Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3147 E. 2022/6196 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İnançlı işlem yoluyla devredilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve tesciline ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın teminat olarak devredildiğine dair inançlı işlem belgesinin varlığı ve taşınmazı sonradan edinen kişinin düşük bedelle satın alması, kira sözleşmesinin geç düzenlenmesi gibi hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde kötüniyetli olduğunun anlaşılması gözetilerek yerel mahkemenin tapu iptali ve tesciline ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat davası sonunda İlk Derece Mahkemesince davalı ... yönünden iptal-tescil isteğinin kabulüne, diğer davalılar Cahit ve Ali yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar, davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, dava konusu 1413 ada 54 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 11 no.lu bağımsız bölümün maliki olduğunu, davalılardan ... ve ...’in kendisine yapacakları inşaatta pvc, laminat parke, ferforje işleri ve yangın merdivenini yapmasını teklif ettiklerini, teklifi kabul etmesi üzerine teminat olarak dava konusu taşınmazı ...'a devretmesini istediklerini ve bu hususta sözleşme imzaladıklarını, dava konusu taşınmazını davalı ...’ye devrettiğini ancak inşaatın yapılmadığını, dava konusu taşınmazını geri istediğinde ise oyaladıklarını ve davalı ...'a evi devrettiklerini, Üzeyir’in yapılan işlemlerden haberinin olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ve adına tescilini, olmazsa değerinin tazminini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı ..., taşınmazın 90.000 TL bedelle ...'dan tapuya güvenerek satın aldığını, bedeli ödediğini, daha sonra davacı ile 05.08.2017'de kira sözleşmesi imzaladığını, müvekkilinin iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalılar Ali ve Cahit, davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, sözleşmede yer alan imzaya davalı ...’ın herhangi bir itirazının olmadığı ve dava konusu taşınmazın ...'a teminat olarak devrinin yapıldığı tanık beyanları ile de ispatlandığı, davalılardan ...'in ise taşınmazı devralan kişi olmayıp sözleşmede sadece şahit olarak imzasının bulunduğu, davalılardan ...'un ise inançlı işlemi bildiği veya bilmesi gereken kişi olduğunun ispat edilemediği gerekçesiyle tapu iptal ve tescil talebinin reddine, tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 27/04/2021 tarihli ve 2020/1419 E., 2021/752 K. sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesinin kararında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 22/11/2021 tarihli ve 2021/2187 E., 2021/7056 K. sayılı kararı ile ‘‘...Somut olaya gelince; dosyaya sunulan ilk el ...'ın imzasını taşıyan belge inançlı işlemin varlığını ve taşınmazın teminat olarak verildiğini ispat ettiğine göre bu belgeye değer verilerek taşınmazın önceki kayıt malikine iadesinde bir engel yoktur. Nitekim Mahkemece söz konusu belgeye değer verilmiş ve inançlı işlemin varlığı kabul edilmiş ise de; son kayıt maliki Üzeyir'in kötüniyetinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ki; dava konusu taşınmazı temlik alan davalı ...'in ödediğini belirttiği değerin, gerçek değerinin altında olduğu gibi bildirilen bedelin ödendiğini de ispat edemediği, dava konusu edilen taşınmazda halen davacıların ikamet ettiği ve 11.08.2016 tarihinde satın alınmasına rağmen davalı ...'in savunmasında dava konusu taşınmaz için kira sözleşmesinin 05.08.2017 tarihinde düzenlendiğini bildirdiği, aradan geçen yaklaşık bir yıllık süre zarfında herhangi bir kira sözleşmesinin düzenlenmediği, davalı tanığı Abdülhalim Alp'in evin sadece resimlerden bakılarak alındığı yönündeki beyanı ve oluşan tüm olgular birlikte değerlendirildiğinde vakıa ve karinelerden olayda davalının iyiniyet iddiasında bulunamayacağı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca; tapu iptali ve tescil yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir...” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesinin kararı bozulmuştur.

3.İlk Derece Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/02/2022 tarihli ve 2022/1 E., 2022/31 K. sayılı kararıyla; bozma kararındaki gerekçeler benimsenmek suretiyle davalı ... yönünden iptal-tescil isteğinin kabulüne, diğer davalılar Cahit ve Ali yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

4.Bozma Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davalı ... vekili; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı ...’in iyiniyetli 3. kişi olarak taşınmazı satın aldığını, davacı ile diğer davalılar arasındaki ilişkiden bilgi sahibi olmadığını, satış bedelini elden davalı ...’ye ödediğini, dava konusu taşınmazda davacının kiracı sıfatıyla kira sözleşmesi imzalamasına karşın sözleşmeden iki ay sonra eldeki tapu iptali-tescil davasının açılmış olmasının davacının kötüniyetli hareket ettiğini gösterdiğini, Mahkemece devirden yaklaşık 1 yıl sonra kira sözleşmesi akdedilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunun kabul edilmesinin hatalı olduğunu, davacının kira sözleşmesinin varlığına hiçbir itirazının bulunmadığını, davalı tanıkları ... ve ...’ın davalının taşınmazı ne şekilde satın aldığına dair beyanda bulunduklarını, davacının muvazaalı olarak devredildiğini iddia ettiği evi için kira sözleşmesi dahi yaptığını, kandırıldığını düşünen davacının ikinci kez yanılgıya düşerek kira sözleşmesi imzalamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, zira davacının gerçekten güveni sarsılmış ve kandırılmış olsaydı kira sözleşmesini imzalamayacağını, davacının kendi rızasıyla taşınmazı devrettiğinin açık olduğunu, aleyhe tanık beyanlarının ise tamamen duyum ve varsayıma dayalı olduğunu, davacının yakın akrabası olan tanık beyanlarının hükme esas alınmaması gerektiğini, davacının iddiasını ispatlayamadığını, bilirkişi raporunda belirlenen değerin de davacının muvazaa iddiasında haksız olduğunu ortaya çıkardığını, satış bedeli ile gerçek değer arasında fahiş fark bulunmadığını belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27 nci maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.

6.2.2. TMK’nın 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/1. maddesinde; “ Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024/3. maddesinde; “Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Öte yandan; 14/02/1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç kısmında belirtildiği üzere, “vakıa ve karinelerden, olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirlenmiş olan kimsenin kötüniyetinin, diğer tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecih kalmayacağına ve dava hakkının doğumunu sağlayan veya bertaraf eden iyiniyetin ve kötüniyetin bu durumda mahkemece re'sen nazara alınabileceğine” karar verilmiştir.

6.3. Değerlendirme

Kararın (V./2.) no.lu paragrafında yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak, (V./3.) no.lu paragrafta yer verilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün HMK'nın 370. maddesi gereğince ONANMASINA, aşağıda yazılı 7.849,16 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalı ...’den alınmasına, 28/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.