Logo

1. Hukuk Dairesi2022/2422 E. 2022/7830 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ehliyetsizlik nedeniyle yapılan taşınmaz satışının iptali ve tescili davasında sonradan malik olan davalının iyiniyetli olup olmadığı hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Ehliyetsiz kişinin yaptığı satış işleminin yok hükmünde olması ve taşınmazın kısa sürede birden fazla kez el değiştirmesi, düşük bedelle satılması, alıcıların taşınmazı görmeden alması gibi durumlar kötü niyete karine teşkil ettiği ve davalıların iyiniyet iddiasını ispatlayamadıkları gözetilerek yerel mahkemenin davayı reddeden kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istemli dava sonunda Adana 6. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 03.12.2021 tarihli ve 2017/496 Esas, 2021/451 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kısıtlı ... vasisi; kısıtlı ...’nin Adana 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/3178 E., 2011/930 K. sayılı kararı ile vesayet altına alındığını, kısıtlının maliki olduğu 1758 ada 28 parsel sayılı taşınmazının 19.09.2012 tarihinde satıldığını, satış işleminin geçersiz ve yok hükmünde olduğunu, ailenin avukatı olan...’ın kısıtlı Yaşar’ı kandırarak 29.12.2010 tarihinde Adana 13. Noterliğine götürdüğünü ve kendisini vekil tayin ettirdiğini, anılan vekaletname ile taşınmazın önce ...’e temlik edildiği, Asiye’nin de taşınmazı davalıya devrettiğini ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada Yaşar’ın ölümü üzerine mirasçıları yargılamaya devam etmişlerdir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde, taşınmazı tapu kaydına güvenerek iyi niyetle iktisap ettiğini, bedelini banka kanalı ile ödediğini, evi bizzat görerek aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ... cevap dilekçesinde, taşınmazı oturmak amacıyla fiyatı uygun olduğu için tapuya güvenerek satın aldığını, iyi niyetli olduğunu, satış sırasında incelenen tapu kaydında herhangi bir tedbir veya kısıtlama bulunmadığını, davacıların fuzuli işgali nedeniyle meni müdahale davası ikame olunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, vekaletnamenin sahte olmadığı ve vekaletnamenin verildiği tarihte davacının kısıtlı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairece 23.03.2017 tarihli ve 2014/20345 Esas, 2017/1401 Karar sayılı karar ile “…Dava davacı vasi tarafından açıldığına göre; TMK 462/8.maddesi gereğince kısıtlı adına dava açmak için vesayet makamının izni gereklidir. Bu nedenle yargılama aşamasında husumete izin verilmişse, bu izin kararının dosya arasına alınması,izin verilmemiş ise bu hususun ikmali cihetine gidilmesi gerekmektedir. … Somut olayda, kısıtlı ... tarafından ....’a vekaletname verilen 29.12.2010 tarihi ile akit tarihi olan 18.01.2011 tarihinde kısıtlının hukuki ehliyetinin olup olmadığının saptanması, hukuki ehliyetin var olmadığının belirlenmesi halinde ise 3.kişi durumunda olan davalı ...’in iyiniyetli olup olmadığının araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.” gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 03.12.2021 tarihli ve 2017/496 Esas, 2021/451 Karar sayılı kararı ile ...’nin vekaletname ve satış tarihlerinde fiil ehliyetinin bulunmadığı, ... adına yapılan tescilin yolsuz olduğu, ancak son malik davalının kötü niyetli olduğu hususunun davacı tarafça kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Kararı Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacılar temyiz dilekçelerinde özetle, yok hükmündeki işleme dayanarak taşınmazı devralan kişilerin kazanımının korunamayacağını, davalıların taşınmazı görmeden satın aldıklarını, taşınmazın sürekli el değiştirmesinin muvazaaya karine teşkil ettiğini, satış bedellerinin düşük olduğunu, davalıların birbirlerine bedel ödeyip ödemediklerine dair banka dekontlarının ve alım güçlerinin bulunup bulunmadığının araştırılmadığını, davalıların akrabalık ilişkilerinin incelenmediğini, taşınmazın mahkemelik olduğu apartman yöneticisi tarafından davalı .....’e söylenmesine rağmen davalının taşınmazı satın alarak elektrik ve su aboneliğini kestirdiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını istemişlerdir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik hukuki nedenine dayalı tapu iptali ile tescil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9 uncu maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış, 10 uncu maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13 üncü maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282 nci maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

