"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ÇATALCA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istekli dava sonunda, temlik alan ... vekilinin istinaf talebinin reddine, bir kısım davalılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun kabulüne; Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/09/2019 tarihli, 2016/941 Esas - 2019/625 Karar sayılı kararın HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereği kaldırılmasına, davanın temlik alan ... yönünden aktif husumet ehliyeti eksikliği nedeniyle usulden reddine, davanın davacılar yönünden usulden reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacılar ve temlik alan vekili tarafından duruşma istekli davalı ... vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; 15/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... v.d. ile diğer temyiz eden davalı Hazine vekili Avukat .....geldiler. Davetiye tebliğine rağmen davalılar Irmak Gözgüler v.d. vekili gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, Mehmet ... ve ... oğlu ...’nın mirasçıları olarak dava konusu 2135, 2142 ve 2617 parsel sayılı taşınmazların kendilerine ait olması gerekirken, Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/329 Esas 2012/498 Karar sayılı 27/04/2012 tarihli veraset ilamına göre ...ve ... oğlu ... ...’ın mirasçıları olan davalılar adına intikalen tescil edildiğini, bir kısım davalının da 3. kişiye satış yaptığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazlardaki miras paylarının, ...ve ... oğlu ... ... mirasçıları üzerine yapılan intikal ve tescillerinin iptali ile adlarına tescilini, olmazsa tazminini istemişler; 20.12.2017 ve 20.02.2018 tarihli temliknameler ile davadaki hak ve alacaklarını ...’e temlik etmişlerdir.
II. CEVAP
Bir kısım davalı, davanın reddini savunmuş, dava devam ederken davalı ... ve ... ölmüş, mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davalıların terekeye göre üçüncü kişi konumunda bulunduğu, Türk Medeni Kanunu'nun 701. maddesi uyarınca pay oranında talep edilen isteğin dinlenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde temlik alan ... ile bir kısım davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; davacıların dava konusu taşınmazların kendi mirasbırakanlarına ait olduğunu belirterek, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı olarak dava açtıkları ve taşınmazların adlarına tescilini talep ettikleri, mirasbırakanın mirasçılarından .....'nin davada yer almadığı, davacıların dava devam ederken temlikname yapıp taşınmazlardaki haklarını ...’e devrettikleri, bunun TBK’nın 183. maddesinde öngörülen alacağın temliki olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, temlik alanın bu şekli ile davada taraf sıfatının bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesince temlik alanın taraf sıfatı olmadığından dolayı aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermesi gerektiği, bir kısım davalılar vekilinin yaptığı istinaf talebinin ise karardaki maddi hataya ilişkin olduğu gerekçesi ile temlik alan ... ile bir kısım davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-1. bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve temlik alan ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairece; "...elbirliği mülkiyetine tabi bir hakkın tüm ortaklar tarafından yapılmış bir temliki bulunmadığı gibi, 20.12.2017 ve 20.02.2018 tarihli temliknamelerin, yasanın açık hükmü karşısında temlik alan ...’e davayı takip yetkisi vermediği de kuşkusuzdur. Bu nedenle temlik alan ...’ün davada yasal açıdan sıfatının varlığı kabul edilemez. Söz konusu temliknameler, Türk Borçlar Kanunu'nun 183 ve devam eden maddelerinde öngörülen "alacağın temliki" niteliğinde değildir. Anılan yasal düzenlemelerde öngörülen ve devri mümkün olan hak, bir alacağa ilişkindir. Oysa, eldeki davada yapılan temlikin koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyetin nakline ilişkin olduğu açıktır. Böylesine taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikte yapılan temliknamenin yasal olduğunu da söyleyebilme olanağı yoktur. O halde, Bölge Adliye Mahkemesinin, pay oranında açılan eldeki davanın dinlenilebilir olmadığı ve temlik alan ...’ün davada taraf sıfatının bulunmadığı yönündeki kabulü doğrudur. Ancak, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b-2. maddesinde, “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı taktirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlemesine yer verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince, temlik alan ...’e davacı sıfatı verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesince, temlik alanın eldeki davada taraf sıfatı bulunmadığına işaret edilerek İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinde değişikliğe gidilmiş olup, HMK’nın 353/1-b-2. maddesindeki düzenleme uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinin değiştirilmesi halinde Bölge Adliye Mahkemesince yeniden karar verilmesi gerekirken, istinaf isteğinin esastan reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi; kabule göre de, taraf sıfatı bulunmayan temlik alan ...’ün yargılama giderlerinden sorumlu tutulması da doğru olmamıştır...’’ gerekçesiyle Bölge Adliyesi Mahkemesi kararı bozulmuştur
3. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesince; bozma kararına uyularak temlik alan ... vekilinin istinaf talebinin reddine, bir kısım davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne;
Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/09/2019 tarihli, 2016/941 Esas - 2019/625 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereği kaldırılmasına, davanın temlik alan ... yönünden aktif husumet ehliyeti eksikliği nedeniyle ve davacılar yönünden usulden reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve temlik alan vekili ile davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
5.1. Davacılar ve temlik alan vekili temyiz dilekçesinde özetle; 24/01/2017 tarihli ön incelemenin duruşmasız olarak taraflar sulh ve arabuluculuğa teşvik edilmeden ve uyuşmazlık konusu belirlenmeden yapılarak adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini, birçok davalıya bilirkişi raporunun tebliğ edilmediğini, dava konusu devredildiğinde temlik alanın davacı konumuna geçtiğini, bu hususta hakimin takdir yetkisi olmadığını, İlk Derece Mahkemesince temlik sözleşmesinin geçerli kabul edildiğini ve davacı sıfatı ile temlik alan ...' ün vekili olarak verilen karara itiraz edildiğini, Bölge Adliye Mahkemesince ise temlik sözleşmesinin geçersiz olduğu gerekçesi ile ...’ün taraf sıfatı olmadığına karar verdiğini ve istinaf taleplerini reddettiğini, ancak taraf sıfatlarının olmadığına karar verilmesi halinde ilgili kararın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesinin hem İlk Derece Mahkemesi kararını hukuka aykırı bulduğunu, hem de bu kararı kaldırmayarak esastan onamış olduğunu, bu haliyle yargılama masraflarını, ıslah harcını temlik alan ...’ün ödediğini ve karar kaldırılmadığı için yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin temlik alan tarafından ödenmesi gerekeceğini, dava usulden reddedilecekti ise ıslah harcı ödetilmeden karar verilmesi gerektiğini, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesinin davacıların mirasbırakanlarının adını yanlış yazdığını, bu hususun sehven yapılan bir hata olmayıp, dosyanın iyi incelenmemesinden kaynaklı olduğunu, davalıların sahte veraset ilamı düzenlemesi sebebi ile sahte verasetin iptali için Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesine 2018/545 E. sayılı dava açıldığını, ayrıca sahte işlem ile taşınmazın intikal ettiği kişiler hakkında da suç duyurusunda bulunduklarını, bu dosyaların sonucu beklenmeden karar verildiğini, bilirkişi raporunun sadece dava değerinin belirlenmesi için düzenlendiğini, oysa ki iddiaları doğrultusunda Osmanlıca bilen bir bilirkişiden de rapor alınması gerektiğini, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının çelişkili olduğunu, her iki kararda da terditli taleplerinin değerlendirilmediğini, davanın terekeye iade istekli açılması gerektiği ve temliknamenin geçersiz olduğuna ilişkin gerekçenin yerinde olmadığını, bozma kararındaki muhalef şerhinde belirtilen hususların doğru olduğunu, davacılar tarafından tazminat hakkının temlik edildiğini, İlk Derece Mahkemesince temlikname geçerli sayıldığından davacıların kararı istinaf etmediğini, Bölge Adliye Mahkemesinin ise temliknameyi geçersiz kabul ettiğini, bu durumda davacıların istinaf haklarının ortadan kaldırıldığını, taraf teşkilinin resen dikkate alınması gerektiğini, temliklerin kimlere ne şekilde yapıldığı irdelenmeden karar verildiğini, dava şartı yokluğunda vekalet ücretinin nispi tarifeye göre takdir edileceğini; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarının maktu vekalet ücretini geçemeyeceğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
5.2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının doğru olduğunu, davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.” Anılan yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
6.2.2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 701. maddesinde. "Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 702. maddesinde, "Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır".
