"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2015/66 E., 2021/349 K.
HÜKÜM : Kısmen Kabul
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Mardin ili Dargeçit ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan 174 ada 37 parsel sayılı taşınmazın eklemeli zilyetlik ile 50 yılı aşkın süredir davacının zilyetliğinde olduğunu ancak kadastro çalışmaları sırasında davalı Hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek davaya konu taşınmazda keşif sırasında gösterilecek 25.200 metrekarelik bölümün tapusunun iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine temsilcisi cevap dilekçesinde; kadastro tutanağına süresi içerisinde itiraz edilmediğini, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 24.10.2013 tarihli ve 2012/412 Esas, 201/561 Karar sayılı kararı ile; davaya konu taşınmazın tarım arazisi vasfında olduğu, babasının zilyetliğindeyken babasının taşınmazı davacıya bağışladığı ve davacının da 20 yılı aşkın süredir kullandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 174 ada 37 parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 22.821,02 metrekarelik bölümünün tapusunun iptali ile yeni bir parsel numarası verilerek davacı adına tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 09.06.2014 tarihli ve 2014/ 5764 Esas, 2014/ 7923 Karar sayılı ilamı ile; “...ziraat bilirkişisi raporunda davacı adına tesciline karar verilen taşınmazın yer yer % 15-20 ile % 5-10 arasında değişen eğime sahip olduğu, hali hazırda ekili olmadığı ve üzerinde 10 ila 12 yaşlarında meşe ağaçlarının bulunduğu, eğimi dikkate alındığında makineli tarıma uygun olmadığı ancak geleneksel yöntemlerle tarla tarımı yapılabileceği ve ikinci sınıf kuru tarım arazisi olduğu belirtilmiştir. Bu durumda yerel bilirkişi beyanları ve ziraat bilirkişisi raporu çelişmekte olup Mahkemece bu çelişkiler giderilmediği gibi taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç ve sürüdürülüş biçimi ile süresi araştırılmamış, taşınmazın niteliği ve zilyetlik hususlarında yapılan araştırmada hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davaya konu taşınmazın tarım arazisi vasfında olduğu, babasının zilyetliğindeyken babasının taşınmazı davacıya bağışladığı ve davacının da 20 yılı aşkın süredir kullandığı, zilyetlik koşullarının davacı lehine gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 174 ada 37 parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 22.821,02 metrekarelik bölümünün tapusunun iptali ile yeni bir parsel numarası verilerek davacı adına tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ve davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davacıya ait taşınmaz bölümünün değeri üzerinden davacı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olduğunu, zira dava dilekçesinde davaya konu taşınmazın keşif esnasında gösterileceğinin belirtildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığını, davaya konu taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağını, dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıkların davacı ile aynı köyden olup birçoğunun akrabası olduğunu, beyanların kendi içerisinde çelişkili olduğunu, hazırlanan bilirkişi raporlarında taşınmazda tarımsal faaliyetin olduğu yönünde tespitlerde bulunulmuş ise de Mahkeme gözlemi dikkate alındığında taşınmazın uzun zamandır kullanılmadığının görüleceğini, bilirkişi tespitlerinin yerinde olmadığını, incelenen hava fotoğraflarının eski tarihli olduğunu, bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağını, raporlarda imar-ihyanın tamamlandığı ve sürdürüldüğü tarihler yönünden herhangi bir tespite yer verilmediğini, taşınmazın kıymet takdirinin denetime açık olmadığını, yargılama giderlerine hatalı hükmedildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17 nci maddeleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ıncı maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1. Dosyanın incelenmesinden; davaya konu 174 ada 37 parsel sayılı 305.644,52 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında hali arazi vasfıyla Hazine adına tespit edildiği ve tespitin 13.11.2008 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak 20.07.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
