Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8565 E. 2022/2782 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar, davalıya ait tapu kayıtlarının kendi mirasbırakanlarına ait daha eski tarihli tapu kayıtları içinde kaldığını iddia ederek tapu iptali ve tescil istemiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının daha önceki bir kadastro davasında incelendiği, miktarının belirlendiği ve davacıların adına tescil edildiği, dava konusu taşınmazın da bu kapsamda kaldığı ve davacıların zilyetliğinin bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

.....

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ ve TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacılar vekili tarafından yasal süresi içerisinde duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05/04/2022 Salı günü için yapılan tebligatlar üzerine temyiz edilen davalı vekili Avukat ... ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davacılar vekili gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı. Süresi içerisinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar ... ve müşterekleri vekili dava dilekçesinde; 21/07/1969 tarihli, 63, 64; 07/02/1962 tarihli, 1 ila 4 ve Eylül 1340 tarihli, 3 sıra numaralı tapu kayıtlarının müvekkilerine ait olduğunu, davalıya ait tescil ilamıyla oluşmuş bulunan, “Atalan” ve “Ergöz” mevkiilerinde kain 116 ve 118 sıra numaralı tapu kayıtlarının, müvekkillerine ait tapulu taşınmaz içerisinde kaldığını, davalının tapu kayıtlarının mükkerrer şekilde oluştuğunu ileri sürerek, 116 ve 118 sıra numaralı tapu kayıtlarının iptali ile davalının dava konusu taşınmazlara müdahalesinin men’ine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazların müvekkilinin tapulu taşınmazları olduğunu, davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının hukuki değerinin bulunmadığını ve geçersiz olduğunu, söz konusu tapu kayıtlarının kapsamının başka dosyalarda belirlenmeye çalışıldığını ancak kayıtların sınırlarının belirsiz olduğunun tespit edildiğini, ayrıca kaydın kapsadığı iddia edilen yerlerin içerisine orman ve dağ gibi özel mülkiyete elverişli olmayan yerlerin girdiğini, dava konusu taşınmazların müvekkilinin zilyetliğinde bulunduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/04/2005 tarihli ve 1995/476 Esas - 2005/261 Karar sayılı kararıyla; davacıların dayandığı tapu kayıtlarının, Mahkemenin 1984/42 Esas sayılı dosyasında da dava konusu edildiği gerekçesiyle, eldeki davanın Mahkemenin 1984/42 Esas sayılı dosyasında görülen dava ile birleştirilmesine, yargılamaya 1984/42 Esas sayılı dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

Mahkemece, 1984/42 Esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sırasında 19/03/2008 günlü celsede, eldeki davanın, dosyadan tefrikine karar verilmiş ve tefrik edilen dava yönünden yargılamaya Mahkemenin 2009/72 Esas sayılı dosyası üzerinden devam edilmiştir.

Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/72 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda, 26/02/2009 tarihli kararla, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmaları yapıldığı gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliğine, dosyanın 3402 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca re’sen Kadastro Mahkemesine devrine karar verilmiştir.

Görevsizlik kararı üzerine, Kadastro Mahkemesinin 14/12/2009 tarihli ve 2009/1834 - Esas 2009/1328 Karar sayılı kararıyla, eldeki dava ile Mahkemenin 2009/145 Esas sayılı dosyasında görülen dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle, davaların birleştirilmesine, yargılamanın Kadastro Mahkemesinin 2009/145 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.

Kadastro Mahkemesinin 2009/145 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sırasında, 28/06/2010 günlü celsede, dava dilekçesinin 1. sırasında gösterilen “Aspartan Atalan Mevkiindeki” taşınmaza yönelik davanın, dosyadan tefrikine karar verilmiştir.

Tefrik üzerine, dava dilekçesinin 1. sırasında gösterilen taşınmaza yönelik olarak, Kadastro Mahkemesinin 2010/343 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda, 02/07/2010 Tarihli kararla, dava konusu taşınmazın tescil harici bırakılan yerde kaldığı ve bu taşınmaz ile ilgili olarak kadastro tutanağı düzenlenmediği gerekçesiyle, Mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.

