"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ..........
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiş, davacının istinafı üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı, dava dışı İbrahim Böcek'in aldığı hatalı mirasçılık belgesi ile dava konusu 171 ada 4 sayılı parseli adına tescil ettirdiğini, daha sonra taşınmazı oğlu olan davalıya devrettiğini, söz konusu mirasçılık belgesinin Pamukova Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/188 Esas 2021/53 Karar sayılı kararı ile iptal edildiğini, yeni mirasçılık belgesine göre kendisinin de mirasçı olduğunun sabit olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, iyiniyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Pamukova Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.10.2021 tarihli ve 2021/69 Esas, 2021/254 Karar sayılı kararıyla; davalı kayıt malikinin terekeye karşı üçüncü kişi konumunda olduğu, davacının muristen intikal eden taşınmaza ilişkin olarak kendi payı oranında tapu iptali ve tescil isteyemeyeceği gerekçesiyle, davanın aktif husumet yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; muris muvazaası ile yolsuz olarak davalı adına tescil yapıldığını, intikale konu mirasçılık belgesinin Pamukova Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/188 Esas, 2021/53 Karar sayılı kararı ile iptal edildiğini, yeni mirasçılık belgesine göre kendisinin de mirasçı olduğunun sabit olduğunu, dava açmakta hakkı bulunduğunu, tereke adına talebi bulunmadığını, kısa karar ile gerekçeli kararın farklı olduğunu, davanın esasına girilerek incelenmesi gerektiğini, tescilin yolsuz olduğunu, davalının iyiniyetli olmadığını, taşınmazın değerinin belirlenmemesinin doğru olmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç:
Bölge Adliye Mahkemesinin 13.01.2022 tarihli ve 2021/1940 E., 2022/77 K. sayılı kararıyla; mirasçı olmayan kişiye karşı pay oranında iptal tescil istenemeyeceği gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, kararın hukuka aykırı olduğunu bildirerek ve önceki beyanları tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; ketmi verese hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur.
3.2.2. Aynı Yasa'nın 30. maddesi ise “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde, 32. maddesi ise; “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
3.2.3. Harçlar Kanunu'nun uygulaması kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.
3.2.4. Bilindiği gibi terekeye ait bir hakla ilgili olarak açılacak davalarda kural olarak; tereke 4721 Sayılı Türk Medeni Yasası’nın 701 ve devam eden maddelerine göre elbirliği mülkiyetine tabi olduğunudan yasal istisnalar dışında (örneğin TM Yasası 702/son) tüm mirasçıların birlikte hareket etmeleri veya aynı Yasa'nın 640. maddesine göre terekeye temsilci atanması ve bu yolla davanın yürütülmesi gerekir.
3.2.5. Ancak dava, halefiyet esasına göre tereke adına değil de kendi miras payı için açılmış ise tüm mirasçıların onayının alınmasına gerek bulunmamaktadır. (Yargıtay HGK 11.11.2009 T. 2009/1-458 E.N, 2009/498 K.N.) Öte yandan yargısal uygulamalar ile ketmi verese hukuksal nedenine dayalı olarak mirasçı olmayan kişiye karşı dahi pay oranında iptal-tescil istemiyle dava açılabileceği benimsenmiştir. (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 13/03/2017 T. 2014/20396 E. - 2017/1241 K.)
3.2.6. Diğer taraftan, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla, Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda TMK'nın 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise TMK’nın 1023. Maddesi ile özel hükümler getirilmiştir. Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyiniyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK’nın 1023. maddesinde aynen "Tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasında "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
3.2.7. Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse, diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyiniyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima gözönünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (re'sen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 Esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında (İBK) kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dava konusu 171 ada 4 parsel sayılı 131,60 m2 miktarlı avlulu ahşap ev nitelikli taşınmazın tamamı ... adına kayıtlı iken 09.08.2012 tarihli intikal işlemi ile Pamukova Sulh Hukuk Mahkemesinin 11.03.2008 tarih 2008/75 E-86 K sayılı veraset ilamına göre tek mirasçı oğlu İbrahim Böcek adına tescil edildiği, onun da taşınmazı 21.05.2013 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile oğlu davalı ...’e devrettiği, intikale konu veraset ilamının Pamukova Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.02.2021 tarih 2020/188 Esas, 2021/53 Karar sayılı kararıyla iptal edildiği, mirasbırakan ... mirasçılarının dava dışı oğlu İbrahim, ölen kızı Halise’nin mirasçıları davacı ..., dava dışı ..........’in olduğu, kararın 19.03.2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Dava, 10.000,00 TL değer gösterilmek suretiyle harcı yatırılarak açılmış, yargılamada keşfen taşınmazın değeri tespit edilmeden bu değer üzerinden sonuca gidilmiştir.
3.3.3. Hal böyle olunca, taşınmazın keşfen saptanacak değeri üzerinden eksik harcın tamamlanması için davacıya süre verilmesi, bu gereklilik yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi yerine, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
3.3.4. Kabule göre de; davacının miras payına hasren açtığı davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmayıp, toplanan ve toplanacak deliller nazara alınmak ve davalının iyiniyet savunması üzerinde durularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; anılan hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.06.2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.