Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8224 E. 2023/1204 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, davalıya devredilen taşınmazın inançlı işlem nedeniyle devredildiği iddiasıyla tapu iptali ve tescil davası açılması.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının inançlı işlem iddiasını ispatlayacak yazılı delil sunamaması ve tanık beyanlarının da bu iddiayı desteklememesi, ispat yükünün davacı tarafta olması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Torbalı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil- tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, KOSGEB kursunda tanışmış olduğu dava dışı ... ... isimli arkadaşının kendisini arayıp mağdur olduğunu söylediğini, Hatay'da buluştuklarını, ... Emlak isimli bir mekana gittiklerini, arkadaşı ...’nin emlak ofisinin sahibi olan ... isimli kişi ile % 40 faizle borç para alımı konusunda anlaştıklarını ve senet düzenlediklerini, kendisini de kefil olarak senede yazdıklarını öğrendiğini, senedi imzalamayacağını, faizin çok yüksek olduğunu söylediğini, ancak ...'nin parayla bankadaki gecikmelerini ödeyip kredi çekeceğini ve senet borcunu hemen kapatacağını, davacıya en ufak zararın gelmeyeceğini söylemesi üzerine arkadaşının sözüne itimat edip senedi imzaladığını, birlikte borçları kapatmak üzere Bankaya gittiklerini, şube müdürünün odasına gittiklerinde daha önceden hazırlanmış olan evraklar ve senetlerin davacının önüne sürüldüğünü, şube müdürüne durumu sorduğunda ...'nin 4 ay önce almış olduğu krediye üçüncü bir kefilin gerektiğini söylediğini, davacının arkadaşına tepki göstererek kendisini niye kefil yaptığını ve durumdan niye haberi olmadığını sorduğunu, hemen borcunu kapatacağı cevabını aldığını ve arkadaşına kefil olduğunu, aradan bir ay geçtikten sonra ... isimli kişinin davacıyı arayarak ...’nin borcu ödemediğini belirterek kefil olduğu borcu ödemesini istediğini, 60.000 TL kredi çekmesi için kendisine yardımcı olacağını söylemesi üzerine yanına gittiğini, %10 komisyon bedeli olan 6.000 TL için kendisine senet imzalattığını, davacının Bankaya gittiğini, ipotek göstermesi halinde kredi vereceklerini söylediklerini, taşınmaz üzerine 17/08/2011 tarihli 150.000 TL bedelli yıllık % 26 faizli 1. derece fekki bildirilinceye kadar ipotek konulduğunu, davacının ertesi gün krediyi almaya gittiğinde banka müdürünün kendisine kredi veremeyeceği cevabını aldığını, ipoteğin kaldırılmasını talep ettiğini, banka müdürünün ise ...’nin borcunun kapatılması karşılığında ipoteği kaldıracağını söylediğini, Bankanın ve ...’un kendisini sıkıştırmaları üzerine borç batağına düştüğünü ve bu kez ... bulunan ... Otomotiv sahibi dava dışı ... ... isimli kişiden 60.000 TL değerinde aracı bir ay sonra 70.000 TL ödemek şartıyla aldığını, bu kişinin ...’nin bankaya olan borcunu davacı adına ödediğini, dava konusu taşınmazın 10.10.2011 tarihli inanç sözleşmesi gereğince teminat olarak ... ... isimli kişiye devredildiğini, ... ...’a olan borcunun vadesinin gelmesi üzerine yeni bir finansman arayışına girdiğini, arkadaşları aracılığıyla ... isimli şahsa ulaştığını ve kendisinden faizli 130.000 TL para aldığını, paranın teminatı olarak dava konusu 217 parsel sayılı taşınmazın bu kez teminat olarak ...’nin oğlu olan davalı ... ...’ye devredildiğini,borcunu ödeyerek taşınmazını geri almak istediğini belirterek dava konusu taşınmazın tapu kaydını iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, dava konusu taşınmazı 10/11/2011 tarihinde satın aldığını, iyi niyetli 3. kişi konumunda olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinde anlatılanların gerçek dışı olduğunu, taşınmazın alımındaki her aşamanın resmi ve hukuka uygun olarak gerçekleştiğini ve ... ...'dan banka ipoteği de ödenerek 130.000 TL'ye alındığını, gayrimenkulün yerel gazetelerde uzun zaman ilanının çıktığını, satılamadığını, sonrasında davacı tarafından başkalarına satıldığını, taşınmazın 3/20 hissesinin 14/10/2014 tarihinde diğer paydaş ... Beyhan'dan resmi olarak tapuda satın alındığını, 23/02/2009 tarihinde bu yerin 3/20 hissesini edinen hissedar ...'nun hissesinin de 31/10/2016 tarihli arsa payı kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile satış vaadi olarak alındığını, o zaman için imarsız ve tarla vasfında olan yerin şuan kentsel dönüşüm işlemleri tamamlanarak tapuya işlendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 31.01.2019 tarihli ve 2017/120 E, 2019/25 Karar sayılı kararıyla; inançlı işleme dayalı iddiaların ispatının yazılı şekilde olması gerektiği, davacı tarafça taraflar arasında inanç sözleşmesi bulunduğu iddia edilmiş ise de, davalının bu hususu kabul etmediği, davacının taraflar arasında inanç sözleşmesi bulunduğunu yazılı olarak ispat edemediği, davacının dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmadığı, takdiri delil niteliğinde olan tanık beyanlarıyla davanın ispatı mümkün değil ise de, dinlenen davacı tanıklarının dahi taraflar arasında inanç sözleşmesi bulunduğuna dair herhangi bir beyanlarının olmadığı, aksine davacının taşınmazı davalıya sattığını beyan ettikleri, bu sebeplerle davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, çeşitli nedenlerle borç batağına giren davacının borcunu ödeyebilmek için yüksek faiz ile borç alma yoluna gittiğini, almış olduğu paranın teminatı olarak dava konusu taşınmazı teminat amaçlı davalıya devrettiğini, tapudaki devirlerin iddialarını karşılar nitelikte olduğunu, her ne kadar davacı ile davalı arasında inanç sözleşmesi yazılı şekilde yapılmamış ise de, resmi belge niteliğinde olan tapu kayıtları ve yine dosyaya celp edilen Vakıfbank Alaybey Şubesi kayıtlarının davacı ile davalı arasında inanç sözleşmesi bulunduğunu gösterdiğini, bu belgeler ile iddialarının ispatlandığını, taşınmazın tapuda gösterilen değerin çok üzerinde bir değeri olduğunu, davacının 100.000 TL bedel ile ... ...' a devrettiğini, bu devirden bir ay sonra ... ...' ın 90.000 TL bedel ile davalıya devrettiğini, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tapu kayıtları, banka kayıtları, bilirkişi raporları, tapuda alım satım bedelleri arasındaki fark, devir bedelleri birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında inançlı işlem olduğu ve davalıya devrin teminat aracılığı ile yapıldığının ispatlandığını, Mahkemece bunların göz ardı edilerek davanın reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, tanık beyanları arasında çelişkiler olduğunu, iddialarını ispat ettiklerinden tanık beyanlarının dikkate alınmaması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 16.10.2020 tarihli ve 2019/1166 E., 2020/736 K. sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince verilen karar hukuka uygun olduğundan davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya ..., aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak ...; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak ... veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme ... olduğu da şüphesizdir.

2. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesi şöyledir:

"İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",

4721 sayılı TMK'nın 6. maddesi şöyledir:

"Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

01.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.