6.2.2. TMK’nın 1023 üncü maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”, 1024 üncü maddenin birinci fıkrasında; “ Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024 üncü maddenin ikinci fıkrasında; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024 üncü maddenin üçüncü fıkrasında ise; “ Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

6.2.3. Öte yandan; 14.02.1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç kısmında belirtildiği üzere, “vakıa ve karinelerden, olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirlenmiş olan kimsenin kötüniyetinin, diğer tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecih kalmayacağına ve dava hakkının doğumunu sağlayan veya bertaraf eden iyiniyetin ve kötüniyetin bu durumda mahkemece re'sen nazara alınabileceğine” karar verilmiştir.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriğinden, 14.10.2010 tarihinde Adana 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde vesayet davasının açıldığı, yapılan yargılama neticesinde 23.03.2011 tarihinde ...’nin kısıtlanmasına karar verildiği, kısıtlama kararı verilmeden önce 29.12.2010 tarihinde ...’nin...’ı vekil tayin ettiği, davacı ... adına kayıtlı dava konusu 1758 ada 28 parsel sayılı taşınmazdaki 15 numaralı bağımsız bölümü vekil...’ın 18.01.2011 tarihinde ...’e, ...e’nin 19.09.2012 tarihinde kızı ....’in eşi ....’ın kardeşi olan davalı ...'e, ....’in 11.07.2017 tarihinde ...’ya, .....’in 05.09.2018 tarihinde ...’ya, Yemen’in 24.12.2018 tarihinde ...’ya, ....’nin de 29.04.2019 tarihinde ...’e devrettiği, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulunun raporuna göre davacı ...'ın vekalet tarihi olan 29.12.2010 ve devir tarihi olan 18.01.2011 tarihinde fiil ehliyetinin bulunmadığı, davacının yargılama devam ederken 11.10.2015 tarihinde ölümü üzerine mirasçılarının davaya devam ettiği anlaşılmıştır.

6.3.3. Somut olayda, ölünceye kadar davacının, öldükten sonra da ailesinin dava konusu taşınmazda oturmaya devam ettikleri, dava konusu taşınmazı satın alan kişilerin taşınmazı görmeden edindikleri, yargılama devam ederken dava konusu taşınmaza tedbir konulduğu, sonrasında tedbir kaldırılmış ise de satış sırasında bu durumun tapu kayıtlarından anlaşılabileceği, devirlerin bir kısmının taşınmaz üzerinde ipotekler var iken yapıldığı, ödendiği iddia edilen bedeller çok düşük olduğu gibi ödeme iddiasının da ispatlanamadığı, taşınmazın kısa aralıklarla ve birçok kez el değiştirdiği, bu hususlar 14.02.1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında değerlendirildiğinde; gerek ara maliklerin, gerekse son kayıt malikinin iyiniyetinden söz edilmeyeceği, bir başka ifade ile TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacakları açıktır.

6.3.4. Hal böyle olunca, ehliyetsizlik hukuki nedenine dayalı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.

V. SONUÇ

Davacılar vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Dava, ehliyetsizlik hukuki sebebine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece son malikin iyi niyetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, son malikin iyi niyetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Taşınmazın birden çok el değiştirdiği dosya kapsamıyla sabittir. Davalı ...’ın taşınmazın 6. maliki olduğu, tedbirin kaldırıldığı tapu kayıtları ile sabittir.

Dava, taraflarca getirilme ilkesine tabidir. Dosya içeriğinden taşınmazın fazlaca el değiştirmesinden başka son malikin kötü niyetine dair bir belge ve delil yoktur. Aksinin kabulü halinde fazlaca el değiştiren taşınmazların satışı halinde alıcı her zaman taşınmazının elinden alınması tehlikesiyle karşı karşıya kalacak ve bu husus tapuya güven ilkesini ihlal edecektir. Yine aynı itirazı üzerindeki tedbirin kaldırılması sonucu satılan taşınmazlar için de getirmek mümkün olacaktır.

Sonuç itibariyle son malikin iyi niyetli olması, başka bir ifade ile kötü niyetli olduğuna dair yeterli delil bulunmaması nedeniyle kararın onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma yönündeki kararına katılmıyorum.