ... olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1578 ada 9 parsel sayılı 942,91 m2 miktarlı, arsa vasıflı taşınmaz davacı ... adına kayıtlı iken 03.10.2006 tarihli satış işlemi ile davalı ...'e temlik edildiği, davalı tarafından ise 27.06.2011 tarihinde satış yolu ile dava dışı ... ve ... İnş. Ltd. Şti.'ye devredildiği, davacı ile davalı arasında imzalanan 03.10.2006 tarihli "Taahhütname" başlıklı belgede; "... ... ile ... İnş.Ltd.Şti arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmeleri mucibi ... ...'ın ısrarla bir teminat istemesi üzerine söz konusu şirket ortağı ... üzerine kayıtlı bulunan 1578 ada 32 pafta 9 parsel 942,91 m2 arsanın ... üzerine emanet olarak geri verilme şartı ile bir bedel alınmaksızın devri yapılmıştır. İnşaat bittiğinde söz konusu arsanın devri ... adına yapılacaktır. ... ... ve ...'ın taahhüdüdür." ifadelerinin yer aldığı, davacı ve eşi ...'ın şirketi ile davalının babası ... ... arasında 20.06.2003 ve 20.06.2006 tarihleri arasında imzalanmış kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin bulunduğu, davacı ...'nin dosya istinaf aşamasında iken 25.05.2020 tarihinde öldüğü, mirasçıları tarafından davaya devam edildiği anlaşılmaktadır.
2. 03.10.2006 tarihli "Taahhütname" başlıklı belgenin davacı ve davalı arasındaki inançlı işlemin yazılı belgesi olduğu hususu tarafların da kabulündedir. Bu durumda davada ileri sürülen inançlı işlem iddiasının sabit olduğu anlaşılmakla; davacının karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini veya bedelini isteyebilmesi için, 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi gerektiği açıktır.
3. Hal böyle olunca, Mahkemece yapılacak iş; iş bu "taahhütname" uyarınca, davacı ve eşine ait şirket ile dava dışı ... arasında imzalanan Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri gereğince tarafların karşılıklı olarak edimlerini yerine getirip getirmediklerinin belirlenmesi, davacının davalıya borcu bulunup bulunmadığının, var ise borç miktarının usulünce tespit edilmesi, gerektiğinde bu hususlarda uzman bilirkişiden rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, değinilen
hususlar göz ardı edilerek ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı mirasçıları vekilinin temyiz itirazının değinilen yönden kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
22.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.