"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/480 E., 2022/18 K.
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme kararı davalı Hazine temsilcisi ve dahili davalı ... İşletmesi Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde; Bingöl ili, ... ilçesi, ... köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucunda 177 ada 6 parsel sayılı 4.902,61 m2 miktarlı taşınmazın hali arazi vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazın uzun yıllardır kendisi tarafından buğday ekimi yapmak bazen de ot biçmek suretiyle kullanıldığını, malik sıfatıyla zilyetliğin nizasız fasılasız bir şekilde halen devam ettiğini, dava konusu taşınmazın bitişiğinde kendisi ve kardeşlerine ait tapulu taşınmazlar bulunduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine temsilcisi cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın zilyetlikle iktisabı ve özel mülkiyete konu teşkil etmesi mümkün olmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kamu malı niteliğinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Solhan Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.01.2016 tarihli ve 2015/18 E. 2015/233 K. sayılı kararıyla; davanın kabulü ile çekişmeli 177 ada 6 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 03.07.2018 tarihli 2016/2076 E. 2018/4514 K. sayılı kararıyla; “...öncelikle kadastro tespit tarihinden (2004) geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ilişkin farklı tarihlerde çekilmiş en az 3 adet stereoskopik hava fotoğrafı ile temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları Harita Genel Komutanlığından getirtilerek dosyaya konulmalı, daha sonra mahallinde elverdiğince yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile üç kişilik ziraat bilirkişi kurulu, fen bilirkişisi, jeoloji mühendisi bilirkişi ve jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı, yapılacak keşifte yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelemesi yaptırılmalı, bu inceleme sırasında temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğraflarından yararlanılmalı, çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığının, varsa imar-ihya çalışmalarının tamamlanma tarihinin, zilyetliğin sürdürülüş şekli ve süresinin belirlenmesine çalışılmalı; tanık ve yerel bilirkişilerden taşınmazın önceki durumu, kime ait olduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ve ne suretle kullanıldığı, varsa imar-ihya çalışmalarının hangi tarihte tamamlandığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, tanık ve yerel bilirkişi beyanları bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmazın kadastro paftasındaki konumu bilgisayar programı aracılığıyla ölçekleri eşitlenmek suretiyle uydu ve hava fotoğraflarına aktarılmalı, üç kişilik ziraat bilirkişi kurulundan önceki raporu da irdeler şekilde çekişmeli taşınmaz bölümlerinin nitelikleri, toprak yapıları, zirai faaliyete konu olup olmadıkları, zilyetliğin kimden kime ne zaman geçtiği ve hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü, kullanım sınırlarının oluşup oluşmadığı ve komşu parseller ile dava konusu taşınmaz bölümleri arasında nitelik farkı bulunup bulunmadığı hususlarında ayrıntılı rapor alınmalı, jeolog bilirkişiden dava konusu taşınmazın dere yatağından kazanılıp kazanılmadığı ve halen aktif dere yatağında kalıp kalmadığı hususlarında ayrıntılı rapor alınmalı, dava konusu taşınmazın tüm yönlerinden çekilmiş fotoğrafları dosya arasına konulmalı, fen bilirkişisine keşfi takibe imkan verir ayrıntılı rapor ve kroki düzenlettirilmeli, bundan sonra da toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup...." gerekçesiyle bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dinlenen tanık beyanları, alınan bilirkişi raporları, kurumlardan gelen yazılar ve tüm dosya kapsamına göre dava konusu taşınmazda davacı tarafından 1982 yılında imar ve ihyanın yapılmış olduğu, 20 yıldan fazladır malik sıfatıyla nizasız ve fasılasız olarak kullanıldığı, ancak dava konusu taşınmazın ... İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırıldığı gerekçesiyle dava konusu taşınmazın davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi ve dahili davalı ... İşletmesi Genel Müdürlüğü vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı Hazine temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Dahili davalı ... İşletmesi Genel Müdürlüğü vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın davalı Kurum tarafından kamulaştırılarak üzerine demiryolu inşaa edildiğini ve fiili olarak kullanıldığını, bozma kararı gereklerinin Mahkemece yerine getirilmeden karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro tespiti öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü, 17 nci; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6 ncı, 708 inci, 713/1 inci; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190 ıncı maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Bingöl ili, ... ilçesi, ... köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucunda 177 ada 6 parsel sayılı 4.902,61 m2 miktarlı taşınmazın vergi kaydı nedeniyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği, 23.08.2011 tarihli kamu yararı kararına istinaden demiryolu olarak ... işletmesi Genel Müdürlüğü adına kamulaştırıldığı anlaşılmaktadır.
