"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Kısıtlı vasisi dava dilekçesinde; vasisi bulunduğu davacı ...'nın akıl hastalığı nedeniyle vesayet altında bulunduğu sırada, davalılar tarafından kandırılarak adına kayıtlı 3 ve 14 parsel sayılı taşınmazların davalı ...'ya devredildiğini, onunda 3 parsel sayılı taşınmazı davalı ...'a, 14 parsel sayılı taşınmazı davalı ...'a satış suretiyle kısa aralıklarla bedelsiz temlik ettiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ve kısıtlı adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında davacı kısıtlının ölümü üzerine mirasçıları davayı takip etmişlerdir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; iddiaların doğru olmadığını, müvekkilinin dava konusu taşınmazı tapu siciline güvenerek bedelini ödemek suretiyle satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu satış işleminin davacının kısıtlılığından önce gerçekleştiğini, hukuken geçerli olduğunu, belirterek davanın reddini savunmuştur.
3. Davalı ...; davaya cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARI
... 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.04.2012 tarihli ve 2006/478 E., 2012/192 K. sayılı kararıyla; Dava konusu taşınmazların, davacının vesayet altında bulunduğu dönemde davalılardan ...'ya devredildiği, davacının davalı ... yönünden tazminat talebi olmadığı diğer davalıların iyiniyetli 3. kişi konumunda oldukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vasisi temyiz isteminde bulunmuştur.
Dairenin 26.12.2012 tarihli 2012/10151 E., 2012/15883 K. sayılı kararıyla; “...kendisine yasal danışman atanan davacının talebi üzerine her ne kadar yasal danışmanlık kararı kaldırılmış ise de anılan kararın yasal danışman tarafından temyiz edildiği, karar henüz kesinleşmeden de taşınmazların 3. kişilere temlik edildiği, temyiz incelemesi sonucunda yasal danışmanlık görevinin devamına karar verilmekle birlikte daha sonra yeniden vesayet altına alındığı, kısıtlının kayıt maliki olduğu dava dışı bir kısım taşınmazlarına ilişkin temliki işlemleri bakımından da "müstakilen tasarruf ehliyetinin olmadığı" kabul edilerek iptal tesciline ilişkin ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/225 Esas, 105 sayılı kararının derecattan geçerek kesinleştiği de dosya kapsamı ile sabittir. Bu durumda ilk temlikin yapıldığı tarihte davacı asilin hukuki tasarruf yetkisinin bulunmadığı, dolayısıyla ilk el durumunda bulunan ...'nın ediminin korunamayacağı sonucuna varılmaktadır. Öte yandan; taşınmazı ilk elden temellük eden son kayıt malikleri ... ve ...'ın ... Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi uyarınca iyiniyetli olmaları halinde edinimlerinin korunacağı da kuşkusuzdur. Ne varki; mahkemece bu konuda hükme elverişli olacak nitelikte bir araştırma yapıldığı söylenemez. Hal böyle olunca; son kayıt maliklerinin iyiniyetli olup olmadıklarının yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırılması, tarafların bildirecekleri tüm delillerin toplanması, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte irdelenmesi, davalıların iyiniyetli olup-olmadığının, bir başka ifadeyle ... Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp- yararlanamayacaklarının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı kısıtlının, vesayet karının kaldırılması isteğinin kabul edilmesi üzerine dava konusu taşınmazların davalı ...'ya temlik edildiği, ...'nın tapudaki şerh nedeniyle kısıtlılık durumundan haberdar olduğu, temlik işleminin değerinden çok düşük bir bedelle yapıldığı, ...'nın taşınmazların bedelini ödediğine dair delil sunmadığı, davacının temlikler sonrası tekrar vesayet altına alındığı, diğer davalıların ilk temlikten kısa bir süre sonra taşınmazları değerinin çok altında değerlerle devir aldıkları ve bedel ödediklerine dair delil sunmadıkları, davalıların birlikte hareketle davacı zararına işlem yaptıkları ve iyiniyetli kabul edilmeyecekleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı ... vekili, Yargıtay bozma kararında gösterildiği şekilde, yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulduğunu, davacı tanıklarının taşınmaz bedellerinin ödenip ödenmediğini bilmelerinin mümkün olmadığını, temlik sırasında davacının ehliyetli olduğunu, hakkında kısıtlılık kararı bulunmadığını, bozma kararı öncesi alınan bilirkişi raporunda davalılar Sedat ve Orhan'ın iyiniyetli kabul edilmeleri gerektiğinin belirtildiğini, dava değerinin tanıkla ispat sınırı üzerinde olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı ... vekili, Yargıtay bozma kararında gösterildiği şekilde, yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulduğunu, sadece temlikler arası kısa zaman aralığı ve düşük bedel gösterilmiş olmasının kötüniyeti ispata yeterli olmadığını, müvekkilinin davacı kısıtlıyı tanımadığı gibi, taşınmazı devir aldığı ... ... ile de arkadaşlık, akrabalık ilişkisi bulunmadığını, müvekkilini taşınmazı yatırım amacıyla alıp, bedelini nakden ödediğini, davacının temliklerden 7 yıl sonra dava açmış olmasının kötüniyetli davrandığını gösterdiğini belirterek usul ve yasaya aykırı kararın bozulmasını talep etmiştir.
