Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3788 E. 2022/6807 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığına dair tapu iptali ve tescil davasında, davacının vekalet verme iradesine uygun işlem yapılıp yapılmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekaletname kapsamı dışında hareket ederek taşınmazı vekil edenin bilgisi ve rızası dışında oğluna devretmesi ve davalının da vekil ile çıkar birliği içerisinde hareket etmesi nedeniyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gözetilerek yerel mahkeme kararının kaldırılması ve davanın kabulü yönündeki istinaf mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-bedel istemli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen 29/03/2022 tarihli, 2021/1463 Esas ve 2022/537 Karar sayılı kararı yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 18/10/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar ... v.d. vekili Avukat ...... ile temyiz edilen davacı ... vekili Avukat.....geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı.

Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, davalılardan kardeşi olan ...’ı Üsküdar ........Noterliğinin 06/10/2008 tarih ve 23699 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile mirasbırakanlarından kalan taşınmazlarla ilgili intikal, tapuda tescil ve yüklenici ile arsa payı Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yapmak, belediye vs. gibi tüm resmi işlemleri halletmek üzere vekil tayin ettiğini, ancak davalı ...’in vekalet görevini kötüye kullanarak intikal işlemlerini gerçekleştirdikten sonra maliki olduğu 4 nolu bağımsız bölümü oğlu olan diğer davalı ...’e satış göstermek yolu ile temlik ettiğini, satış işleminden haberdar edilmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davacının dava konusu dairenin tamamlanıp teslim edildiği 2009 yılından beri davalı ... adına tapuda tescil edildiğini ve......’in bu dairede fiilen oturduğunu bilmekte ve buna açıkça rıza göstermekte olduğunu, dava konusu 4 nolu dairenin bulunduğu binanın 1068 ada 17 parsel sayılı arsa üzerine inşa edildiğini, bu arsanın murisleri .....’dan mirasçılara intikal ettiğini, esasen muris adına kayıtlı 1068 ada 17 ve 1069 ada 135 parsel olmak üzere 2 adet parsel bulunduğunu, dava konusu dairenin de yer aldığı mevcut yeni bina yapılmadan önce her iki parsel üzerinde biri tek katlı diğeri de giriş +2 katlı olmak üzere 2 adet bina bulunduğunu, muris vefat ettikten sonra 2001 yılında mirasçıların bireysel tapuların verilmesi için Belediye Başkanlığına başvuru yaptıklarını, Belediye Başkanlığının ise 2001/1706-273308 sayılı ipotek bedeli konulu yazısı ile hisseli tapuda yapılan ifraz işlemi sonucunda oluşan müstakil tapunun verilmesi için m2 başına 40.000.000.-ETL toplamda 90m2'lik kısım için 3.590.000.000.-ETL ipotek bedelinin belediyeye ödenmesini mirasçılara bildirdiğini ve bu şekilde iki parselden 128 m2'lik olan parselin 90m2'lik kısmının bedelinin mirasçılardan istendiğini, 2006 yılına kadar mirasçıların miras konusunda hiçbir işlem ve görüşme yapmadıklarını 2006 yılında ise mirasçılardan .....’nin talebi ile arsada yeni bina yapılması için arsanın müteahhide verilmesinin gündeme geldiğini, davacının bu görüşmeler esnasında tüm aile meclisi huzurunda muristen kalan arsaya dair hiçbir hak talebinin olmadığını, belediyenin 90m2'lik alan için istediği bedeli ve emsal vergilerini ödemek istemediğini beyan ve taahhüt ettiğini, davacının bu taahhüdü /feragat beyanı doğrultusunda miras konusu parselin 90 m2'lik kısmının bedeli ve emsal vergilerinin davalılar ve diğer mirasçılar tarafından ödendiğini, davacının inşaat yaptırılması ve müteahhitle anlaşmanın görüşüldüğü toplantılardada hiçbir hak talebinin olmadığını, arsadaki hakkından feragat ettiğini, masraflara da iştirak etmek istemediğini tekrar etttiğini, 4 nolu dairenin davacının rızası ve muvafakati doğrultusunda vekaleten ... adına tescil edildiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul Anadolu 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/12/2020 tarihli ve 2017/250 E., 2020/385 Karar sayılı kararıyla; davacının, davalıların el ve işbirliği ile zararlandırıldığı hususunun TMK'nın 6 ve HMK'nın 190. maddesine göre usulüne uygun olarak kanıtlanamadığı, vekaletin kötüye kullanılması olgusunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

2.1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, Yerel Mahkemedeki beyanlarını tekrarla, verilen kararın usul ve esasa aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.2. Davalılar vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, ancak vekalet ücretinin hatalı hesaplandığını, nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 29/03//2022 tarihli, 2021/1463 Esas ve 2022/537 Karar sayılı ilamı ile; davacının taşınmazın devri konusunda bir talimatı ve iradesinin bulunmadığı, davalıların baba-oğul oldukları, vekilin vekalet yetkisini kötüye kullanmak suretiyle taşınmazı oğlu olan davalıya bedelsiz devrettiği, devir alan davalının vekil ile çıkar ve işbirliği içinde hareket ettiği, iyiniyetli kabul edilemeyeceği, bu şekilde vekil edenin zararlandırıldığı, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü yerine yetersiz gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, davalı vekilinin katılma yolu ile ileri sürdüğü istinaf taleplerinin reddine, Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle, cevap dilekçesi ve yargılama aşamasında ileri sürdüğü beyanlarını yineleyip, davacının miras malı üzerinde hiçbir hak ve alacak talep etmediğini beyan etmesine rağmen mirasçılar tarafından davacıya diğer parselde bulunan binadaki boş dairenin satışıyla elde edilen paradan 40.000 TL verildiğini, diğer miraçıların davacıdan mal kaçırmak gibi bir amaçlarının bulunmadığını, bu hususun tanık beyanlarıyla da ispatlandığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının işbu davada ileri sürdüğü taleplerinin TMK 2.maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ile tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V/3.2.) no.lu paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) no.lu paragraftaki gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalılardan alınmasına, aşağıda yazılı 12.807,50 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 18.10.2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince bu karar kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık; vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı noktasında toplanmaktadır.

Özellikle tarafların ortak kardeşleri ...... ve.....’ın tanık olarak beyanları nazara alındığında, tarafların aile meclisi toplantısı yaptıkları, bu toplantıda davacının “ben hiçbir şey istemem de vermem de” dediği, bundan sonra vekalet verdiği, vekaletten sonra taşınmaz üzerine bina yapıldığını görüp bilmesine rağmen çok uzun süre ses çıkarmadığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca davacının vekalet verme iradesine uygun olarak davalının işlem yaptığı, en azından uzun süre yapılan işe sessiz kalarak onay verdiği sonucuna ulaşılmakla açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken farklı gerekçeyle davanın kabulü yönünde verilen kararın onanması yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.