Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4532 E. 2022/7711 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, inançlı işlem temelinde devredilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve adına tesciline karar verilmesi istemiyle açılan davada, ikinci davalının iyiniyetli olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davalıların sıkı ticari ilişkisi içerisinde olmaları ve taşınmazın devrinden hemen sonra diğer davalıya temlik edilmesi nedeniyle, ikinci davalının inançlı işlemden haberdar olduğu veya olması gerektiği kabul edilerek, Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesindeki iyiniyet korumasından yararlanamayacağı gerekçesiyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davalılar vekilinin istinafı üzerine, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde adli yardım istekli temyiz edilmiş olmakla, adli yardım isteğinin İlk Derece Mahkemesi tarafından kabul edildiği anlaşıldı; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

I. DAVA

Davacı, krediye ihtiyacı olduğunu ancak kredi notunun düşük olması sebebiyle bankalardan kredi kullanamadığını, taşınmazı kredi temin edebileceğini düşündüğü ve tanıdığı olan davalı ...'e kredi temininden sonra geri alacağı inancıyla bedelsiz olarak temlik ettiğini, ancak davalı ...’in kredi temin etmediği gibi taşınmazı da geri vermediğini ve diğer davalı ...'ye devrettiğini, davalı ...’nin bu hususları başından beri bildiğini, davalıların birlikte hareket ettiklerini ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ..., davayı kabul ettiğini, taşınmazı kredi temini için davacıdan temlik alıp yine aynı amaçla diğer davalı ...'ye devrettiğini, ancak daha sonra Baki'nin sözünde durmadığını, taşınmazı iade etmediğini, temliklerin bedelsiz yapıldığını, yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerektiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ..., taşınmazı diğer davalı ...'den olan alacağına karşılık devraldığını ve taşınmazı haksız yere kullanan davacıya karşı elatmanın önlenmesi davası açtığını belirtip davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13/01/2021 tarihli ve 2018/45 E., 2021/18 K. sayılı kararıyla; davacının inançlı işlem iddiasının davalı ...’in kabulü ile sabit olduğu ne var ki ikinci el konumunda bulunan diğer davalı ...’nin taşınmazı ediniminin iyiniyetli olduğu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili, eksik inceleme ile karar verildiğini, tanıklarının bir kısmının dinlenmediğini, yemin deliline dayanan davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılmadığını, inançlı işlem belgesi sunulmasına rağmen bu belgenin değerlendirilmediğini, davalıların birlikte hareket ettiklerini, dosyaya sunulan kambiyo senetlerinin davalı ... ile bir ilgisinin bulunmadığını, davalılar arasında ticari ilişki olduğunun ileri sürülmediği gibi buna ilişkin belgenin de sunulmadığını, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddinin doğru olmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 22/03/2022 tarihli ve 2021/1318 E., 2022/510 K. sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusu 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, istinaf dilekçesindeki itirazlarını yineleyerek kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

3.2.2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/1. maddesinde; “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024/3. maddesinde; “Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Öte yandan; 14/02/1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç kısmında belirtildiği üzere, “vakıa ve karinelerden, olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirlenmiş olan kimsenin kötüniyetinin, diğer tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecih kalmayacağına ve dava hakkının doğumunu sağlayan veya bertaraf eden iyiniyetin ve kötüniyetin bu durumda mahkemece re'sen nazara alınabileceğine” karar verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacının, üzerinde 4 katlı bina olup tapuda arsa niteliğinde kayıtlı olan 8962 ada 7 parsel sayılı taşınmazını 20.08.2015 tarihinde, davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği, davalı ...’in de taşınmazı 21.08.2015 tarihinde diğer davalı ...’ye devrettiği, devirler sırasında taşınmaz üzerinde 23.11.2012 tarihinde dava dışı kooperatif lehine tesis edilen ipotek şerhinin bulunduğu, taşınmazın keşfen saptanan değerinin satış tarihinde 425.000,00 TL, dava tarihinde ise 540.000,00 TL olduğu anlaşılmaktadır.

Davalı ...’in imzasını taşıyan 20.08.2015 tarihli adi yazılı belgede, dava konusu taşınmazın tamamının davacıdan emaneten alındığı, istediği zaman davacıya iade edileceği hususlarının yer aldığı, davalı ...’in, anılan belge içeriğini ikrar edip, davacıdan kredi temini amacıyla devraldığı taşınmazı yine aynı amaçla diğer davalı ...’ye bedelsiz devrettiğini, davalı ...’nin sözünde durmayarak taşınmazı geri vermediğini savunduğu, davalı ...’nin ise taşınmazı diğer davalı ...’in kendisine olan borcuna karşılık devraldığını savunduğu anlaşılmaktadır.

3.3.2. Somut olayda, davalılar Babittin ve Baki arasında sıkı ticari ilişki bulunup, davalı ...’in taşınmazı davacıdan inançlı işlemle temlik alarak temlik aldıktan bir gün sonra diğer davalı ...’ye devrettiği gözetildiğinde davalı ...’nin davacı ile diğer davalı ... arasındaki inançlı işlemi bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olduğu, TMK’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır.

3.3.3. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

VI. SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesinin kararının 6100 saylılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın karar veren İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, temyiz eden davacının adli yardım talebi İlk Derece Mahkemesince kabul edilmiş olup harç yatırmadığından harç iadesine yer olmadığına, 23/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.