3.Davalı ... vekili, müvekkilinin yurt dışında yaşıyor olması nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığını, Yargıtay bozma kararında gösterildiği şekilde yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulduğunu, davacı tanıklarından ... ve ... aynı zamanda davacının mirasçıları oldukları ve davacı konumuna geçtiklerini, sadece temlikler arası kısa zaman aralığı ve düşük bedel gösterilmiş olmasının kötüniyeti ispata yeterli olmadığını, müvekkilinin davacı kısıtlıyı tanımadığı gibi, taşınmazı devir aldığı ... ... ile de arkadaşlık, akrabalık ilişkisi bulunmadığını, müvekkilini taşınmazı yatırım amacıyla alıp, bedelini nakden ödediğini, davacının temliklerden 7 yıl sonra dava açmış olmasının kötüniyetli davrandığını gösterdiğini belirterek, usul ve yasaya aykırı kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. ... Medeni Kanunu’nun (TMK) 10. maddesine göre, “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.”, TMK’nın 14. maddesine göre, “Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.”, TMK’nın 16/1. maddesine göre, “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Karşılıksız kazandırmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir.”
2.TMK’nın 405. maddesine göre, “Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.”
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen ... 12. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalılar vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 4.590,12 TL bakiye onama harcının davalı ...'tan, 4.494,82 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalı ...'dan, 4.670,82 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalı ...'dan alınmasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
06.04.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
(Muhalif)
- MUHALEFET ŞERHİ -
Dava, ehliyetsizlik hukuki sebebine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece son maliklerin iyi niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, son maliklerin iyi niyetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taşınmazın önce davalı ...’ya Ondan da son malik davalılara intikal ettiği dosya kapsamıyla sabittir.
Dava, taraflarca getirilme ilkesine tabidir. Dosya içeriğinden taşınmazın düşük bedelle ve ilk elden kısa süre sonra temlik alınmasından başka son maliklerin kötü niyetine dair bir belge ve delil yoktur. Aksinin kabulü halinde kısa aralıklarla el değiştiren taşınmazların satışı halinde alıcı her zaman taşınmazının elinden alınması tehlikesiyle karşı karşıya kalacak ve bu husus tapuya güven ilkesini ihlal edecektir. Diğer yandan fazla vergi ödeme kaygısıyla taşınmazların satış senedinde değerinin emlak beyannamesine esas değer olduğu da yadsınamaz bir gerçek olup alıcının kötü niyetinin göstergesi olarak değerlendirilmesi hayatın olağan akışına uygun düşmeyecektir.
Dinlenen davacı tanıkları son maliklerin kötü niyetine ilişkin bir beyanda bulunmamışlardır.
Yerel Mahkemece ispat külfeti ters çevrilerek davalıların taşınmaz bedelini ödediklerini ispat edemediklerinden bahisle kabul kararı vermesi usul kurallarına uygun düşmemiştir.
Sonuç itibariyle son maliklerin iyi niyetli olması, başka bir ifade ile kötü niyetli olduklarına dair yeterli delil bulunmaması nedeniyle kararın bozulması gerektiği düşüncesiyle Sayın çoğunluğun onama yönündeki kararına katılmıyoruz.