Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4127 E. 2022/7554 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın ölünceye kadar bakma akdi ile yaptığı temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olup olmadığı ve davalıların iyi niyetli üçüncü kişi sıfatıyla korunup korunamayacağı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasbırakanın vasiyetnameden sonra yaptığı ölünceye kadar bakma akitleri ile vasiyetinden dönme iradesi gösterdiği, tüm temliklerdeki amacının mirasçılardan mal kaçırmak olduğu ve davalıların iyi niyetinin tespit edilmemesi gerektiği gözetilerek yerel mahkemenin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacılar vekili ve katılma yolu ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, mirasbırakan...'ın ehliyetsiz olduğu dönemde düzenlediği ölünceye kadar bakma akitleri ile 70 ada 118 parsel sayılı taşınmazdaki 12, 13, 14 nolu bağımsız bölümler ile 1093 ada 1 sayılı parseldeki 27 nolu bağımsız bölümü manevi evlatları davalılar ... ve ...'e ölünceye kadar bakma koşuluyla temlik ettiğini, onların da 27 nolu bağımsız bölümü davalı ...'a satış suretiyle devrettiklerini, murisin çocuksuz olup, 4 yeğenini 1980 yılında evlat edindiğini, her bir manevi evladına birer daire almak suretiyle adilane dağıtım yapmak istediğini, ancak temlik tarihinde 89 yaşında olup, temliklerin mal kaçırmak amacıyla ve murisin kandırılması sonucu gerçekleştiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile mirasçılar adına miras payları oranında tesciline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmışlar, yargılama sırasında 12 nolu bağımsız bölümün dava dışı kişiye temlik edilmesi nedeniyle bu bağımsız bölüm bakımından isteklerini bedele dönüştürmüşler, 23.02.2018 havale tarihli dilekçelerinde tapu iptali ve tescil istekleri kabul görmediği takdirde tenkise karar verilmesini istemişler,yargılama sırasında davacılardan Ziya Selçuk’un ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar, murisin 4 yeğenini evlat edindiğini, daha sonra doktor raporu ile murisin fiil ehliyeti belirlenerek 27.10.2008 tarihinde düzenlediği vasiyetname ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 510/2. maddesi hükmüne göre davacıları mirasından çıkardığını, mirastan ıskat edilmiş olduklarından davacıların dava açma haklarının bulunmadığını, Bakırköy 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/757 Esas sayılı dosyası ile alınan mirasçılık belgesinde davacıların mirasçı olarak yer almadıklarını, iddiaların asılsız olduğunu, murisin bakımı ile davalı ...'nin ilgilendiğini, akitten doğan bakım borcunun yerine getirildiğini, davalı ...'ın bedelini ödeyerek 27 nolu bağımsız bölümü satın aldığını, iyi niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, muris tarafından düzenlenen ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin dosya kapsamı ile geçerli olduğu, ehliyetsizlik ve muvazaa iddiasının sabit bulunmadığı, murisin mirasçılarını gösterir iki ayrı mirasçılık belgesi olduğu, son alınan mirasçılık belgesinde davacıların mirasçı olarak yer almadıkları, murisin davacıları mirastan ıskat ettiği, vasiyetnameye karşı davacıların her hangi bir girişimde bulunmadıkları, davalı ...'ın dava konusu 27 nolu bağımsız bölümü bedelini ödeyerek satın aldığı, anılan davalının ikinci el konumunda olup, iyi niyetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 22/03/2016 tarihli ve 2014/8134 E., 2016/3438 K. sayılı kararıyla; “Somut olayda ise, yukarıda açıklanan ilke ve olgular ve dosya kapsamına göre, mirasbırakan...'ın düzenlediği vasiyetname ile eldeki davayı açan davacıları mirasından ıskat ettiği, mirastan ıskata konu vasiyetnamenin iptali bakımından açılan davanın ise derdest olup, henüz kesin hükme bağlanmadığı görülmektedir. Hâl böyle olunca; 27.10.2008 tarihli vasiyetnamenin iptali için açılan Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.10.2014 tarihli, 2011/21 Esas, 2014/543 Karar sayılı kararının kesinleşip kesinleşmediğinin tespit edilmesi, o dava dosyasının içeriği dikkate alınarak belirlenecek mirasçılık durumunun gözetilmesi ile hasıl olacak sonuca göre işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 01/02/2022 tarihli ve 2016/435 E., 2022/44 K. sayılı kararıyla; akit tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğu, mirasbırakanın ölünceye kadar bakma akdi yapmasında haklı sebebinin bulunduğu, davalıların üstlendikleri bakım edimini yerine getirdikleri, temliklerin mal kaçırmak amacıyla yapılmadığı, vasiyetnamenin iptaline ilişkin Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/21 Esas sayılı dosyasında verilen hükmün dava konusu taşınmazlara sirayet etmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve katılma yolu ile davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