2.Davacı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptali ve adına tescili istemiyle dava açmıştır.
3. Bir taşınmaz malın bir payının veya bir parçasının mülkiyetini zilyetlik yoluyla kazanmanın, Türk Medeni Kanunu'nun 713/1 inci ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesi hükümlerine göre belli şartların gerçekleşmesi halinde mümkün olabileceği görülmektedir.
4. Dava dosyası içerisinde bulunan 06.08.2019 havale tarihli ziraat mühendisi kurulu bilirkişi raporunda keşif günü itibari ile toprağının düzeltildiği, kuzeyinde demiryolu çalışması olduğu için dolgu yapıldığı, dolgunun devamında eğimin % 5-10 olduğu, devamında toprak kayması olduğu, heyelan oluşmaması için taş ve dağ malzemesi dolgusu yapıldığı, işlemeli tarımsal faaliyet yapılabilmesi için arazinin özelliğini kaybettiği, 2022 yılı hava fotoğrafına göre komşu tarım parseliyle aynı özellikte ve imar-ihyanın olduğunun düşünüldüğü değerlendirilmiştir.
5. Harita mühendisi bilirkişiden alınan 06.08.2019 tarihli raporda, dava konusu taşınmaza ait 1973, 1982 ve 2002 tarihli hava fotoğraflarının stereoskopik olarak incelendiği, 1973 yılında dava konusu taşınmazın tamamının sınırlarının belirgin olmadığı, doğu, batı ve güneyinde dere ile çevrili olduğu ve taşınmazın boş bir alan olduğu, tarımsal faaliyetin söz konusu olmadığı, 1982 ve 2002 yıllarında taşınmazın krokide (A) ve (B) ile gösterilen yerlerin tamamının bir bütün olarak kullanıldığı ve komşu sınırlarında mevcut kullanımların tespit edildiği, komşu parseller ile aynı ışık yansıtım değerlerine sahip olduğu, tarıma maruz kalan taşınmazlar ile benzer değerlere dönüştüğü, bu nedenle imar-ihyanın olduğunun düşünüldüğü değerlendirilmiştir.
6. Jeoleji mühendisi bilirkişiden alınan 07.08.2019 tarihli raporda, dava konusu taşınmazın batısında bulunan derenin debisinin düşük olmasından dolayı dere taşkınlarına maruz olmadığı, aktif dere yatağında bulunmadığı, fiili zemininde irili-ufaklı, çakıllı, kumlu birimlerden de anlaşılacağı üzere dolgu malzemesi ile doldurulup sıkılaştırma işlemi yapılarak dere yatağından kazanıldığı değerlendirilmiştir.
7. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 708 inci maddesine göre; birikme, dolma, toprak kayması veya kamuya ait suların yatağında ya da seviyesinde değişme gibi sebeplerle sahipsiz yerlerde yeniden oluşan yararlanmaya elverişli arazi Devlete ait olur. Kaldı ki taşınmazın zemindeki hali hazır durumu, bilirkişi raporu ve mahalli bilirkişi beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacının çekişmeli taşınmazda mülkiyetin kazanılmasını sağlayacak ekonomik amaca uygun bir zilyetliğinin bulunmadığı da görülmektedir.
8. Hal böyle olunca, davaya konu taşınmazın imar-ihya edilmediği, dere yatağından dolgu malzemesi alınıp sıkılaştırılarak kazanıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davacı lehine zilyetlik koşullarının oluştuğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine temsilcisi ve dahili davalı ... İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Yerel Mahkeme kararının 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
İstek halinde temyiz eden dahili davalı ... İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından yatırılan peşin harcın iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.02.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasında yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince (İDM) davanın kabulüne karar verilmiştir. Dairemizin Sayın Çoğunluğunca ise dava konusu yerin dere yatağından kazanıldığı ve imar-ihyanın 2002 yılından itibaren gerçekleştiği, dolayısıyla zilyetlikle taşınmaz kazanımı için aranan sürenin dolmadığından bahisle davanın ret edilmesi gerektiği gerekçesiyle İDM kararı bozulmuştur.