2. Mahkemece zilyetlikle iktisap koşullarının davacı lehine gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermek için yeterli değildir. Bozma ilamı öncesinde yapılan 05.07.2013 tarihli keşifte, eğimli olan taşınmaz üzerinde seyrek palamut ağaçlarının olduğu ve araçla ulaşım imkanının olmadığı gözlemlenmiş, düzenlenen ziraat bilirkişisi raporunda taşınmazın yer yer %15-20 yer yer % 5-10 civarında eğimli olduğu, sürülü olmadığı ve yabancı otlarla kaplı olduğu, makinalı tarıma uygun olmadığı, bakımı yapıldığı takdirde tarla olarak kullanılabilecek 2. sınıf tarım arazisi olduğu belirtilmiş; bozma ilamından sonra 20.11.2020 tarihinde yapılan keşifte, taşınmazın ekili olmayan kuru ve boş arazi olduğu gözlemlenmiş, düzenlenen 3 kişilik ziraat bilirkişi heyeti raporunda taşınmazda erozyona neden olabilecek ölçülerde eğim bulunduğu ve iç erozyon ve drenaj problemi bulunduğu ve taşınmazın 2. sınıf kuru tarım arazisi olduğu belirtilmekle birlikte taşınmazın eğim yüzdesi, taşlılık oranı, üzerinde muhdesat bulunup bulunmadığı yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmamış, taşınmazın imar-ihyasının tamamlandığına dair kanaat gerekçelendirilmemiş, davaya konu taşınmazın çevresindeki hali araziden ne şekilde ayrıldığı irdelenmemiştir. Düzenlenen jeodezi bilirkişisi raporunda ise taşınmaz üzerinde tarımsal faaliyet olduğu belirtilmesine rağmen sürdürülen bu faaliyetin niteliği, taşınmazın incelenen farklı yıllar için ne şekilde kullanıldığı, sınırlarının belirgin olup olmadığı hususunda yeterli açıklamaya yer verilmemiştir. Ayrıca Mahkemece kadastro tespitinden önceki 20 yıllık sürenin değerlendirilmesi gerekirken 1951, 1973 ve 1984 tarihli çok eski hava fotoğraflarının üzerinde yapılan incelemeyle yetinilmiş, taşınmazın 1988 ve 2008 yılları arasındaki durumunu gösteren hava fotoğraflarının da incelenmesi gerektiği düşünülmemiştir. Öte yandan; Mahkemece 2020 yılında yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler taşınmazın 35-40 yıldır davacı tarafından kullanıldığını, ona da babasından kaldığını beyan etmiş iseler de 35-40 yıl öncesinin 1980-1985 yıllarına tekabül ettiği, davacının babasının ise 1968 yılında öldüğü, davacının babasının ismi ... olmasına rağmen 2013 yılında yapılan keşifte baba isminin ... olarak belirtildiği dikkate alınmamıştır. Bunlara ek olarak; taşınmazın babasından davacıya ne şekilde kaldığı, aralarında herhangi bir akdi ilişkinin bulunup bulunmadığı, babasının mirasçıları arasında taksim yapılıp yapılmadığı, babasının ölümünden sonra zilyetliğe ara verilip verilmediği, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı gibi hususlar aydınlatılmamıştır. Diğer taraftan; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesindeki miktar kısıtlamaları gözetilerek davacı ve mirasbırakanı tarafından varsa senetsizden edinilen taşınmaz miktarları usulüne uygun olarak belirlenmemiş, yine mezkur Kanun'un 17 nci maddesinin 2 nci fıkrası dikkate alınarak taşınmazın imar planı kapsamında olup olmadığı araştırılmamıştır. Açıklanan eksiklikler nedeniyle davaya konu taşınmazın imar-ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı ve tamamlanmış ise imar-ihyanın tamamlandığı tarihten kadastro tespit tarihine kadar davacının taşınmaz üzerinde ekonomik amacına uygun zilyetliğinin bulunup bulunmadığı kuşkusuz olarak belirlenmiş değildir.
3. Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle davacı tarafa, taşınmazın mirasbırakanından kendisine ne şekilde intikal ettiği hususunda açıklama yapmak ve delillerini sunmak üzere süre ve imkan tanınmalı; yapılan bu açıklamanın sonucuna göre davacı ve mirasbırakanı adına senetsizden edinilen sulu ve kuru taşınmaz miktarları ilgili tapu ve kadastro müdürlükleri ile adliye yazı işleri müdürlüğünden sorulmalı; davaya konu taşınmazın imar planı kapsamında bulunup bulunmadığı, imar planı kapsamındaysa ilk olarak imar planına alınış tarihi belirlenmeli; davaya konu taşınmazın 1988-2008 yılları arasındaki stereoskopik incelemeye uygun hava fotoğrafları getirtilerek dosya tekemmül ettirilmeli; daha sonra mahallinde yeniden farklı bilirkişi heyetleri ile yerel bilirkişi ve tanıklarla yapılacak keşifte taşınmazın ilk olarak kim tarafından kullanıldığı, zilyetliğin kimden kime ne şekilde geçtiği, taşınmaz üzerinde ne şekilde tasarruf edildiği ve süresi sorularak ekonomik amaca uygun zilyetliğin varlığı ve süresi hususunda maddi olaylara dayalı detaylı beyan alınmalı, beyanlar arasındaki çelişkiler ve varsa önceki keşiflerde alınan beyanlar arasındaki çelişkiler yüzleştirme yapılarak giderilmeli; ziraat bilirkişisi ve jeodezi mühendisi bilirkişi heyetinden yukarıda açıklanan eksiklikleri gideren denetime elverişli ve bilimsel verilerek dayalı, taşınmazın niteliği, imar-ihyanın başlangıç ve tamamlanma tarihi, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresi, taşınmazın komşu taşınmazlarla kıyaslanması gibi hususlarda aydınlatıcı rapor düzenlenmesi istenmeli; yerel bilirkişi ve tanık beyanları bilimsel verilere dayalı raporlarla denetlenerek toplanan tüm delillerin sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Yukarıda değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacı tarafın temyiz itirazının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
21.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.