5.1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; bozma ilamında sonucunun beklenmesi gerektiği belirtilen, Bakırköy 8. AHM Mahkemesinin 2011/21 Esas, 2014/543 Karar, sayılı dosyasında mirasbırakanın yaptığı vasiyetnamenin davacıların saklı payları yönünden geçersiz sayılarak iptal edildiğini, bu karar göz önüne alınarak, davacıların saklı payları hesaplanarak, buna uygun şekilde karar verilmesi gerektiğini, mahkemece bu hususun göz ardı edildiğini, 23.02.2018 tarihli dilekçe ile davanın ıslah edildiğini, bu ıslah ile tapu iptal ve tescil isteği yanında tenkis isteğinde de bulunulduğunu,bozma ilamından sonra ıslah yapılabileceğini, temliklerin bakım amacıyla değil, mal kaçırma amacıyla yapıldığının açık olduğunu, mirasbırakanın 27.10.2008 tarihli vasiyeti ile tüm malvarlığını davalılara bıraktığını, terekesinde vasiyetnameye konu olan taşınmazlar dışında başkaca bir taşınmaz bulunmadığını, mirasbırakanın kendi murislerinden intikal eden taşınmazları da davalılara vasiyet ettiğini, yapılan temlikler nedeni ile davacıların saklı paylarının ihlal edildiğini, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

5.2. Davalı ... vekili katılma yolu ile temyiz dilekçesinde özetle; mahkemece davanın reddine dair verilen hükmün davalı yönünden gerekçesinin değiştirilerek hükmün onanmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim TMK'nın “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli, 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

6.2.2. Muris muvazaasında; 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

6.2.3. TMK’nın 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/1. maddesinde; “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.”, 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.”, 1024/3. maddesinde; “Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan...'ın 13.11.2008 tarihinde düzenlediği sözleşmeler ile çekişme konusu 70 ada 118 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu mesken ile 1093 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 27 nolu meskenin ½ payını davalı ...'ye, 70 ada 118 parsel sayılı taşınmazdaki 13 ve 14 nolu bağımsız bölümler ile 1093 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 27 nolu bağımsız bölümün ½ payını ise davalı ...'e ölünceye kadar bakma koşuluyla devrettiği, ardından murisin ve davalıların 17-18.11.2008 tarihli talepleri ile anılan taşınmazların davalılar ... ve ... adına tapuya tescillerinin yapıldığı, daha sonra 1093 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 27 nolu bağımsız bölümü davalılar ... ve ...'in 12.10.2010 tarihli akitle davalı ...'a satış suretiyle temlik ettikleri, öte yandan, eldeki dava açıldıktan sonra davalı ...'nin dava konusu 12 nolu meskeni de 08.12.2010 tarihli akitle dava dışı ...'a satış suretiyle temlik ettiği, murisin 27.10.2008 tarihinde düzenlediği vasiyetname ile, evlat edindiği davacılar ...ile ...'i bakım, ihtimam ve gözetim ihtiyacını karşılamadıklarından, ilgilenip evlatlık vazifelerini yerine getirmediklerinden TMK'nın 510/2. maddesi gereğince mirasından ıskat ettiği ve dava konusu taşınmazlar dahil tüm mal varlığını davalılar ... ve ...'e vasiyet ettiği, vasiyetnamenin iptali için davacıların Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2011/21 Esas sayılı dosyasında dava açtıkları, anılan dava dosyasında alınan 23.11.2012 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda, muris...'ın 27.10.2008 tarihli vasiyetnamenin tanzimi tarihinde dosya kapsamı, tanık beyanları ve tıbbi belgelere göre fiil ehliyetine haiz olduğunun belirlendiği, ancak davalının davacıların mirastan ıskat edilmesini gerektirir koşulların varlığı ispatlanamadığından murisin tasarrufunun geçerli olup ıskat edilen mirasçıların saklı payı yönünden vasiyetnamenin geçersizliğine karar verilmesi gerektiği belirtilerek aynı Mahkemenin 12.11.2016 tarihli, 2016/237 Esas, 2016/479 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın derecattan geçerek 28.09.2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