Sayın Çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık dava konusu yerin zilyetlikle kazanılıp kazanılamayacağı, eğer kazanılması mümkün ise kazanma şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sayın Çoğunlukça dava konusu yerin dere yatağı olduğu ve dereden zilyetlikle taşınmaz kazanımının mümkün olmadığı değerlendirilmiş ise de dosya arasında bulunan 04.08.2019 tarihli jeoloji bilirkişisinin raporunda dava konusu yerin aktif dere yatağı olmadığı ve dere taşkınlarına maruz kalmayacağı ifade edilmiştir. Aynı raporda dava konusu yerin dolgu malzemesi ile doldurulup sıkılaştırma işi yapılarak dere yatağından kazanıldığı ifade edilmiş ise de; anılan yerin aktif dere yatağından değil evveliyatı dere yatağı olan yerden imar-ihya edilmek suretiyle tarıma elverişli hale getirildiği anlaşılmaktadır. Aktif dere yatağı olmadığı ve dere taşkınına maruz kalmadığı sürece kurumuş dere yatağının imar-ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilmesinin Kanun kapsamında zilyetlikle kazanıma engel bir durum olmadığı değerlendirilmektedir. Dolayısıyla dava konusu yerin zilyetlikle kazanılmasının mümkün olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılması mümkün olan bir yer olması yeterli olmayıp davanın tescil olması nedeniyle davanın açıldığı tarihten geriye doğru 20 yıllık zilyetliğin de bulunması gerekmektedir.
Davanın açılma tarihi 2015 yılı olup dosya arasında bulunan harita mühendisinin raporu uyarınca; 1982 tarihli hava fotoğrafında imar-ihyanın bulunduğu ifade edilmiştir. Aynı raporda 2002 tarihli hava fotoğrafında da aynı durumun geçerli olduğu belirtilmiştir. Keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişiler de genel olarak davacının dava konusu taşınmazda ortalama 30 yıllık zilyetliğinin bulunduğunu ifade etmişlerdir.
Bununla birlikte ziraat bilirkişileri raporlarında dava konusu yerde keşif günü itibariyle demiryolu çalışması için dolgu yapıldığı, yapılan dolgu nedeniyle hali hazırda tarımsal faaliyetin olup olmadığının tespit edilemediği, ancak 2002 yılında çekilen hava fotoğrafları dikkate alındığında dava konusu yerde 2002 yılında imar-ihyanın olduğunun düşünüldüğü ifade edilmiştir.
Bütün bu veriler ışığında davacı tarafın davasını ispatladığı, dolayısıyla dava tarihinden geriye yönelik 20 yıllık zilyetlik koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar ziraat bilirkişisi raporunda taşınmazda 2002 yılında imar-ihyanın olduğu bildirilmiş ise de bu ifade bu tarihten önce imar-ihyanın bulunmadığı şeklinde anlaşılmaya müsait değildir. Zira ziraat bilirkişilerinin keşif tarihinde taşınmazda tren yolunun yapılması amacıyla yapılan dolgu nedeniyle toprak üzerinde inceleme yapamadıkları, değerlendirmelerini 2002 yılında çekilen fotoğraf üzerinde gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır.
Hava fotoğraflarının değerlendirilmesi ayrı bir uzmanlık alanına girmekte olup ziraat bilirkişilerinin hava fotoğrafı üzerinden değerlendirme yapmaları onların uzmanlık alanları ile bağdaşmamaktadır. Bu nedenle ziraat bilirkişilerinin bu konuda ayrıca 1982 tarihli hava fotoğraflarını da inceleyip bir
görüş vermelerinin istenmesine ihtiyaç duyulmayabilir. Bu yönüyle raporlar arasında çelişki olmadığı da söylenebilir. Bu itibarla İDM kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Raporlar arasında çelişki bulunduğu veya en azından ziraat bilirkişilerine 1982 tarihli hava fotoğraflarının da inceletilerek bir görüş aldırılması gerektiği kabul edilse bile bunun için de davanın ret edilmesi gerektiğinden bahisle kesin bir bozma kararı verilmesi yerine raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek veya ziraat bilirkişilerinden ek rapor alınmasını sağlayacak bir bozma kararı verilmesi gerekir.
Bu itibarla, İDM kararının onanması veya yukarıda belirtilen hususun açıklığa kavuşturulması amacıyla İDM kararının bozulması gerekirken davanın ret edilmesi gerektiği yönündeki Sayın Çoğunluğun bozma kararına iştirak edemiyorum.