Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8856 E. 2022/2570 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı ile davalı arasında imzalanan ve davacının borcuna karşılık bir taşınmazı davalıya teminat olarak devrettiği inançlı işlem sözleşmesine dayanarak, davacının borcunu ödediğini iddia ederek tapu iptali ve tescil talebinde bulunması üzerine çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, Yargıtay'ın bozma ilamına uyarak mahkemece belirlenen borç miktarını depo etmesi ve inançlı işlem sözleşmesinin şartlarının oluşması gözetilerek, yerel mahkemenin tapu iptali ve tesciline ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Mahkeme kararının bozulmasına dair verilen karara Mahkemece uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne ilişkin verilen karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 29/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ... ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, dava konusu 705 parsel (yeni 116856 ada 69 parsel) sayılı taşınmazını davalıya satış göstermek suretiyle devrettiğini, anılan temlikin davalıya olan borçları karşılığında teminat amacıyla gerçekleştirildiğini, nitekim bu hususta davalı ile aralarında protokol düzenlediklerini, söz konusu protokol ile; 31.12.2003 tarihine kadar borçlarının tamamını ödemesi durumunda davalının taşınmazı iade edeceğini kararlaştırdıklarını, borcu ödediğini, ne var ki, davalının alacağının daha fazla olduğunu bildirdiğini, davalının talep ettiği boç miktarını ödemeye hazır olduğu halde davalının parayı almaya ve taşınmazı devretmeye yanaşmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, davacı tarafından ibraz edilen protokol başlıklı belge konusunda aralarında bir ihtilaf bulunmadığını, ancak davacının 31.12.2003 tarihine kadar borçlarını ödediğini ispata yönelik bir belge sunmadığını, kaldı ki, borcun da ödenmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 28/04/2015 tarihli ve 2013/127 E., 2015/169 K. sayılı kararıyla; taraflar arasındaki protokolde 31.12.2003 tarihine kadar borcun ödenmemesi halinde sözü edilen protokolün geçerliliğini yitireceğinin karara bağlandığı, davacının da belirtilen tarihe kadar borcunun tümünü ödemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 05/03/2020 tarihli ve 2018/5182 E., 2020/1623 K. sayılı kararıyla; ''...Somut olaya gelince; tarafların aralarında haricen düzenledikleri bila tarihli ve protokol başlıklı belgeye göre; davacının davalıya olan borçları karşılığında teminat teşkil etmek üzere çekişmeli taşınmazın devredildiği, 31.12.2003 tarihine kadar davacı ...'nin borçlarının tamamını ödemesi halinde taşınmazın iade edileceğinin; belirtilen tarihte borçlar ödenmediği takdirde ise; protokolün geçerliliğini yitireceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, eldeki davada geçerli bir inanç sözleşmesinin bulunduğu, zira, anılan belgenin, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında öngörülen ispat koşulunu içerdiği kuşkusuzdur. Ancak; davacının karşılıklı edimleri içeren inanç sözleşmesine dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptalini ve adına tescilini isteyebilmesi için TBK'nın 97. maddesi hükmü gereğince öncelikle kendi edimini yerine getirmesi zorunludur. Hal böyle olunca, Mahkemece, davacı ile davalı arasındaki borç miktarının ve borcun davalı ...'a ödenip ödenmediğinin belirlenmesi, ödenmediğinin saptanması halinde TBK'nın 97. maddesi uyarınca davacıya borç para miktarını mahkeme veznesine depo etmesi için süre verilmesi,yatırdığı taktirde bu paranın davalıya ödenmesi koşulu ile tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken, değinilen yön üzerinde durulmaksızın yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.'' gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuş, davalı vekilinin karar düzeltme isteği üzerine Dairenin 12/11/2020 tarihli ve 2020/3023 E., 2020/5929 K. sayılı ilamı ile karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmiştir.

3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 28/05/2021 tarihli ve 2020/525 E., 2021/374 K. sayılı kararıyla; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda alınan bilirkişi raporuna göre davacının ödememiş olduğu borç miktarının 49.935,78 TL olduğunun tespit edildiği, bu miktarın davacı tarafından depo edildiği, tapu iptali ve tescil için gerekli şartların sağlanmış olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili duruşma istekli olarak temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki inanç sözleşmesi ile davacının borcuna karşılık dava konusu taşınmazı davalıya sattığını, başka bir deyişle davacının taşınmazını davalıya sattığını, davalının da davacının borcunu sildiğini, aynı sözleşme ile 31.12.2003 tarihine kadar taşınmazın 3. şahsa satılmayacağı, bu tarihe kadar borcunu ödemesi halinde davacıya taşınmazın iade edileceğinin taahhüt edildiğini, ancak borcun ödenmemesi halinde bu protokolün geçersiz olacağının kabul edildiğini, 31.12.2003 tarihine gelindiğinde davacının, inanç sözleşmesinde kararlaştırılan borcu ödemediğini, inanç sözleşmesinde belirtilen vade tarihine kadar ödeme yapılmadığından, bunun üzerine davalının, inanç sözleşmesinde teminat için temlik edilmiş şeyi ''ifa uğruna edim olarak kabul ettiğini", bozma ilamında; inanç sözleşmesindeki belirlenen vade tarihi geçmemiş gibi farzedilerek, davacıya ödeme yapılması için tekrardan süre verildiğini, kararın hukuka ve taraf iradelerine aykırı olduğunu, tarafların serbest iradeleriyle borcun 31.12.2003 tarihinde ödenmesi gerektiği ve buna muhalefet edilmesi halinde taahhütün de ortadan kalkacağı kabul edilmiş ise de, bozma kararıyla inanç sözleşmesiyle kararlaştırılmış vade tarihi geçtikten 17 sene sonra yeniden ödeme hakkı tanınmış olacağını, davacıya böyle bir hakkın tanınmasının hukuka, hakkaniyete ve taraf iradelerine aykırı olduğunu, bilirkişi hesaplamasında da yanlışlıklar bulunduğunu, yanlış bilgilerin esas alınarak hesap yapıldığını, 19.410,00-TL'nin davalıya ödenmiş olarak gösterildiğini, ancak bu ödemenin aslında olmadığını, davacı hakkında başlatılan icra takiplerinin tutarlarının hesaplamaya katılmadığını, dava konusu taşınmaza, davacının, davalıya olan borcundan ötürü yapılan icra takipleri neticesinde haciz konulduğunu, tapu kütüğünde gösterilmiş alacak miktarının da 7155301368 TL ve 4500000000 TL olduğunu, ancak bilirkişinin tapu kütüklerini incelemediğini ve bu hacizlerden kaynaklanan alacakları hesaplamaya katmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan , onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar.

Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. (818 s. Borçlar Kanunu 818 s. Borçlar Kanununun (BK). m.; 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 97. m.) Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

İnanç sözleşmelerinin tarafları arasında, onların gerçek iradelerini ve akitten amaçladıklarını yansıtması bakımından geçerli olduğu; taraflarına Borçlar Kanunu çerçevesinde nispi haklarını talep etme olanağını verdiği tartışmasızdır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.

İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

6.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (IV./2.) no.lu bendinde yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmasına, kararın (IV./3.) no.lu bendinde yer verilen Mahkeme kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınmasına, aşağıda yazılı 28.100,51 TL bakiye onama harcının davalıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.