Görevsizlik kararı üzerine, Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/02/2012 tarihli ve 2010/516 Esas - 2012/9 Karar sayılı kararıyla; eldeki davanın, kadastro öncesine ait tapu kayıtlarının iptali istemine ilişkin olduğu, dava konusu taşınmaz tescil harici alanda kaldığından, taşınmaz ile ilgili olarak kadastro tutanağı düzenlenmediğinin anlaşıldığı, dava konusu taşınmazın davacı tarafla bir ilgisi bulunmadığı gibi, davacı tarafın taşınmaz üzerinde zilyetliğinin de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

2. Bozma Kararı

Karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 15/05/2014 tarihli ve 2014/6125 Esas - 2014/10016 Karar sayılı ilamıyla; “Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden; dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakıldığı bilahare davalı tarafından MK’nun 639 (713) maddesine dayalı olarak Hazine, Hisarönü Köy Muhtarlığı ve Orman İdaresi aleyhine açılan Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/10/1975 tarihli ve 1974/204 Esas - 1979/179 Karar sayılı davasının kabulle sonuçlanıp, anılan tescil ilamına istinaden 14/10/1975 tarihli ve 116 sıra numarası ile davalı adına tapuya tescil edildiği, davacıların mirasbırakanları Habibe Şerefli adına tapunun 21/07/1969 tarihli ve 63, 64 sıra nolu, 07/02/1962 tarihli 1 ila 4 sıra nolu, Eylül 1340 tarihli 3 sıra numaralarında kayıtlı tapu kayıtlarının, dava konusu taşınmazı kapsadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteği ile eldeki davayı açtıkları davacıların tutundukları tapu kayıtlarına Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas sayılı davasında kapsam tayin edildiğinin savunulduğu ve aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak birden çok dava dosyasının olduğunun anlaşıldığı, dava konusu taşınmazın davalı adına tesciline esas ilamda, davacılar taraf olmadıklarından bu ilamın davacıları bağlamayacağı, öte yandan; uyuşmazlığın açıklığa kavuşturulması bakımından, davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının kapsamının saptanması gerektiğinin kuşkusuz olduğu, ne var ki; Mahkemece, hükme yeterli bir araştırmanın yapılmadığı, şöyle ki; davadaki isteğin zilyetliğe dayalı tapu iptal ve tescil gibi değerlendirildiği, davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının dava konusu taşınmaza mahallinde uygulanmadığı, yalnızca davalı tapusuna kapsam tayin edilmekle yetinildiği, bilindiği üzere; harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceğinin kuşkusuz olduğu, ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa, tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece tarafların dayandığı, usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra, yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınırın, yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi; gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerektiği, öte yandan, sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınmasının zorunlu olduğu, hal böyle olunca; davacıların tutundukları tapu kayıtlarına Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas sayılı dava dosyasında kapsam tayin edilip edilmediğinin, edildi ise o kararın kesinleşip kesinleşmediğinin açıklığa kavuşturulması, kesinleşmiş ise; davacıların o davada taraf olduğu, hükmün davacıları bağlayacağı gözetilerek 3 uzman bilirkişi ile keşif yapılarak davaya konu edilen taşınmazın 1996/11 Esas sayılı davada belirlenen kapsam içinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması, bu kapsam içinde kalıyorsa davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının daha eski tarihli ve sahih esaslı olduğu gözetilerek davanın kabul edilmesi aksi halde davanın reddine karar verilmesi, Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas sayılı dava dosyası kesinleşmemiş ise davacılarının tutundukları tapu kayıtlarının tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile getirtilmesi, komşu parsel kayıtları da getirtilerek taşınmazın bulunduğu yönü ne okudukları da denetlenmek suretiyle ve yukarıda açıklanan ilkeler doğruldusunda mahallinde yapılacak uygulama sonucunda bir karar verilmesi” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.

