"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ... ilinde ikamet ediyor olması nedeniyle ...'daki taşınmazıyla ilgilenmesi ve ...'dan taşınmaz satın alma konusunda kendisine yardımcı olması amacıyla dava dışı ...'u ... 7. Noterliğinin 15.06.2006 tarihli ve ... Yevmiye Numaralı vekaletnamesi ile ... ili ve ilçelerinde taşınmaz satın almak ve satmak için vekil kıldığını, anılan vekaletname kullanılarak 16.06.2006 tarihli ve 6497 Yevmiye Numaralı resmi senet ile dava konusu 20 parsel sayılı taşınmazdaki 4 no.lu bağımsız bölümü satış suretiyle davacı adına davalıdan temlik aldığını, müvekkilinin vekil Remzi'ye olan güveninin sarsılmış olması nedeniyle yine ... 7. Noterliğinin 18.05.2007 tarihli ve 17296 Yevmiye Numaralı azilnamesi ile Remzi'yi bütün yetkilerden azlettiğini, azilnamenin çarşıda olduğu gerekçesiyle 2 no.lu haber kağıdı kapısına yapıştırılarak mahalle muhtarına 22.05.2007 tarihinde tebliğ edildiğini, Remzi'nin azledildiğini biliyor olmasına rağmen müvekkilinin bilgisi ve onayı dışında vekaletnameyi kullanarak 09.01.2008 tarihli ve 410 Yevmiye Numaralı resmi senet ile satış suretiyle tekrar davalıya devrettiğini, taşınmaz tapu kaydı üzerinde ... T.A.Ş. lehine 62.472,00 TL bedelli 1. derecede 16.06.2006 tarihli ipotek tesis edildiğini, davalının 20.000 TL bedelle alım işlemi yapmış olmasının muvazaayı bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunu gösterdiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARI
(Kapatılan) ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.02.2010 tarihli ve 2008/78 Esas, 2010/501 Karar sayılı kararı ile, dava konusu taşınmazın davalı adına kayıtlı iken davacının dava dışı vekili marifetiyle davacı adına satın aldığı, vekilin davacı tarafından azledilmesine rağmen taşınmazı tekrar davalıya satış suretiyle devrettiği, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 34. maddesi gereği vekilin ve onunla işlem yapanın azil keyfiyetine ıttıla kesbetmesi halinde vekil edenin, vekilin yaptığı işlemle bağlı sayılamayacağı ancak azil keyfiyetinin vekile tebliğ edilip edilmediği azilden bilgisinin olup olmadığının tespiti gerektiği, davacının azilnamesinin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, yanı sıra davalının azilden haberdar olup olmadığının tespiti gerektiği, satış işleminin tapuya ipotek konulduktan sonra daha yüksek bir bedelle yapıldığı bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalının bu durumu bildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, müvekkilinin okur yazar olmadığını, yaklaşık 42 yıldır dava konusu taşınmazda yaşadığını, taşınmazın durumunu çocuklarının e-devleti kontrol etmesi sonucu öğrendiğini, yargılamadan haberdar edilmediğini, dava dilekçesi ve gerekçeli kararın usulsüz tebliğ edildiğini, savunma hakkının kısıtlandığını, gerekçeli kararın komşu ismi yazılmadan Daire 3'e soruldu işte olduğu beyan edildi, daire 3 isimden imtina etti muhtara teslim edilerek 2 no.lu haber kağıdı kapısına yapıştırıldı yazılarak tebliğ edildiğini, müvekkilinin çalışmadığı için işte olmasının mümkün olmadığını, davacının vekaletname verdiği ve satış işlemini yapan vekilin davada yer almadığını, dava konusu taşınmazın değer tespiti yapılıp harcın tamamlanmadan yargılamanın bitirildiğini, müvekkilinin okur yazar olmadığı halde dava konusu taşınmazın devir senetlerine okudum yazdırılıp imzalatılmaya çalışıldığını, savunma hakkı kısıtlandığından tanık bildirip dinletemediğini, Mahkemece davacının vekiline gönderdiği azilnamenin usulüne uygun tebliğ edilip edilmediğinin araştırılmadığını, müvekkilinin yaşı ve okur yazar olmaması nedeniyle çalışamadığını sağlığı elverdikçe gündelik işler yaparak, yakınları ve komşularının verdikleri fitre zekatlar ile geçimini sağladığını, davacının vekili dava dışı ...'un müvekkili ile aynı köyden olduğunu, Remzi'nin kardeşi Pervin'in de müvekkilinin arkadaşı olduğunu, müvekkiline fitre verdiği bir gün kardeşi Remzi'nin ekonomik sıkıntı