"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 24/01/2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ......ve temyiz edilen davalılar vekilleri Avukat ...... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı şirket, davalı ...'ün emlakçılık işi ile iştigal ettiğini, davalıya 3198 ve 3199 parsel sayılı taşınmazları satması için 1 yıl süreli vekalet verildiğini, davalı ...'ün vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazları diğer davalı ...'e devrettiğini, davalıların el ve işbirliği içinde olduklarını, satış bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek, 3198 ve 3199 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile şirket adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., dava konusu taşınmazları tapuya güven ilkesi çerçevesinde satın aldığını, satış bedeli olarak adına kayıtlı dava dışı bir taşınmazı davalı ...'e devrettiğini, kalan meblağı da elden davalıya ödediğini belirterek, davanın reddini savunmuş; diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Kocaeli 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/09/2020 tarihli ve 2019/292 E., 2020/243 K. sayılı kararıyla; davalı ...'ün satış bedelini davacı şirkete ödemediği, bedele karşılık olarak temlik edildiği ileri sürülen dava dışı taşınmazın ise davacı şirkete devredilmediği, davalılar arasındaki işlemin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
2.1. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; satış bedelinin ahzu kabz yetkisi kapsamında diğer davalı ...’e ödendiğini, taşınmazın geçmişte şirket adına kayıtlı olduğu belirtilmiş olmasına rağmen mahkemenin bu hususla ilgili bilançonun davacı tarafından sunulmasını talep etmediğini, eksik inceleme ile karar verdiğini, yemin teklifinin hatırlatılmadığını, diğer davalı ...'den dava konusu taşınmazı davalının emlakçı olması nedeniyle satın aldığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun da hatalı olduğunu, dosyaya sundukları dilekçelerde bedelin elden ödendiğine dair bir savunmaları olmadığını, gerekçeli kararda belirtildiği üzere ödeme için herhangi bir takas işlemine girilmediğini, dilekçede yer alan bu kısmın başka bir dilekçeden alıntı yapılırken sehven yanlış yazıldığını, işlem tarihinin üzerinden geçen süre de dikkate alındığında davanın kötü niyetli olduğunu, davacının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunduğunu belirterek, Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.2. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığını, davanın kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin dava konusu taşınmazları davacıya, eldeki uyuşmazlığa konu devir işleminden yaklaşık 8 ay önce sattığını, ancak bedeli ödenmediği için taşınmazların iade edilmesi gerektiğinden, davacı tarafından verilen vekaletname ile taşınmazları diğer davalıya temlik ettiğini, satış bedelini de peşin olarak aldığını, 10 yılı aşkın bir süredir davacının satış bedeli olarak herhangi bir talepte bulunmamasının sebebinin de bundan kaynaklandığını, bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığını, davacı tarafın ticari defter ve kayıtları istenerek üzerinde uzman bilirkişiler tarafından inceleme yaptırılarak dava konusu iddiaların defterlerle doğrulanıp doğrulanmadığı tespit edilmeden karar verilemeyeceğini, dava tarihi itibariyle dava konusu taşınmaz davalı adına kayıtlı olmadığı halde, aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 28/01/2021 tarihli ve 2020/1153 E., 2021/184 K. sayılı kararıyla; davalıların istinaf istemlerinin HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak iddianın kanıtlanamadığı, dava konusu taşınmazların 10 yılı aşkın bir süredir davalı ... adına kayıtlı olduğu, davacının tacir olup basiretli davranma yükümlülüğü bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacı şirketin dava konusu taşınmazı yaklaşık 70.000 TL bedel ile alacağına mahsuben devraldığını, borçlu davalı ...'ün bütün taşınmazlarına haciz konulduğunu, hacizlerin daha sonra kaldırıldığını, bu hususların araştırılmadığını, davacı şirket yetkilisinin bel kayması rahatsızlığından dolayı ve 09/02/2012 tarihinde engelli bir çocuğu dünyaya geldiğinden dava konusu taşınmazların diğer davalıya satıldığını çok geç bir tarihte öğrendiğini, davalı ...'ün satış bedelini ödediğine dair bir belge sunmadığını, anılan davalının, davalı ...'ün davacı şirketi temsilen satış yaptığını bildiğini beyan etmesine rağmen malik olan davacı şirket ile irtibat kurmadığını, temlikin vekaletnamenin düzenlendiği tarihten 3 gün gibi kısa bir süre sonra yapıldığını belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V.3.2.) paragrafta yer verilen yasal ve hukuksal gerekçeye göre Bölge Adliye Mahkemesi tarafından (IV.3.) paragrafta yer verilen şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar vekilleri için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 24/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.