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 599. maddesi hükmü uyarınca; miras, murisin ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar üzerinde bu tarih itibari ile hak sahibi olurlar. Türk Medeni Kanunu'nun 640. maddesi hükmü gereğince birden çok mirasçının bulunması halinde, mirasın intikaliyle paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Böylece, mirasçılar terekeye elbirliği mülkiyeti ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. TMK'nın 701/2. maddesi hükmüne göre, elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bir başka ifadeyle, tereke üzerindeki hak sahipliği ortaklardan tek başına hiçbirine ait olmayıp hak sahibi olan ortaklıktır.
Bu yasal düzenlemelere göre, miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, terekedeki paylar ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların terekeye giren mallar üzerinde somut ve bağımsız payları mevcut değildir.
6.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri uyarınca tapulu taşınmazların satışının resmi şekilde yapılması zorunludur.
6.2.4. HMK 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince de hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır.
6.2.5. AAÜT'nin 7. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca da; "Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur. " düzenlemesi mevcuttur.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Somut olayda, mirasbırakana teban kayıt maliki üçüncü kişiye karşı yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı olarak pay oranında açılan tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istekli davanın dinlenme olanağı bulunmadığı dikkate alınarak karar verilmesinde ve AAÜT 7/2. maddesi uyarınca davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı ... vekilinin tüm, davacılar ve temlik alan vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
6.3.2. Davacılar ve temlik alan vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince; elbirliği mülkiyetine tabi bir hak, tüm ortaklar tarafından temlik edilmediği gibi, 20/12/2017 ve 20/02/2018 tarihli temliknamelerin, yasanın açık hükmü karşısında temlik alan ...’e davayı takip yetkisi vermediği, temlik alan ...’ün davada yasal açıdan sıfatının bulunmadığı ve davacıların davadaki sıfatının devam ettiği kuşkusuz olup, bozma kararına uyan Bölge Adliye Mahkemesince esas hakkında uyuşmazlığı sona erdirecek, infaza elverişli bir karar verilmesi gerekirken, istinaf isteminin reddi veya kabulü şeklinde hüküm oluşturulması usul hukukuna açıkça aykırılık oluşturduğu gibi, davada taraf sıfatı bulunmadığı halde ... yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi de doğru değildir.
Ancak anılan bu hususlar, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiş, öte yandan; Yargıtayın bozma kararı vermesi durumunda dosyanın karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesine gönderildiği durumlarda, Bölge Adliye Mahkemesinin İlk Derece Mahkemesi ile aynı sıfatla yargılama yaptığı ve hukuki dinlenilme hakkı kapsamında duruşma açmak zorunda olduğu, açılan bu duruşmada istinaf incelemesi yapmadığı ve bu nedenle ayrıca istinaf vekâlet ücretine hükmedemeyeceği açık ise de bu husus açıkça temyiz edilmediğinden düzeltme sebebi yapılmamıştır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle,
1- Hükmün B ve C fıkraları hükümden tamamen çıkarılarak, yerlerine B fıkrası 1., 2., 3., 4., 5. ve 6. bentler olarak “1-Temlik alan ... yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davanın davacılar yönünden aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine
3-Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 170,78 TL ve tamamlama harcı olarak alınan 6.979,03 TL’den mahsubu ile fazla alındığı anlaşılan 7.069,11 TL'nin karar kesinleştiğinde davacı tarafa İlk Derece Mahkemesince iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'nin 7/2 maddesi uyarınca 5.100,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacı taraftan tahsili ile kendini vekil ile temsil ettiren davalılara verilmesine,
5-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca ve temlik alan ... tarafından yatırılan gider avansından artan kısımların İlk Derece Mahkemesince karar kesinleştiğinde taraflara ve ...’e iadesine,” cümlelerinin yazılmasına, sonraki bentlerin buna göre teselsül ettirilmesine davacılar ve temlik alan vekilinin temyiz itirazının değinilen yönlerden kabulü ile kararın bu haliyle 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, sair temyiz itirazlarının reddine, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacılar vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 15/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dairenin 14.12.20221 tarihli 2020/3095 Esas, 2021/7866 Karar sayılı bozma ilamına yazdığım muhalefet gerekçesiyle sayın çoğunluğun gerekçede belirttiği HMK'nın 125/2 maddesine ilişkin görüşüne katılmıyorum.