"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil, bedel davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece; Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; verilen davanın kabulüne ilişkin karar, yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılardan ... ve vekilleri Avukat ..... ve Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, ağabeyi olan davalı ... ile ortak şirketleri olduğunu, kendisinin yurt dışında olması nedeniyle davalı ...’yi şirket işlerini takip edebilmesi maksadı ile 09.05.2012 tarihli vekaletname ile vekil tayin ettiğini, ancak vekilin vekalet yetkisini kötüye kullanmak suretiyle maliki olduğu 224 ada 16 parsel sayılı taşınmazdaki 14 no.lu bağımsız bölümünü satış yolu ile diğer davalı ...’a devrettiğini, davalı ...’in vekil ...’nin eski eşi olduğunu, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek kendisini zarara uğrattıklarını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın bedelinin devir tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, taşınmazın aslında davalı ... tarafından dava dışı .....'den alındığını, ancak hukuki ve mali problemleri nedeniyle dava dışı .....adına tescil edildiğini, ...... bazı problemlerle karşılaşınca dava dışı ......e devredildiğini, davalı ...'nin isteği üzerine davacı kardeşine temlik edildiğini, bilahare ihtiyaç üzerine ...'nin eski eşi davalı ...'a satıldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21/06/2018 tarihli ve 2015/248 E., 2018/262 K. sayılı kararıyla; davalı ...'in taşınmazın gerçek maliki olduğu ve bu nedenle vekalet görevinin kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 06/11/2018 tarihli ve 2018/1499 E., 2018/1921 K. sayılı kararıyla; davalının inançlı işlem savunmasının kesin bir delille ispat edilmediği, bu konuda sunulmuş bir delil başlangıcı da mevcut olmadığı, öte yandan taraflar kardeş olsa dahi tanıkla ispatın da mümkün olmadığı, davalının cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığı, ancak Mahkemece yemin teklifi hakkı hatırlatılmadığı, tanık beyanları ile yetinilerek davanın reddedildiği, ispat hususunun yanlış değerlendirilerek, davanın esasına ilişkin yemin delili konusunda bir işlem yapılmadan inançlı işlemin ispat edildiği gerekçesi ile davanın reddedildiği, Mahkemece öncelikle davalının savunması ve ispatı üzerinde durularak, ispatın gerçekleşmemesi halinde vekaletin kötüye kullanılıp kullanılmadığı, vekaletin kötüye kullanıldığı sabit kabul edilse bile diğer davalının iyiniyetli olup olmadığı hususlarının tartışılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-a-6. maddesi gereği İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 12/09/2019 tarihli ve 2018/520 E., 2019/358 K. sayılı kararıyla; davalının vekalet görevini kötüye kullanarak devir işlemini yaptığı, diğer davalı ...'ın ise, davalı ...'in eski eşi olduğu, ancak davalıların birlikte yaşamaya devam ettikleri, eski eşinin vekalet görevini kötüye kullandığından ve satış işlemine ilişkin herhangi bir ücret ödenmediğinden haberdar olduğu, bu sebeple ...'ın iyiniyetli 3. kişi olduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı, davalılar arasındaki işlemin bu sebeple muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
5. İstinaf Nedenleri
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının Maş şirketi ile ilgisi olmadığını, taşınmazın davalı tarafından bedeli ödenerek ... adına satın alındığını, daha sonra ...'e devredildiğini, kredinin davalı tarafından ödendiğini, daha sonra davalının isteği üzerine davacıya devredildiğini davacının verdiği vekaletname ile davalı ...'nin eski eşi ...'a satılarak devredildiğini, taşınmazın davalı ...'ye ait olduğunun tanıklarca belirtildiğini, Mahkemenin kardeşler arasındaki vekaletnameye rağmen yazılı delil istemesinin örf ve adete uygun düşmediğini, vekaletle verilen yetkinin kullanıldığını, kötüye kullanmanın söz konusu olmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
6. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 02/06/2020 tarihli ve 2019/1878 E., 2020/544 K. sayılı kararıyla; taşınmazın aslında davalıya ait olduğu, taraflar arasındaki inaçlı işlemin ispat edildiği ve vekaletin kötüye kullanılması olgusunun gerçekleşmediği gerekçesi ile istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden hüküm tesisi ile davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 02/11/2021 tarihli ve 2020/2084 E., 2021/6327 K. sayılı kararıyla; ''... vekalet görevinin kötüye kullanıldığına ilişkin iddianın ispat yükünün davacıya, vekaletnamenin iradeye uygun olarak kullanıldığına ilişkin savunmanın ispatının ise davalıya düştüğü, davalının savunmasını ispat için yemin deliline dayandığı, davacının 16.05.2019 tarihli celsede taşınmazın kendisine ait olduğuna ve davalıların hiçbir haklarının olmadığına dair yemin ettiği gözetildiğinde davalının savunmasını ispat edemediği anlaşılmaktadır.
