Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5252 E. 2022/5875 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi dönemden kaynaklanan tapu iptali ve tescil davasında, davacının mülkiyet iddiasının dayanağı ve davanın kısmi kabulünün sonuçlarının ne olacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, taşınmazın annesinden tapu ile devralındığı iddiasına rağmen, bu iddiasını ispatlayamaması ve bazı davalıların davayı kabul etmelerine rağmen mahkemenin davanın tamamını reddetmesindeki usul hatası gözetilerek, yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, davanın reddine ilişkin karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ..., çekişmeli 361 ada 10 parselde kayıtlı taşınmazın davalılar ölü ... ile ölü ... ve diğer davalılar adına tespit ve tescil edildiğini, davacı ile tespit maliklerinin anne baba bir kardeş olduklarını, tarafların babası ...nin 1950 yılında vefat ettiğini, dava konusu edilen taşınmazın ortak miras bırakandan gelen bir taşınmaz olmadığını, taşınmazın bidayetinde ...'ye ait iken bu kişi tarafından davacının annesi ...ya satıldığını, daha sonra 1955-1956 yıllarında davacıya annesi tarafından tapu ile satıldığını, taşınmazın ortak miras bırakan baba veya anneye ait olan bir taşınmaz olmayıp davacı tarafından satın alınan bir taşınmaz olduğunu belirterek taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... ve ..., açılan davanın yerinde olmadığını, tüm davalıların miras yolu ile hissedar olduklarını bu nedenle davanın reddini savunmuşlardır.

Davalılardan ..., ... ve ..., taşınmazın 1/2'sinin davacıya ait olup kalan kısımda miras hisseleri oranında haklarının bulunduğunu belirtir cevap vermişlerdir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 21.07.2010 tarihli ve 2005/137 Esas, 2010/268 Karar sayılı kararıyla, her ne kadar davaya konu taşınmazın davacının annesi tarafından davaya dayanak yapılan tapu kaydı ile davacıya satıldığı iddiasıyla vaki dava açılmış ise de dayanak olarak gösterilen tapu kaydının davaya konu taşınmazı kapsadığının kanıtlanamamış olduğu ve davacının kazandırıcı zamanaşımı yönünden de taşınmazda tasarruf ve zilyette bulunmadığı anlaşılmakla açılan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, temyiz dilekçesinde, delillerin takdiri ve olaya uygulamasında hataya düşüldüğünü, çekişmeli taşınmazın tapuda kayden annesi tarafından davacıya satıldığını, öte yandan davayı kabul eden bir kısım davalıların beyanlarının görmezden gelindiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m.33). İddianın ileri sürülüş şekli, dosya kapsamına göre temyiz kanun yolu başvurusuna konu dava, kadastro öncesi nedenlere davacı ... tarafından şahıslar aleyhine açılan tapu kaydının iptali ile adına tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”.

3.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinde de;

(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.

3.2.3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesinin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü üzerinde taşıyacaktır. 2. fıkrasında ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir.

3.2.4. Bilindiği üzere, harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa, ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece yanların dayandığı, usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi; gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir. Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.

3.2.5. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti” başlıklı 14. maddesinde; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.’’ Olağanüstü zamanaşımı yolu ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılması ve taşınmazın zilyedi adına tespitine ilişkin temel koşulların 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre; tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmaz, aralıksız ve nizasız yirmi yıllık süreyle malik sıfatı ile elinde bulunduran ve zilyedi olan kişi adına tespit ve tescil edilecektir.

3.2.6. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir."

3.2.7. Zilyetlik, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 973. maddesinde, "Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması zilyetlik sayılır" şeklinde tanımlanmıştır. Bir şeye malik olmayan kimsenin zilyetliği zamanla o şeyin mülkiyetinin kazanılmasını sağlayabilir. Mülkiyetin kazanılma sebeplerinden biri olan zilyetliğin konusu ancak maddi şeylerdir. Zilyetliğin tanımında da görüleceği gibi, zilyetlik olması için bir şeyin bulunması ve ayrıca o şey üzerinde fiili hâkimiyetin kurulması ve kullanılması gerekir (İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.12.1998 tarihli ve 1996/4 E., 1998/3 K. sayılı kararı).

3.2.8. Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince zilyedi lehine taşınmazın tespiti koşullarına ilişkin yapılan açıklamaların yanında, 3402 sayılı Kanun'un "Hazine adına tespit" başlıklı 18. maddesinde;

"Yukarıdaki maddelerin hükümleri dışında kalan ve tescile tabi bulunan taşınmaz mallar ile tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler Hazine adına tespit olunur.

Orta malları, hizmet malları, ormanlar ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez" hükmüne yer verilmiştir.

3.2.9. 3402 sayılı Kanun'un 18. maddesinden önce gelen 13, 14 ve 17. maddelerinde mülkiyet hakkının tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Kanun'un önceki maddelerinde özel veya tüzel kişiler adına taşınmaz malların tespit ve tescil şartlarına yer verilmişken, Kanun'un 18/1. fıkrası ile bunların dışında kalan ve tescile tabi olan malların Hazine adına tespit ve tescil edileceği, diğer bir deyişle özel ve tüzel kişiler lehine iktisap şartları oluşmayan malların Hazineye ait olması esası getirilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise kamunun yararlanmasına mahsus orta malları ile hizmet mallarının (3402 sayılı Kanun'un m. 16/1), ormanların (6831 sayılı Orman Kanunu m. 1 vd), Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da (TMK'nın m.715) kamu hizmetine tahsis edilmeyen yerler ile kanunlar uyarınca devlete kalan yerlerin olağanüstü zamanaşımı zilyetlik yolu kazanılamayacakları açıkça ifade edilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Kadastro sonucu Of ilçesi, Değirmendere/Uğurlu Mahallesi çalışma alanında bulunan 361 ada 10 parsel sayılı 1.726,81 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz evvelinde tarafların kök murisi Mehmet Nuri Dursun’a ait iken ölümü ile çekişmeli taşınmazın mirasçılarına intikal ettiği ve mirasçılardan bir kısmının, paylarından diğer mirasçılar lehine vazgeçerek hak ve alakalarını kestiği gerekçesiyle davalılar adına tespit ve tescil edilmiştir.

3.3.2. Değerlendirme ve Sonuç

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığına göre davacının temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak bir kısım davalılardan ..., ... ve ... cevap dilekçesi ile açılan davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir. 6100 sayılı HMK'nın 308 ve devamı maddelerine göre kabul, davayı sona erdiren taraf işlemlerinden olup, kesin hükmün sonuçlarını doğurmaktadır. Hal böyle olunca; Mahkemece, davacı tarafından açılan ve bir kısım davalılardan ..., ... ve ... tarafından kabul edilen tapu iptali ve tescil davasının bu kişiler yönüyle kabul nedeniyle kabulüne karar verilmesi gerekirken, taşınmazların tümü yönünden davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı tarafın yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.