"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının tutuklu bulunduğu dönemde, davalı kardeşi ...’ı Perşembe Noterliğinin 05/02/2018 tarihli ve 277 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil tayin ettiğini, ...’ın vekalet görevini kötüye kullanarak, adına kayıtlı 279 ada 10 parsel ve 280 ada 1, 6, 7 parsel sayılı taşınmazları el ve işbirliği içerisinde olduğu diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, davalıların kötüniyetli olduklarını, satış bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacının talebini vekili olan diğer davalıya yöneltebileceğini kendisine karşı husumet yöneltilemeyeceğini, bedel ödemek suretiyle taşınmazları satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Davalı ... davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2021 tarihli ve 2019/188 E., 2021/111 K. sayılı kararıyla; davaya konu taşınmazların satışının davacının borçlarının ödenmesi amacına yönelik olduğu, taşınmazların satışı aşamasında davalı ...'ten başka kişilerin de taşınmazları almak istediği ve bu anlamda taşınmazların gezilip görüldüğü, ancak neticede taşınmazların davalı ... tarafından satın alındığı, davacının taşınmazların satışı hususunda iradesinin bulunduğu, davalı ...'in davacının birtakım yerlere bulunan borçlarını davacı adına ödediği, bu ödemelere ilişkin dekontların dosyaya sunulduğu, ... tarafından davacıya ödenen para tekrar ...'e iade edildiğinde, taşınmazların yeniden davacıya devredileceği hususunda da taraflarca mutabık kalındığı, tanıkların birbiriyle uyumlu ve istikrarlı beyanlarına göre davacının iradesine aykırı işlem yapıldığı iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının taşınmazları satılırken cezaevinde tutuklu olduğunu, ortada resmi tapu senedi varken davalının aldığı taşınmaza ilişkin davacının borçlarını ödediğine dair dinlettiği tanık beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini, davaya konu taşınmazlar satılırken müvekkilinin müzayaka halinde olduğunu, alıcının davacının kuzeni olduğunu, davalı taşınmazları bedeli ödendiğinde iade edeceğini söylemesine rağmen bunu gerçekleştirmekten imtina ettiğini, davalıların anlaşmalı hareket ederek taşınmazları bedelinin 1/5'i fiyatına davacının elinden aldıklarını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 02/07/2021 tarihli ve 2021/1410 E., 2021/1415 K. sayılı kararıyla; HMK’nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve re'sen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının Perşembe Noterliğinin 05.02.2018 tarihli vekaletnamesi ile davalı kardeşi ...’ı, maliki olduğu taşınmazları dilediği kişiye dilediği bedelle satması konusunda vekil tayin ettiği, davalı vekil ...’ın anılan vekaletname gereğince 20/02/2018 tarihli ve 710 yevmiye no’lu işlemle çekişme konusu 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazları 30.000,00 TL bedelle, 04/04/2018 tarihli ve 1339 yevmiye no’lu işlemle çekişme konusu 1 ve 10 parsel sayılı taşınmazları 10.900,00 TL bedelle davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği, eldeki davanın 21/10/2019 tarihinde açıldığı, Mahkemece yapılan keşif sonrasında alınan bilirkişi raporunda, dava konusu parsellerin vekalet tarihindeki değerlerinin 118.878,86 TL, dava tarihlerindeki değerinin 192.904,87 TL olduğu, davacının taşınmazların davalı ...’e satışı konusunda bilgi ve onayı olduğu, davacının borçlarının davalı ... tarafından ödendiği, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. İlk Derece Mahkemesinin (III) parağrafta gösterilen gerekçesi ve (IV/3.2) parağraftaki hukuki gerekçeye göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 10/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.