Öte yandan; yine davalının savunmasında, dava konusu taşınmazı bedelsiz olarak aldığı yönündeki beyanları da göz önüne alındığında, davacının satış iradesinin bulunmadığı, davalı vekil ...’nin vekil eden davacının iradesine aykırı şekilde eski eşi olan diğer davalıya taşınmazı temlik ettiği, davalı eski eş ...’in de bu durumu bilebilecek konumda olduğu, iyiniyetli sayılamayacağı, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları hususlarında kuşku yoktur.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.'' gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 28/04/2022 tarihli ve 2022/167 E., 2022/800 K. sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine, davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı ve haksız olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesinin Yargıtay kararına atıfta bulunarak hiçbir gerekçe belirtmediğini, kardeşler arasında yazılı vekaletnameye rağmen ayrıca yazılı bir belge istenmesinin örf ve adetlerimize de uygun düşmeyeceğini, vekalet yetkisinin kötüye kullanılmadığını, satışın gerçek olduğunu, davalı ...'in iyiniyetli olduğunu, tanıkların taşınmazın davalı ...'ye ait olduğunu ifade ettiklerini, vekaletnamenin inançlı işlem için yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.2.2.Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır.
6.2.3.Öte yandan, harç kamu düzeni ile ilgili olup temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde oluşuna, (V./2.) no.lu paragrafta yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmasına, (V./3.) no.lu paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davalıların sair temyiz itirazları yerinde değildir.
6.3.2. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 6100 sayılı HMK'nın 373/3. maddesi gereğince bozma kararına uyulduğuna göre, bundan sonra bozmaya ve HMK'nın 297. maddesine uygun bir karar verilmesi gerekir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 02/06/2020 tarihli ve 2019/1878 E., 2020/544 K. sayılı kararı ile İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/09/2019 tarihli ve 2018/520 E., 2019/358 K. sayılı kararının kaldırıldığı, bundan sonra da Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulduğu gözetilerek, bozma kararından sonra Bölge Adliye Mahkemesince; İlk Derece Mahkemesi yerine geçilerek yeniden hüküm kurulmakla yetinilmesi gerekirken, İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararına karşı istinaf denetimi yapılır gibi istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi ve buradan hareketle istinaf harcına hükmedilmiş olması usul hukukuna açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Ne var ki, değinilen bu yanlışlık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.
VI. SONUÇ:
1.(V/6.3.1.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; davalıların yerinde bulunmayan sair temyiz itirazlarının reddine,
2.(V/6.3.2.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; davalıların temyiz itirazının değinilen yönden kabulüne; hükmün B bendinde yer alan ''Davalılar vekilinin İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/09/2019 tarihli ve 2018/520 Esas - 2019/358 Karar sayılı kararına karşı yaptıkları istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
Aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurulmasına," cümleleri ile
D bendinde yer alan ''İstinaf başvurusu reddedildiğinden; alınması gereken 15.711,30 TL harcın peşin alınan 3.927,83 TL harçtan mahsubu ile bakiye 11.783,47 TL'nin davalılardan müteselsilen tahsili ile Hazineye irat kaydına, harç tahsil müzekkeresinin temyiz edilen dosyalarda Dairemizce, temyiz edilmeden kesinleşen dosyalarda İlk Derece Mahkemesince ilgili Vergi Dairesine yazılmasına,'' cümlelerinin hükümden çıkarılmasına, hükmün bu şekli ile 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekilleri için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz eden tarafa geri verilmesine, 15/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.