3. Bozma Kararından Sonra Mahkemece Verilen Karar

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/01/2017 tarihli ve 2015/298 Esas - 2017/21 Karar sayılı kararıyla; davada çözülmesi gereken sorunun, Marmaris 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararın davacı taraf için kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği ve Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas sayılı davasında işlem gören tapu kaydının dava konusu yere uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin olduğu, Yargıtay ilamında da belirtildiği üzere Marmaris 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında, eldeki davanın davacıları taraf olmadığından bu kararın kesin hüküm etkisinin davacılara sirayet etmeyeceği, davacıların dayandıkları tapu kaydının kapsam itibariyle çok geniş ve sınırları itibariyle de belirli olmadığı, bu sebeple Kadastro Kanunu gereğince bu tapuya ancak miktarı bakımından itibar edilebileceği, bu hususun Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas sayılı dosyasında görülen dava sırasında da tartışıldığı ve bu şekilde kabul gördüğü, diğer yandan ilgili Kadastro Mahkemesince verilen kararda, davacıların dayandığı üç adet tapu kaydının uygulanması sonucu miktarının belirlendiği, kamuya ayrılacak paylar düşüldükten sonra belirlenen miktar kadar taşınmazın, davacılar lehine tapuya halihazırda tescil edildiği anlaşılmakla davacıların davasının reddine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, eldeki davada da davacıların aynı tapu kaydına dayandığı ve hükmüne uyulan bozma ilamında belirtildiği üzere, eldeki davada ihtilafın, dava konusu yerin Kadastro Mahkemesinde uygulaması yapılan tapu kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı noktasında toplandığı; bozma sonrası dosya arasına alınan bilirkişi raporundan, dava konusu yerin Kadastro Mahkemesince uygulanan tapu kayıtlarının kapsamında kaldığının anlaşıldığı ancak yine Kadastro Mahkemesi kararında belirtildiği üzere, davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının sınırlarının gayrisabit olması, bu sebeple bu tapuya ancak miktar itibariyle itibar edilebileceği, anılan 3 adet tapu kaydının uygulanması sonucu, davacı tarafa düşen miktar kadar taşınmazın halihazırda davacılar adına kayıtlı olduğu ve bunun yanında davacıların dava konusu taşınmazda herhangi bir zilyetliklerinin de olmayışı göz önüne alınarak davacıların davalarında haksız oldukları gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

4. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yüzeysel olarak yapılan inceleme sonucunda hüküm tesis edildiğini, Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas sayılı dava dosyasının incelenmediğini, müvekkillerine ait olan tapu kayıtlarının geçerli olduğunu ve intikallerinin usulünce yapıldığını, Hukuk Mahkemelerinde müvekkillerinin taraf olduğu çeşitli davaların görüldüğünü, tapu kayıtlarının tesisini oluşturan Mihrişah Valide Sultan Vakfının sahih ve icareteynli vakıf olduğunun mahkeme kararları ile kesinleştiğini, Cumhuriyet döneminde çıkarılan ve 1935 yılında yürürlüğe giren 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 26, 27 ve 28. maddelerinde değişiklik öngören 4103 sayılı Yasa ile kiraya verilen vakıfların tasfiyesi yoluna gidildiğini, tapu maliklerinin 1961 yılında taviz bedelini ödeyerek tapudaki vakıf şerhini kaldırdığını, bu tarih itibariyle de taşınmazların bulunduğu çiftlik arazilerinin vakıf niteliğini müvekkilleri lehine tamamen yitirdiğini, yapılan keşiflerde dayandıkları tapu kayıtlarının tüm sınır noktalarının tek tek tespit edildiğini ve tespit edilen bu noktalara göre haritalar oluşturulduğunu, sınırlara göre tespit edilen zemin alanı ile tapu miktarı arasında fark olmasının tapu kayıtlarını geçersiz hale getirmeyeceğini, müvekkillerinin Medeni Kanun öncesi ve sonrası dava konusu ettikleri taşınmazlarda zilyet olduklarını, Mahkemece müvekkillerinin dayandıkları tapu kayıtlarının sınırlarına itibar edilmesi gerektiğini, eğer tapu kayıtlarının kapsamı içerisinde dağ, orman, mera gibi özel mülkiyete elverişli olmayan yerler var ise bu durumda bu yerlerin Hazine adına tescil edilebileceğini veya bu yerlerin tescil harici bırakılabileceğini, kayıt kapsamı içerisinde bu tür yerlerin olmasının kayıtları geçersiz hale getirmeyeceğini beyan ederek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”

6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi; “Tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yeri tayinde;

A) Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur.

B) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılır.

C) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır.

D) Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.

Bu maddede yazılı taşınmaz mallarda meydana gelen fazlalıklar hakkında şartlar uygun bulunduğu takdirde, 14 üncü ve 17 nci madde hükümleri uygulanır.” düzenlemeleri mevcuttur.

6.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre, yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 49,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 05/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.