Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8827 E. 2022/2740 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tespit harici bırakılan taşınmazın zilyetliğe dayalı tapu tescili isteminin reddine ilişkin kararın temyizen incelenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davaya konu taşınmazın imar planı kapsamında olması nedeniyle, taşınmazın imar planına alındığı tarihten önceki 20 yıllık dönemde davacı lehine zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığının ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesindeki miktar sınırlamasının davacı ve mirasçılarının senetsiz kazanımları açısından gözetilmesi gerektiği değerlendirilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki davadan dolayı Karataş Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 08/09/2015 tarihli ve 2013/217 Esas - 2015/168 Karar sayılı hükmün düzeltilerek onanması ve bozulmasına ilişkin olan Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 09/03/2021 tarihli ve 2020/9793 Esas - 2021/2183 Karar sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı Hazine vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, TMK’nın 713/1. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddelerine dayalı olarak açılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

Davacı dava dilekçesinde, Adana ili, Karataş ilçesi, Bahçe köyü çalışma alanında bulunan 517 ve 518 parseller arasındaki yaklaşık 7 dönüm yüzölçümündeki taşınmaz bölümünü 20 yıldan fazla süredir nizasız ve fasılasız malik sıfatıyla kullandığını, taşınmazın yarısının zeytin ağaçları ekili, diğer yarısının ekime elverişli olmayan taşlık olduğunu, ekim yapılan yerin tarafından toprak getirilerek imar ihya edildiğini ileri sürerek tespit harici bırakılan taşınmaz bölümünün adına tescilini talep etmiştir.

Davalı Hazine vekili, davaya konu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, taşınmazın zilyetlikle edinilmeye elverişli olmadığını, davacı lehine zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerektiğini, hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuş, aşamada taşınmazın Hazine adına tescilini talep etmiştir.

Mahkemece, davacı lehine zilyetlik koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince hükme esas alınan fen bilirkişisi raporunda A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü yönünden, bu bölümün dava tarihinden önce idari yoldan Hazine adına tescil edildiği, bu nedenle esasen tapuya kayıtlı yer hakkında açılan davada davacı tarafın davasını tapu iptali ve tescil davası olarak ıslah etmediği, bu nedenle A harfi ile gösterilen bölüme yönelik davanın reddedilmesi gereğine değinilerek gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanmış; B harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü yönünden Adana Büyükşehir Belediyesi davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanması, davacının babasından intikal eden taşınmazda hangi nedenle adına tescil istediğinin aydınlatılması ve buna göre aktif dava ehliyetinin değerlendirilmesi, hava fotoğrafları incelenerek ve komşu taşınmaz tapuları uygulanarak taşınmazın niteliği ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresinin belirlenmesi, yeniden usulüne uygun keşif yapılması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilerek bozulmuştur.

Dosyanın incelenmesinden, davaya konu taşınmaz bölümlerinin 1957 yılında yapılan kadastro çalışması sırasında tespit harici bırakıldığı, eldeki davanın 22/10/2013 tarihinde tescil istemiyle açıldığı, davaya konu edilen taşınmaz bölümlerinden fen bilirkişisi raporunda A harfi ile gösterilen kısmın, dava tarihinden önce idari yoldan Hazine adına tescil edilen 398 ada 8 parsel sayılı taşınmaz içerisinde, B harfi ile gösterilen kısmın ise tescil harici alanda kaldığı, her iki taşınmaz bölümü üzerinde zeytin ağaçlarının bulunduğu, davaya konu taşınmazın imar planı kapsamında olduğu anlaşılmıştır.

Hemen belirtmek gerekir ki; Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin bozma kararındaki nedenler yerindedir.

Ancak, bilindiği üzere, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinin 2. fıkrasında il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz malların imar ihya edenler adına tescil edilemeyeceği düzenlenmiş olup, imar planı kapsamında olduğu anlaşılan taşınmazlarda taşınmazın ilk olarak imar planı kapsamına alındığı tarihten önceki 20 yıllık dönemde davacı lehine zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığının denetlenmesi zorunludur.

Öte yandan, 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmazın diğer koşulları taşıması halinde zilyeti adına tescil edilebileceği öngörülmüştür.

Somut olayda, Mahkemece 14. maddede belirtilen miktar sınırlaması yönünden davacının senetsizden kazanımının bulunup bulunmadığı ilgili Tapu Müdürlüğünden sorulmuş ise de aynı hususun Adliye Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulmadığı, ayrıca davacının babası ...yönünden de Tapu Müdürlüğü ve Yazı İşleri Müdürlüğünde herhangi bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Karataş Belediyesi’nce gönderilen müzekkere cevabında davaya konu taşınmazın imar planının Belediye Meclisinin 06/09/2012 tarihli kararıyla onaylandığı belirtilmiş ise de ilgili Meclis kararının incelenmesinde kararın “belde içi imar tadilatı” mahiyetinde olduğu, anılan karardan davaya konu taşınmazın ilk olarak hangi tarihte imar planına alındığının tespit edilemediği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, bozma kararında değinilen eksikliklerin yanı sıra ilave olarak Mahkemece davacı ve babası yönünden usulüne uygun olarak senetsizden edindikleri taşınmaz miktarları araştırılmalı, taşınmazın ilk olarak hangi tarihte imar planı kapsamına alındığı belirlenmeli, toplanan ve toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Değinilen bu hususlar karar düzeltme istemi üzerine yeniden yapılan inceleme neticesinde anlaşıldığından, davalının yerinde görülen karar düzeltme isteğinin (6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK’un 440. maddesi gereğince kabulüyle, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 09/03/2021 tarihli ve 2020/9793 Esas, 2021/2183 Karar sayılı bozma ilamına yukarıda belirtilen gerekçe de ilave edilmek suretiyle Yerel Mahkemenin 08/09/2015 tarih, 2013/217 Esas, 2015/168 Karar sayılı kararının (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 04/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.