çektiğini, dava konusu taşınmaz üzerine ipotek tesis ettirerek kredi kullanabileceğini müvekkilinden yardımcı olmasını istediğini, müvekkilinin fakir ve tek mal varlığı olması nedeniyle yardım edemeyeceğini bildirdiğini, ancak Remzi'nin sık sık gelerek müvekkiline yardımcı olması konusunda baskı yaptığını, müvekkilinin kabul etmek zorunda kalarak yapılan işlemin ipotek tesisi olduğu hususunda kandırıldığını, işlemde tanık bulundurulmadığını, taşınmazın kendisine devri yapılan işlemi de yine ipoteğin kaldırılması için yapıldığını düşünerek yaptığını, dava konusu taşınmazda oturmaya devam ettiğini kendisinden evden çıkması ya da kira bedeli vermesi için kimsenin talebi olmadığını, tüm olayları davacı ve Remzi'nin kurguladıklarını, Remzi'nin ipotekle ilgili evrak geleceğini söylemesi nedeniyle dava dilekçesinden haberdar olmasının engellendiğini, Mahkemece eksik araştırma, hatalı değerlendirme ile karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. ... Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği ... ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda ... ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda ... ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
2. 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 1023. maddesi şöyledir:
"Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur."
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesi şöyledir:
"İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
4721 sayılı TMK'nın 6. maddesi şöyledir:
"Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."
3. Değerlendirme
1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının ... 7. Noterliğinin 15.06.2006 tarihli ve ... Yevmiye Numaralı vekaletnamesi ile ... ili sınırları içinde dilediğine, dilediği bedelle taşınmaz alımı, satımı ve ipotek tesis etmeye vekil olarak tayin ettiği dava dışı ...'un, anılan vekaletnameyi kullanarak davalıya ait çekişme konusu 773 ada 20 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümü davacı adına 16.06.2006 tarihinde 17.000 TL bedelle satış suretiyle davalı ...’tan temlik ettiği, getirtilen tapu kaydına göre ... T.A.Ş. lehine 62.472,00 TL bedelli 16.06.2006 tarihli 6498 Yevmiye Numaralı ipotek tesis edildiği, yine aynı Noterliğin 18.05.2007 tarihli ve 17296 Yevmiye Numaralı azilnamesi ile vekilin azledildiği, vekilin anılan vekaletnameyi kullanarak davalıya ait çekişme konusu taşınmazı 09.01.2008 tarihinde 20.000 TL bedelle satış suretiyle davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
2. Somut olayda, dava konusu taşınmazın öncelikle davalı ...'den davacı ...'ye daha sonra tekrar ... satış suretiyle temlik edildiği tartışmasızdır. Tartışılması ve üzerinde durulması gereken davacının taşınmaz alım, satım ve ipotek tesisi konusunda yetkilendirdiği dava dışı vekil Remzi'yi azlettiğinden davalı ...'nin bilgisi olup olmadığı hususudur. Davalının azilden haberdar olduğunu ispat yükü davacıya düşmektedir. Davacının tek tanığı bu hususta beyanda bulunmamıştır. Diğer yandan Cemile'nin dava konusu taşınmazın temlik edildiği 2006 yılından önce ve sonrasında taşınmazda oturmaya devam ettiği, davacı tarafından ... herhangi bir talepte bulunulmadığı gibi ihtar edilmediği birlikte değerlendirildiğinde, gerçekte ... ait taşınmazın tekrar ... dönmesi işleminde vekalet görevinin kötüye kullanıldığından bahsedilemeyeceği, vekilin azledilmiş olmasının bundan haberdar olmayan davalı ...'yi bağlamayacağı hususları birlikte değerlendirilerek davanın reddine karar verilmemiş olması isabetsizdir.
3.Hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
V.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Yerel Mahkeme kararının 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
06.04.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dosya içeriğine toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre hükmün onanmasına kanaatinde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.