"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1000 E., 2021/991 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret- Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Akçaabat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/14 E., 2021/65 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali- tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; ... ili, Düzköy ilçesi, Çayırbağı Mahallesinde kain 287 ada 2 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanları tarafından kullanıldığını, 30 yılı aşkın süredir de kendisinin kullandığını ancak mirasbırakanı Hasan ...'ün halk arasında Hüseyin Kör olarak bilinmesi sebebiyle 2005-2006 yıllarında yapılan kadastro çalışmaları esnasında dava konusu taşınmazın ... adına tespit ve tescil edildiğini, oysa ki ...'nun hiç bir zaman taşınmaza malik olmadığını, aynı mahallede başkaca taşınmazlara ilişkin yapmış olduğu itirazların ve açmış olduğu davaların bulunduğunu, Akçaabat Kadastro Mahkemesinin 2006/72 Esas sayılı dosyası ile 287 ada 2 parsel sayılı taşınmazın da dava konusu edildiğini ancak işbu taşınmaza ilişkin hüküm kurulmadığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılardan ..., ... ve ...; dava konusu taşınmazın mirasbırakanları adına kayıt edildiğini yeni öğrendiklerini, taşınmaz hakkında bir bilgilerinin bulunmadığını, kendilerinin dava açılmasına neden olmadıklarını, davayı kabul ettiklerini beyanla taraflarına yargılama gideri yükletilmemesine karar verilmesini talep etmiş; diğer davalılar ise davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 03.02.2021 tarihli ve 2018/14 Esas, 2021/65 Karar sayılı kararıyla; Akçaabat Kadastro Mahkemesinin 2006/72 esas sayılı dosyasında, davacının ... ili, Düzköy ilçesi, Çayırbağı Beldesinde kain 287 ada 1 parsel, 267 ada 2 parsel ve 193 ada 24 parsel sayılı taşınmazların adına tespitine karar verilmesini talep ettiği, 287 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ise dava edilmediği, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 2006 yılında kesinleştiği, davanın 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 05.01.2018 tarihinde açıldığı belirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12 nci maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca davanın hak düşürü süreden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davacı istinaf dilekçesinde özetle;dava konusu taşınmazın Kadastro Mahkemesinin 2006/72 Esas sayılı dava dosyasında dava konusu edilmediğinin sonradan anlaşıldığını, söz konusu taşınmazın civar parsellerle birlikte uzun yıllar kendisinin zilyetliğinde bulunduğunu, davalıların mahkemeye verdikleri dilekçelerde de belirttikleri gibi açılan davayı kabul ederek kendilerine mahkeme masrafı yükletilmemesini talep ettiklerini, davayı açma hakkı bulunan kişinin (mirasbırakan) kadastro tespitinden sonra, 10 yıllık hak düşürücü süre geçmeden önce ölmesi halinde mirasçılar tarafından açılacak tapu iptal ve tescil davasında 10 yıllık sürenin aranmayacağını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 24.11.2021 tarihli ve 2021/1000 Esas, 2021/991 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davacı temyiz dilekçesinde;davasında haklı olduğunu, davalıların açılan davayı kabul ettiği ve itiraz etmediklerini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptal ve tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu′nun 12/3 üncü maddesi
3. Değerlendirme
1.Dava konusu ... ili, Düzköy ilçesi, Çayırbağı-Ortamahalle Mahallesi çalışma alanında bulunan 287 ada 2 parsel sayılı taşınmaza ilişkin kadastro tespitinin kesinleşme tarihinin 04.11.2006 olduğu, davanın ise Kadastro Kanunu'nun 12 nci maddesi 3 üncü fıkrasında düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 05.01.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
2.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR :
Açıklanan sebeple;
Davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA;
Aşağıda yazılı bakiye 210,55 TL temyiz harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.10.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
- KARŞI OY -
İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince dava kadastro öncesi nedene dayalı iptal ve tescil olarak nitelendirilmiş ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinde belirtilen hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Dairemizin Sayın Çoğunluğunca bu karar onanmıştır. Aşağıda belirtilen nedenlerle Sayın Çoğunluğun karaırna iştirak etmek mümkün olmamıştır.
