"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : DİYARBAKIR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : BİSMİL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 248 ada 10 parsel sayılı taşınmazın, mülga 2510 sayılı Kanun kapsamında davalı aile bireyleri adına tescil edildiğini,taşınmaz üzerine 23.012,00 TL karşılığında konut teslimi yapılmasının planlandığını, ancak gerek zemin gerekse yüklenici firma kusurundan kaynaklı sebeplerden ötürü inşa edilen konutun oturulamayacak durumda olduğunun anlaşıldığını, davalılara ait konutun yeniden inşa edildiğini, yapılan inşa ve üretim faaliyetleri sonucu 92.031,15 TL fiyat farkı oluştuğunu, fiyat farkının ödenmesinin istenildiğini, ancak davalıların ödeme yapmayı kabul etmediklerini ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, dava konusu 10 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki konutun 2510 sayılı İskan Kanunu çerçevesinde yaptırılarak 2004 yılında kendilerine tahsis edildiğini, belirlenen bedelin ödendiğini, konutun teslim alınmasından sonra duvarda çatlama ve çökme meydana geldiğini, Bakanlıkça mahallinde yapılan araştırmalar sonucunda can güvenliği bakımından risk teşkil eden konutların yıktırılıp yeniden yaptırılarak teslim edilmesine karar verildiğini, ikinci kez bedel istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 26/10/2020 tarihli ve 2019/152 E., 2020/473 K. sayılı kararıyla; davalılara konut tahsisinin mülga 2510 sayılı Kanun hükümlerince yapıldığı ve daha sonra yürürlüğe giren 5543 sayılı Kanun döneminde uyuşmazlıkların doğduğu, 5543 sayılı kanunun 21/2 maddesinde düzenlenen hak sahipliğini sona erdiren ve tapu iptal tescil davası açma imkanı veren hallerin sınırlı olarak sayıldığı, yapıların zemin ve müteahhit kusurundan kaynaklı kullanılamaz haline gelmesinde davalılara atfı kusur mümkün olmadığı, borçlanmanın bir an için kabul edilse dahi davacı tarafa ayni hak bahşetmediği ve tapu iptal tescil istemine konu olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararının hukuka aykırı olduğunu,davalıların 2004 yılındaki ilk borçlandırma senedindeki borçlanmayı kabul ve taahhüt ettiklerini, taşınmazın kusurlu olmasından dolayı davalıların kabulden kaçındıklarını,ortada bir eser sözleşmesi bulunduğunu, davacı tarafça kusurun giderilmesi için yine davalıların kendi talepleri ile yeni bir eser meydana getirildiğini, bu eserin maliyetinin 2004 yılındaki maliyetler ile aynı olmasının imkansız olduğunu, bu farkın talep edenlerce karşılanması gerektiğini, dava açarken dava değeri gösterilmediğini, bu nedenle AAÜT gereğince davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, 5543 sayılı iskan kanununun 18. maddesinin 3. fıkrası gereğince oluşturalan mahalli iskan komisyonunun almış olduğu karar gereğince daha önce 60 günlük süre içerisinde borçlandırma sözleşmelerini imzalamayan hak sahiplerinin hak sahipliklerinin iptaline karar verildiğini, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 09/12/2021 tarihli ve 2021/579 Esas 2021/931 Karar sayılı kararıyla; çekişme konusu taşınmazın 15/01/2016 tarihinde 5543 sayılı yasa gereğince davalılar adına tescil edildiği, ancak ilk iskanlarının 2510 sayılı Kanun doğrultusunda 05/07/2004 tarihinde sağlandığı, 12/07/2013 tarihinde kabul edilen 6945 sayılı Kanun ile 5543 sayılı İskan Kanunu’na eklenen Geçici 7/3.maddesinde yer alan düzenleme dikkate alındığında davalıların hak sahipliklerinin kayıtsız şartsız devam edeceği gözetilerek davanın reddedilmesinde ve Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca değer esası üzerinden nispi harca tabi olan uyuşmazlık konusu olan husus taşınmazın aynına yönelik olduğundan ve davanın konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesi mümkün bulunduğundan AAÜT 13.maddesi gereğince taşınmazın toplam değeri olan 92.031,15 TL. üzerinden davalı lehine nispi avukatlık ücretine hükmedilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki hususları tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”
3.2.2. Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
3.2.3. TMK’nın 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/1. maddesinde; “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024/3. maddesinde; “Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
3.2.4. Bilindiği üzere, 5543 sayılı İskan Kanunu’nun Geçici 7/3. maddesinde, “Mülga 2510 sayılı Kanun'a göre hak sahibi olanların hak sahiplikleri herhangi bir koşul aranmaksızın bu Kanun'a göre devam eder.” düzenlemesi yer almaktadır.
3.2.5. Öte yandan, taşınmazın aynına ilişkin davalarda hükmedilecek vekalet ücreti, dava edilen taşınmazın dava tarihindeki ve harcı tamamlanan değeri üzerinden nispi oranda belirlenmelidir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre, Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) paragraftaki gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
3.3.2. Davacı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Somut olayda; dava, harçtan muaf olan davacı Bakanlık tarafından 92.031,15 TL değer gösterilmek suretiyle açılmış ve bu değer üzerinden sonuca gidilmiş, taşınmazın tamamının değeri üzerinden davalılar lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmiştir. Ancak, dava dilekçesinde belirtilen değerin taşınmazın tamamı için olduğu, davalılardan her birinin 1/3’er payına isabet eden değerin ise 30.677,05 TL olduğu, eldeki davada davalılardan sadece ...’in kendisini vekille temsil ettirdiği gözetilerek anılan davalının payına isabet eden değer üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken taşınmazın tamamı üzerinden fazla vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
3.3.3. Ne var ki, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmektedir.
VI. SONUÇ:
1.Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2.Davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin temyize konu kararının vekalet ücretine dair kısmının kaldırılmasına, Bismil 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.10.2020 tarihli 2019/152 E., 2020/473 K. sayılı hükmünün 5. bendinde yer alan "12.692,96 TL" ibaresinin hükümden çıkarılması ile yerine “4.601,56 TL" ibaresinin yazılmasına,davacı vekilinin değinilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile hükmün bu şekliyle 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 05/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi