Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4159 E. 2022/7750 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası iddialarına dayalı olarak tapu iptali ve tescil talebiyle açılan davada, mirasbırakanın satış işlemi yaptığı tarihteki fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı ve satış işleminin geçerli olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkemenin, bozma kararına uygun olarak, mirasbırakanın fiil ehliyetine sahip olduğunu Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit etmesi, satış bedelinin mirasbırakanın tedavisinde kullanıldığının belirlenmesi ve davalıların kötü niyetli olduklarına dair delil bulunmaması gözetilerek, davanın reddine ilişkin yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu ve trafik kaydının iptali ve tescil, olmazsa bedel davası sonunda Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 06/10/2021 tarihli ve 2015/454 Esas 2021/847 Karar sayılı kararı yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakan ...’in ehliyetsiz olduğu dönemde oğlu davalı ...’ye verdiği Diyarbakır ..... Noterliğinin 10.11.2006 tarihli ve 33180 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile çekişme konusu 496 ada 46 parsel sayılı taşınmazdaki 3 no.lu bağımsız bölüm ile birlikte.... plakalı aracı davalı ...’e, ondan da dava dışı kişilere satış suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakanın maddi durumunun iyi olduğunu, mal satmaya ihtiyacının olmadığını, vekaletin mirasbırakandan hile ile alındığını, dava konusu taşınmazın ve aracın vekil Askeri tarafından kullanıldığını, anılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının ve trafik kaydının iptali ile miras payı oranında tesciline karar verilmesini istemiş, 16.06.2011 havale tarihli ıslah dilekçesi ile aksi halde 8.000,00 TL bedelin tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ..., dava konusu taşınmazın ve aracın mirasbırakanın kendi rızası dahilinde satıldığını, bedelin ödendiğini, iyi niyetli üçüncü kişi konumunda bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2. Diğer davalılar, devirlerin mirasbırakanın iradesi dahilinde yapıldığını, satış sonrasında elde edilen bedelin tedavi masraflarında kullanıldığını, muvazaanın olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/09/2013 tarihli ve 2008/222 E., 2013/702 K. sayılı kararıyla; iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 12.06.2014 tarihli ve 2013/21021 Esas, 2014/11684 Karar sayılı kararıyla; “...2659 sayılı Yasa’nın 7. ve 16. maddeleri gereğince Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan murisin vekaletin tanzim tarihi ve akit tarihi olan 10.11.2006 tarihinde ve ölüm gününde fiil ehliyetine sahip olup olmadığı yönünde rapor alınması, tarafların tüm delillerinin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ile yapılacak araştırma neticesinde mirasbırakan ...’in temlike konu vekaletnamenin tanzimi ve akit tarihlerinde ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde, diğer hukuki sebepler bakımından tanıkların yeniden dinlenilmesi suretiyle değerlendirme yapılması, tapu ve trafik kaydının iptal ve tescil isteği bakımından kayıt maliklerine davada husumetin yöneltilmediği de gözetilerek ve bedel isteği bakımından harcı yatırılan miktar da dikkate alınarak toplanan ve toplanacak deliller sonucunda hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi” gerektiği belirtilerek Mahkeme kararı bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 20610/2021 tarihli ve 2015/454 Esas, 2021/847 Karar sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle ehliyetsizlik iddiası yönünden mirasbırakanın işlem ve vekaletnamenin tanzim tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu, mirasbırakanın kanser hastası olduğu ve tedavi gördüğü, çekişme konusu taşınmaz ile aracın satışından elde edilen bedeli tedavi sürecinde kullandığı, ilk el davalı ...’in ekonomik durumunun iyi olduğu, mal kaçırma kastının ve hile iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz isteminde özetle; mirasbırakanın tedavi sürecinde ekstra harcama yapmasını gerektirir bir durumu olmadığını, dava konusu taşınmaz ile birlikte aracın mirasbırakana vekaleten davalı oğlu Askeri tarafından mirasbırakanın öldüğü gün satıldığını, davalılar tarafından satıştan elde edilen bedel ile mirasbırakanın nasıl bir tasarrufta bulunduğuna dair somut bir açıklama getirilmediğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

6.2.2. Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

6.2.3. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun "Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir" biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır." hükmünü getirmiştir. "Ayırtım gücü" eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir.

6.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinin yerinde bulunmasına göre (IV/3) numaralı paragrafta yer verilen Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesi kararında isabetsizlik bulunmamaktadır.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, onama harcının peşin alınan harçtan mahsubu ile fazla alınan 63,30 TL harcın istek halinde davacıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.