6.3.2. Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin derecattan geçerek kesinleşen 2016/237 E., 2016/479 K. sayılı kararı ile; mirasbırakan tarafından 27.10.2008 tarihinde düzenlenen vasiyetname ile evlat edindiği davacılar ...ve ...’e yönelik, TMK'nın 510/2. maddesi gereğince yapılan mirasından ıskatın geçerli olmadığı belirlenerek, davacıların eldeki davayı açma haklarının bulunduğu kuşkusuzdur.

6.3.3. Hemen belirtmek gerekir ki; Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin derecattan geçerek kesinleşen 2016/237 E., 2016/479 K. sayılı dosyasında mirasbırakanın ehliyetli olduğu saptanarak ehliyetsizlik iddiası yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin bu yöne değinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine karar vermek gerekir.

6.3.4. Davacılar vekilinin diğer temyiz itiralarına gelince; somut olayda, mirasbırakanın adına kayıtlı tüm malvarlığını Kadıköy 1. Noterliğinin 27.10.2008 tarihli düzenleme şeklinde vasiyetnamesi ile davalı yeğenleri ... ve ...’ye vasiyet ettiği, vasiyetname tarihinden sonra mirasbırakanın Bakırköy 1. Noterliğinin 13.11.2005 tarihli ve 20499 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakma akdi ile maliki olduğu 118 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu bağımız bölüm ile 1 parsel sayılı taşınmazdaki 27 nolu bağımsız bölümün ½ payını davalı yeğeni ...’ye, Bakırköy. Noterliğinin 13.11.2005 tarihli ve 20500 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakma akdi ile maliki olduğu 118 parsel sayılı taşınmazdaki 13 ve 14 nolu bağımız bölümler ile 1 parsel sayılı taşınmazdaki 27 nolu bağımsız bölümün ½ payını davalı yeğeni ...’e devrettiği, davalıların anılan sözleşmelere dayanarak taşınmazları adlarına tecsil ettirdiği, mirasbırakanın vasiyetname tarihinden sonra düzenlediği ölünceye kadar bakma akitleri ile vasiyetinden dönme iradesi gösterdiği,mirasbırakanın tüm bu temliklerdeki amacının vasiyetname ile mirasından ıskat ettiği mirasçılarından mal kaçırmak olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu nedenlerle, dava konusu 118 parsel sayılı taşınmazdaki 13 ve 14 nolu bağımsız bölümler yönünden tapu iptali ve tescil isteğinin, yargılama sırasında dava dışı ...’a temlik edilen 12 nolu bağımsız bölüm yönünden ise bedel isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.

6.3.5. Davacıların ve davalı ... ...’nun 1 parsel sayılı taşınmazdaki 27 nolu bağımsız bölüme yönelik temyiz itirazlarına gelince; Mirasbırakan..., çekişme konusu 1 parsel sayılı taşınmazdaki 27 nolu bağımsız bölümün ½ payını davalı ...’ye, ½ payını ise davalı ...’e ölünceye kadar bakma akdi ile devretmiş, ... ve ... ise temlik aldıkları 1/2’şer payları dava tarihinden önce 12.10.2010 tarihinde davalı ... ’na satış suretiyle temlik etmişlerdir. Mirasbırakan tarafından ilk yapılan bu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu anlaşılmakla, çözümlenmesi gereken husus ... ve ...’den ½ ‘şer payları temlik alarak taşınmazda tam malik olan davalı ...’ın TMK’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağıdır. Ne var ki, mahkemece bu hususta bir değerlendirme yapılmamıştır.

Hâl böyle olunca; dava dava konusu 118 parsel sayılı taşınmazdaki 13 ve 14 nolu bağımsız bölümler yönünden tapu iptali ve tescil isteğinin, yargılama sırasında dava dışı üçüncü kişiye temlik edilen 12 nolu bağımsız bölüm yönünden ise bedel isteğinin kabulüne karar verilmesi, dava konusu 1 parsel sayılı taşınmazdaki 27 nolu bağımsız bölüm yönünden ise son kayıt maliki davalı ... ’nun iyi niyetli olup olmadığının değerlendirilerek, iyi niyetli olması halinde davanın reddine, aksi takdirde kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; tarafların değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.