"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Asli Müdahil vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, asli müdahilin karar başlığında müdahil olarak gösterilmesine, davanın reddine ve asli müdahil lehine vekalet ve yargılama giderlerine hükmedilmesine
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/390 E., 2020/158 K.
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar ve asli müdahil vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, asli müdahil vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-2 maddesi gereğince kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, kayden maliki oldukları 114 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki 13/16 paylarını 03/04/2014 tarihinde 21.000,00TL bedel ile davalıya sattıklarını, köy muhtarı olan davalının, davacıların zor durumda olmalarından ve bilgisizliklerinden yararlanarak taşınmazın gerçekte dönümü 5-6 bin liraya satılırken, bin lira gibi düşük bir bedelle bu yeri satın aldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı 13/16 payın iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
1. Davalı 29/06/2017 tarihli dilekçesi ile davayı kabul ettiğini beyan etmiş, davacı vekili 03/07/2017 tarihli dilekçesi ile davalı tarafından dava kabul edilmiş olduğundan vekalet ücreti taleplerinin olmadığı bildirmiştir.
2. Asli müdahale talebinde bulunan kısıtlı vekili 30/06/2017 tarihli dilekçe ile davalı yanında müdahale talebinde bulunmuş, 27/10/2017 tarihli dilekçesi ile asli müdahale talebinde bulunarak, açılan davanın, Mahkemede derdest 2017/210 Esas sayılı önalım davasında müvekkili lehine verilecek kararın infazını önlemek amacıyla taraflar arasında muvazaalı olarak açıldığını, davalının davayı hemen kabul etmesinin de bu durumu doğruladığını, ayrıca gabin hukuksal nedenine dayalı bu davada hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacıların hisse satışını bilerek düşük bedelle yaptığını, devir tarihi itibariyle zor durumda ve tecrübesiz olmadıklarını belirterek, 2017/210 Esas sayılı önalım dava dosyasının sonucunun bu dava için bekletici mesele yapılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16.06.2020 tarihli ve 2017/390 E., 2020/158 Karar sayılı kararıyla; davacılar dava konusu taşınmazda bulunan paylarının zor durumda olmalarından ve bilgisizliklerinden yararlanarak davalı tarafından aşırı düşük bedelle satın alındığını öne sürerek davalı adına kayıtlı tapunun iptal edilerek adlarına tescilini talep etmişlerse de, 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun 28. maddesinde bir yıllık hak düşürücü süre düzenlenmiş olup, taraflar arasındaki satış işleminin 03/04/2014 tarihinde gerçekleştiği, dava tarihinin ise 05/06/2017 olduğu, bu nedenle davanın hak düşürücü sürenin dolmasından sonra açıldığı, ayrıca her ne kadar davalı ... açılan davayı kabul ettiğini beyan etmiş ise de 10/11/2015 tarihinde açılan ve Mahkemenin 2019/212 Esas numaralı dava dosyasında davanın konusunun ... bu dava konusu taşınmaz hissesi olup davanın ön alım hakkına dayalı tapu iptali tescil talebi olduğu, davalının 2019/212 Esas sayılı dosyada da davalı taraf olarak yer aldığı anlaşıldığından, 2019/212 Esas sayılı davanın açılmasından sonra açılan ... bu davada davalının davayı kabul yönündeki beyanına itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve asli müdahil vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının davayı kabul etmesine rağmen, Mahkemenin davanın reddine yönelik kararının hukuka uygun olmadığını, keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak dava değerinin belirlenmediğini, belirlenmiş olsa idi satış bedelinin gerçek değerinin çok altında kaldığının görüleceğini, Mahkemenin ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 2018/1745 Esas, 2019/340 Karar sayılı kararı ile 2018/322 Karar sayılı dosyayı gerekçe gösterdiğini, oysa Bölge Adliye Mahkemesinin bu dosyayı sonucunu bekletici mesele yaptığını ve o dosyanın bu dosyanın kabulüne engel teşkil etmesinden bahsetmediğini, bu dosyanın kabulünün diğer dosyayı konusuz bırakacağından davalının kabul beyanına itibar edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Asli müdahil vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin ret kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, ancak asli müdahil olarak vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmesine rağmen taraf sıfatlarının asli müdahil olarak belirtilmediğini, oysa 07.12.2017 tarihli oturumda verilen 1 no.lu ara karar gereği eksik peşin harcın taraflarınca tamamlandığını, gerekçeli karara karşı ...nın 305/A ve 306. maddeleri gereği vekalet ücreti yönünden düzeltme talebinde bulunduklarını, ancak reddedildiğini, belirterek açıklanan nedenlerle tashih talebinin reddine ilişkin ek kararın kaldırılarak yeniden yargılama ile asıl davanın reddine dair verilen kararda taraflarına nispi vekalet ücreti takdir edilmesini ve taraf sıfatlarının asli müdahil olarak düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
E. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 27.01.2022 tarihli ve 2021/86 Esas, 2022/109 Karar sayılı kararıyla; somut olayda davalının kabulünün aleyhine açılan ön alım davasını sonuçsuz bırakma amacıyla yapıldığı, davacılar ile birlikte hareket ederek davanın açılmasını sağladıktan sonra davayı kabul ettiği, bu nedenle İlk Derece Mahkemesince kabul beyanına itibar edilmeyerek davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, asli müdahilin iddiaları yerinde görülerek davanın reddine karar verildiğine göre, harçlandırılmış dava değeri üzerinden vekille temsil edilen asli müdahil lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi ve vekalet ücretinin asıl davanın tarafları olan davacılar ve davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi, yine yargılama giderinden asıl davanın taraflarının müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması, öte yandan karar başlığında da asli müdahil olarak gösterilmesi gerekirken bu hususların dikkate alınmamasının usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle asli müdahil vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1).b.2 maddesi gereğince kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, asli müdahilin karar başlığında gösterilmesine, davanın reddine ve asli müdahil lehine vekalet ve yargılama giderlerine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müdahilin ön alım hakkını kullanarak yüksek miktarda sebepsiz zenginleşmesi sağlanırken müvekkillerinin zararının göz ardı edildiğini, bu durumun hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, diğer yandan davanın tarafı olmamasına rağmen müdahil lehine üstelik davacılar ve davalı aleyhine birlikte sorumlu oldukları vekalet ücreti takdirinin de hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili dilekçesinde, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira müvekkilinin davayı kabul beyanı karşısında davanın reddine karar verilmesinin ve davalı aleyhine vekalet ücreti takdir edilmesinin yersiz olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, gabin hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.Sözleşmenin aşırı yararlanma (gabin) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak, zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun 28. maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.
2. O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir.
3. Hemen belirtmek gerekir ki, aşırı yararlanma davasında öncelikle edimler arasındaki, açık oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü, psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.
4. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 308. maddesinde;
"(1) Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir.
(2) Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.
"
5. Aynı Kanun'un 311. maddesinde;
" (1) Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur." düzenlemelerine yer verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 114 ada 6 parsel sayılı 23000 m2 miktarlı, tarla vasıflı taşınmazın 39/128'er payları davacılar ... ve ..., 13/64 payı davacı ... adına kayıtlı iken, davacıların paylarını 03.04.2014 tarihli satış işlemi ile davalı ...'a temlik ettikleri, daha sonra 05.06.2017 tarihinde davalının kendilerinin zor durumundan faydalanarak taşınmazdaki paylarını devraldığını ileri sürerek ve gabin hukuksal nedenine dayalı olarak eldeki tapu iptali ve tescil istemli davayı açtıkları, davalının 29.06.2017 tarihli dilekçesi ile davayı kabul ettiği, 30.06.2017 tarihli dilekçe ile asli müdahale talebinde bulunan ...'nin ise; aynı Mahkemede aynı taşınmaza ilişkin olarak davalı ...'a karşı açtığı ön alım davasının sonuçsuz bırakılması amacıyla eldeki davanın açıldığını ileri sürdüğü ve davanın reddini talep ettiği anlaşılmaktadır.
2. 6100 sayılı Kanun'un 311. maddesi gereğince feragat ve kabulün kesin hüküm gibi sonuç doğurduğu, bu nedenle 29.06.2017 tarihli dilekçe ile davalının davayı kabul ettiğini beyan etmesi sonucu davanın sonuçlandığı, müdahil Nurgül'ün davanın kabulünün muvazaalı olduğu yönündeki iddiasının kendisi tarafından açılan ön alım davasında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
3. Hal böyle olunca, davalının kabul beyanı dikkate alınarak kabul nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının talep hâlinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dosya içeriğine toplanan delillere ve özellikle; davalının kabul beyanının aleyhine açılan yasal ön alım davasını sonuçsuz bırakmak amacıyla yapıldığı, davalının davacılar ile birlikte hareket ederek davanın açılmasını sağladıktan sonra davayı kabul ettiği, kötü niyetle yapılan bu beyana hukuki sonuç bağlanamayacağı ve itibar edilemeyeceği belirlenerek davanın reddine karar verilmiş olması doğru olduğuna göre, kararın onanması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.