"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen 01/03/2022 tarihli, 2021/1276 Esas 2022/344 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davada davacı, alzheimer hastası olan mirasbırakan annesi ...’ın 103 ada 8 parseldeki 5 no.lu bağımsız bölümün önce çıplak mülkiyetini daha sonra da intifa hakkını kızı davalı ...’a mirastan mal kaçırma amacıyla temlik ettiğini,......’ın taşınmazı diğer davalı ...’e,...’in de öteki davalı ...’e devrettiğini, taşınmaz üzerine davalı şirket lehine ipotek tesis edildiğini, temliklerin bedelsiz ve muvazaalı olduğunu, davalıların kötüniyetli hareket ettiklerini ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı ..., uzun yıllardır kendisinin sigortacılığını yapan davalı ...'in aralarındaki samimiyet ve güven duygusuna dayanarak bankadan kredi temini amacıyla taşınmazın devrini istemesi üzerine nakit paraya da ihtiyacı olduğundan...'in bu isteğini kabul ettiğini, aralarındaki anlaşmaya göre temin edilen krediyi yarı yarıya paylaşıp borcu birlikte ödeyeceklerini ve borç bitince taşınmazın geri verileceğini, bu amaçla taşınmazı o dönemde alzheimer hastası olan mirasbırakan annesinden temlik alıp davalı ...'e devrettiğini, ancak...'in kredi borçlarının ödenmesinde yardımcı olmadığı gibi taşınmazı da kötüniyetli olarak birleştirilen davada davalı ...'e devrettiğini belirtip davayı mahkemenin takdirine bırakmıştır.
2. Asıl davada davalı ..., taşınmazı tapu siciline güverenek ve diğer davalı bankadan temin ettiği konut kredisi ile bedelini ödeyerek satın aldığını, kredi taksitlerini ödediğini, bakiye kredi borcunun ise taşınmazı satış yoluyla devrettiği birleştirilen davada davalı ... tarafından ödendiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
3. Asıl davada davalı ...Ş. vekili, davalı ... tarafından temin edilen konut kredisi neticesinde davalı banka lehine taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiğini, dava açılmadan önce kredi borcunun tamamının ödendiğini, ipoteğin fekki yazısının hazırlandığını, iyiniyetli olarak işlem yapan davalı banka aleyhine dava açılmasının yasal dayanağının bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
4. Birleştirilen davada davalı ..., tarafları tanımadığını, taşınmazı ailesiyle oturmak için emlakçı aracılığıyla, harap vaziyette olması nedeniyle uygun bedelle satın aldığını, iyiniyetli olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/12/2020 tarihli ve 2013/56 E., 2020/644 K. sayılı kararıyla, taşınmaz üzerindeki İpotek dava açıldıktan sonra kaldırıldığından davalı banka hakkında ipoteğin kaldırılması yönünden karar verilmesine yer olmadığına; diğer davalılar yönünden, ehliyetsizlik iddiasının ispatlanamadığı, mirasbırakan tarafından davalı ...’a yapılan temlikin muvazaalı olduğu, davalı ...’ın taşınmazı diğer davalı ...’e inançlı işlemle devrettiği, son kayıt maliki davalı ...’in taşınmazı ediniminin iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle...ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde...davada davalı ... vekili ile birleştirilen davada davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
2.1. Asıl davada davalı ... vekili, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, müvekkilin taşınmazı banka kredisi kullanarak satın aldığını, bunun banka kayıtları ile belli olduğunu, kredi borcunun kalan kısmını ise diğer davalı ...' in ödediğini, davacı tanıklarının görgüye dayalı bir beyanlarının olmadığını, davacının davasını ispatlayamadığını ileri sürmüştür.
2.2. Birleştirilen davada davalı ... vekili, müvekkilin iyiniyetli 3. kişi konumunda olup, kalan ipotek bedelini ve satış bedelini ödeyerek taşınmazı satın aldığını, bunun banka kayıtları ile sait olduğunu ileri sürmüştür.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 01/03/2022 tarihli ve 2021/1276 E., 2022/344 K. sayılı kararıyla, mirasbırakanın taşınmazını uzun süre kendisiyle yaşayıp ilgilenen kızı davalı ...'a minnet duygusu ile temlik ettiği, ancak...davada davalı ...'ın 19/03/2019 tarihli beyan dilekçesi ile mirasbırakanın taşınmazın çıplak mülkiyetini devrinin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı olduğunu belirttiği, mirasbırakanın taşınmazın intifa hakkını devrettiği tarihte ehliyetsiz olduğu, davalı ... ile diğer davalı ... arasındaki devrin inanç ilişkisine dayandığı ancak davalı ...'in iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunduğu, davacının taşınmazın çıplak mülkiyetinin devri yönünden bedel isteğinin bulunmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2. maddesi uyarınca...davada davalı ... ile birleştirilen davada davalı ...'in istinaf taleplerinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile, asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde...ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili, satış bedelleri ile keşfen saptanan değerler arasında fahiş fark olduğunu, mirasbırakanın başkaca malvarlığının bulunmadığını, intifa hakkının devredildiği tarihte mirasbırakanın fiil ehliyetinin bulunmadığının sabit olduğunu,
tanık beyanları ile de muvazaanın ispatlandığını, davalı ...'ın muvazaa ve ehliyetsizlik iddiasını kabul ettiğini, satışın geçersiz olduğunu, davalı ...'in taşınmazı araştırma yapmadan ve içini görmeden, ihtilaflı olduğunu bilerek düşük bedelle satın aldığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki sebeplerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
3.2.2. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın...irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.3. TMK’nın 1023 üncü maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/1. maddesinde; “ Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024/3. maddesinde; “ Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre, Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) no.lu paragraftaki gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, asıl ve birleştirilen davada davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, asıl davada onama harcı peşin yatırıldığından harç alınmasına yer olmadığına, birleştirilen davada aşağıda yazılı 80,70 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 09/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.