Anayasa’nın 36. maddesinde “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmek suretiyle hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri de mahkemeye erişim hakkıdır. “Mahkemeye erişim hakkı, hukuki bir uyuşmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önüne götürülmesi hakkını da kapsar. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkının tanınması hak arama özgürlüğünün ön koşulunu oluşturur” (AYM, E.2018/99, K.2021/14, 3/3/2021, § 21). Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28/4/2023 tarihli ve E. 2021/5, K. 2023/2 sayılı kararında da açıkça ifade edildiği üzere “Davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye mahkemeye erişim imkanının tanınması gerekir (YİBBGK, s. 23-24).
Belirtmek gerekir ki Anayasa’da güvence altına alınan hakların geniş bunlara getirilen sınırlamaların dar yorumlanması en önemli yorum ilkelerindendir. Diğer taraftan usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması gerekir(YİBBGK, E. 2021/5, K. 2023/2, 28/4/2023, s. 25).
Somut olay bu ilkeler ışığında ele alındığında; davacı taraf dava konusu taşınmazın çok uzun yıllardır mirasbırakanı Hasan ... ve kendisi tarafından kullanıldığını, murisinin halk arasında Hüseyin Kör olarak bilinmesi nedeniyle yapılan kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın sehven ... adına yazıldığını ancak taşınmazın bu kişiyle bir ilgisinin bulunmadığını beyan ederek taşınmazın davacı adına tescil edilmesini talep etmiştir.
...'nun mirasçılarından ..., ... ve ... açılan davayı kabul etmişlerdir. Lehine kadastro tespit tutanağı düzenlenen ...'nun ise tespit tarihinde ölü olduğu anlaşılmaktadır.
3402 sayılı Kanun’un 12. maddesi uyarınca kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak açılan davalarda 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanacağı açıktır. Ancak, somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alındığında burada taraflar arasındaki mülkiyet uyuşmazlığının kadastrodan önceki nedene değil, kadastro tespiti sırasındaki açık bir maddi hatadan kaynaklanmasının mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki, İlk Derece Mahkemesince dava kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil olarak nitelendirilip 3402 sayılı Kanun'un 12. maddesi kapsamında ele alındığından bu hususta yeterli araştırma yapılmamıştır. İlk Derece Mahkemesince anılan kapsamda bir araştırma yapılarak kadastro tespiti sırasında taşınmazın isim benzerliğine dayalı açık bir maddi hataya dayalı olarak tespitin davalıların murisi adına yapıldığının anlaşılması halinde davanın kadastro tespiti öncesi hukuki nedene dayalı bir dava olarak nitelendirilmesi mümkün olmayacaktır. Bu durumda davanın kadastro tespiti sırasında yapılan maddi bir hataya dayalı yolsuz tescil olduğu ve bu tür davalarda 3402 sayılı Kanun'un 12. maddesinin uygulanmayacağının kabul edilmesi gerekecektir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının kadastro tespiti sırasındaki açık bir maddi hatadan kaynaklanıp kaynaklanmadığının araştırılması gereğine istinaden bozulması gerektiği değerlendirilmektedir.
Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin geniş, buna getirilen sınırlamaların dar yorumlanması gereğine ilişkin yorum ilkesi ile usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması yönündeki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun içtihadı (bkz. YİBBGK, E. 2021/5, K. 2023/2, 28/4/2023, s. 25) dikkate alındığında da anılan şekilde bir araştırmanın yapılması ve maddi hataya dayalı bir tespit var ise bunun kadastro sırasında yapılan bir hata olduğu değerlendirilerek davanın hak düşürücü süreye tabi olmadığının kabul edilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle, yeterli araştırma yapılmadan hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddedilmesinin doğru olmadığı ve Mahkemesince yukarıda belirtilen doğrultuda araştırma yapıldıktan sonra davanın 3402 sayılı Kanun'un 12. maddesi kapsamında kalıp kalmayacağı değerlendirilmesi için bozma kararı verilmesi gerektiği düşünüldüğünden Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki onama kararına iştirak edilememiştir.