"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali-tescil,tazminat davasında davanın reddine ilişkin verilen karar, yapılan temyiz incelemesi sonucunda Dairece bozulmuş; Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiş, karar süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı, davalılardan Yüksel ile aralarında 05.05.2000 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlediklerini, davaya konu 156 ada 4 parsel sayılı taşınmazda bulunan B blok 1 ve 6 numaralı dairelerin kendisine verilmesi gerekirken, vekil tayin ettiği davalı ... tarafından diğer davalı yüklenici Yüksel'e devredildiğini ileri sürerek, 1 numaralı bağımsız bölümün tapu kayının iptali ile adına tescilini istemiş, yargılama sırasında isteğini tazminata dönüştürmüştür. Birleştirilen davada ise, bakiye 19.150,00 TL alacağın 20.04.2004 tarihinden itibaren değişen oranlarda reeskont faiziyle birlikte tahsili ile asıl davada talep edilen 15.000,00 TL'ye 20.04.2004 tarihinden itibaren işlemiş 33.678,08 TL reeskont faizinin hüküm altına alınmasını istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., 4 parsel sayılı taşınmazın paydaşları ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladıklarını, inşa edilen binanın projesinde değişiklik yapılması nedeniyle davacı ve diğer üç paydaşın proje değişikliğine onay vermediklerini, bunun üzerine taraflarla sözleşme şartlarının değiştirildiğini, davacı ve dava dışı diğer üç paydaşla arsa payları karşılığında daire vermek yerine arsa paylarının bedeli karşılığında satın alınması hususunda anlaşıldığını, bu nedenle dört paydaş adına kat irtifakı ile tesis edilen tapu kayıtlarının iptal edildiğini ve arsa paylarının bedelleri karşılığında satın alındığını, satış bedelinin davacıya elden ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 29/05/2014 tarihli ve 2014/8143 E., 2014/10624 K. sayılı kararıyla; ''...Somut olaya gelince; Mahkemece satış bedelinin davacıya ödendiği sonucuna varılmış ise de; davalılardan vekil olan ..... tarafından bu konuda yazılı bir belge sunulmamış ve davacı da bedel ödendiğini kabul etmemiştir. Bu durumda satış bedelinin ödendiğini ispatlamakla yükümlü bulunan davalı (vekil) ..... ödemeyi usulen kanıtlayamamış, yemin deliline de dayanmamıştır. Öte yandan davalı ... ise, ilk el konumunda bulunduğuna göre, dava konusu dairenin belirlenecek değerinin davalılar .... ve .... tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. '' gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuş, davalılar vekillerinin karar düzeltme isteği Dairenin 09/04/2015 tarihli, 2014/21383 Esas, 2015/5164 Karar sayılı kararıyla reddedilmiştir.
3. Mahkemece İlk Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 23/03/2016 tarihli ve 2015/246 E., 2016/237 K. sayılı kararıyla; iddianın sabit olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların kabulü ile asıl davada 15.000,00 TL'nin, birleştirilen davada 19.150,00 TL'nin asıl dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
4. İlk Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.
5. İkinci Bozma Kararı
Dairenin 26/02/2020 tarihli ve 2016/15926 E., 2020/1303 K. sayılı kararıyla; ''...Asıl ve birleştirilen davanın kabul edilmesi kural olarak doğrudur. Ne var ki, davacı asıl davada faiz istemediği halde mahkemece asıl dava bakımından dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, birleştirilen davada asıl davadaki 15.000,00 TL için istenen faiz bakımından bir hüküm kurulmaması ve bakiye alacak 19.150,00 TL için edinim tarihi olan 20.04.2004 yılından itibaren faiz istendiği halde dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi de doğru değildir.'' gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.
6. Mahkemece İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 10/06/2021 tarihli ve 2020/617 E., 2021/436 K. sayılı kararıyla; bozma ilamında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle,asıl ve birleştirilen davaların kabulü ile asıl davada 15.000,00 TL'nin davalılardan tahsiline, birleştirilen davada 19.150,00 TL’nin 20.04.2004 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ve 33.678,08 TL faiz alacağının davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
7. İkinci Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Temyiz Nedenleri
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının, davalıya daire değil arsa payı sattığını, davalının da bedelini ödeyerek almış olduğu taşınmazı sattığını, satış bedellerinin davacıya nakit olarak ödendiğini, davacı ve diğer paydaşların tapu dairesinde imza atmak için hazır olduklarını, bu aşamada, bir aksilik çıktığını, davacı ve diğer paydaşların yaşlı olmaları nedeni ile tekrar tapu dairesine gitmek istememeleri nedeni ile davacının, davalının gösterdiği bir kişiye vekalet verebileceğini beyan ettiğini, bu doğrultuda davacının Ayfer’i vekil tayin ettiğini, taşınmaz üzerindeki inşaatın tamamlanmasından dava açılmasına kadar 3 yıl geçtiğini, davacının yapılan binanın çok yakınında oturduğunu, satış tarihi ile dava tarihi arasında 5 yıldan fazla süre geçtiğini, bu nedenle davanın zamanaşımına uğradığını, davacının kötü niyetli olduğunu, aslında bedeli ödenmiş bir pay için usulen vekaletname verildiğini, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığını,davacının yapılan bu devir nedeni ile alacağını almış olup, davalıdan hiç bir alacağı bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
9. Gerekçe
9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, davacı yargılama sırasında isteğini tazminata dönüştürmüştür.
9.2. İlgili Hukuk
9.2.1. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1. maddesi). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
9.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde oluşuna, (IV./2.) ve (IV/5.) no.lu paragraflarda yer verilen hükmüne uyulan bozma kararlarında gösterildiği şekilde işlem yapılmasına, (IV./6.) no.lu paragrafta yer verilen mahkeme kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 3.415,53 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalı ...’dan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.