"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair karar, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan babaları Ali Yavuz adına kayıtlı 704 ada 9,10, 1200 ada 8,9, 1201 ada 1, 15163 ada 16,17,7,8, 15166 ada 1,12,13,2,6,7,8,9, 15167 ada 10,11,2,9 parsel sayılı taşınmazlarının, davalı ... tarafından vekalet görevi kötüye kullanılarak, davalı ...’a satış suretiyle temlik edildiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini olmadığı takdirde, taşınmazların bedelinin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
1. Davalı ..., davacılar dışında mirasçılar bulunduğunu bu nedenle vekalet görevini kötüye kullanma hukuki nedenine dayalı olarak pay oranında dava açamayacaklarını, vekaletin hile ile alındığı ve kötüye kullanıldığı iddialarının yersiz olduğunu, davacıların mirasbırakan babaları ile ilgilenmediklerini, babasının her türlü ihtiyacını kendisinin karşıladığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ..., davanın maddi dayanaktan yoksun olduğunu, zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin dolduğunu, TMK’nın 1023. maddesi gereği iyiniyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/11/2019 tarihli ve 2018/547 E., 2019/963 K. sayılı kararıyla; davacıların miras payları oranında tapu iptali ve tescil talebinde bulundukları, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı olarak pay oranında açılan davanın dinlenme olanağının bulunmadığı, terekeye mümessil tayin edilerek yargılamaya devam edilmesinin de, pay oranında açılan davanın dinlenmesini olanaklı hale getirmeyeceği, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı olarak yapılan değerlendirmede, mirasbırakanın taşınmazların satıldığını öğrendikten sonra davalı ...'e tepki gösterdiği ve vekillikten azlettiği, davacıların mal kaçırma iddiasını ispatlayamadıkları gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili, birden çok hukuki nedene dayalı dava açtıklarını, 11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereği miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile ya da diğer mirasçıların olurlarının alınması/davaya dahil edilmesi ile davanın sürdürülmesi hususunda süre verilmesi gerekirken süre verilmediğini, muris muvazaası iddialarına yönelik dosya kapsamındaki tüm bilgi belge ve tanık beyanlarından temliklerin muvazaalı olduğunun kanıtlandığını, taşınmaz bedellerinin ne zaman, ne şekilde ve kime ödendiği hususlarının davalılar tarafından açıklanamadığını belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 12/01/2021 tarihli 2020/722 E., 2021/4 K., sayılı kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı pay oranında açılan davanın dinlenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarlamış ayrıca Bölge Adliye Mahkemesi tarafından muris muvazaası hukuki nedenine ilişkin değerlendirme yapılmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
3.2.2. Öte yandan, mirasbırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyetine tabidir. Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve el atmanın önlenmesi gibi davaların dışında ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması, hata-hile-gabin vs. gibi hukuki nedenlere dayalı olarak terekeye göre 3. kişi konumunda olan kişilere karşı açılan davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları; ayrıca mirasçılardan birinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların muvafakatlerinin alınması ya da davanın tereke temsilcisi aracılığıyla yürütülmesi gerekeceği (T.M.K. 640 md.) tartışmasızdır.
3.2.3. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan Ali Yavuz’un 18/04/2018 tarihinde öldüğü, geriye çocukları davacı ..., Cennet, Halime, yargılama sırasında ölen ..., davalı ..., dava dışı Ahmet ve Emiş’in kaldığı, mirasbırakan adına kayıtlı dava konusu taşınmazların davalı oğlu İbrahim tarafından 08/11/2017 tarihinde vekaleten satış suretiyle davalı ...’a temlik edildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Yukarıda 3.2.3 no.lu paragrafta değinilen ilkeler ve olgular gözetildiğinde; mirasbırakanın davalı oğlu İbrahim’i 04/05/2017 tarihli vekaletname ile T.C. hudutlarındaki taşınmazlarını dilediği zaman, bedel ve koşullarda satabilmesi hususunda vekil kıldığı, 04/01/2018 tarihli azilname ile vekaletnamedeki tüm yetkilerden azlettiği, mirasbırakanın sağlığında kızları Vahide, Cennet ve Cemile tarafından oğulları İbrahim ve Ahmet aleyhine yapılan şikayet başvuru dosyasında verdiği 26/01/2018 tarihli Emniyet ifadesinde; davaya konu vekaletnameyi zorlama olmaksızın kendi isteği ile oğlu İbrahim’e verdiğini, damatlarının iddialarının yalan olduğunu, oğlu İbrahim’in kendisine baktığını, doktora götürdüğünü, kimsenin kendisini kandırmadığını ve mirasa konu bir malı bulunmadığını beyan etmiştir.
Mirasbırakanın davalı oğlu İbrahim’e T.C. hudutları dahilindeki tüm taşınmazlarını kapsar şekilde ipotek, satış vb. geniş yetkiler içerir vekaletname vermesini gerektirir geçerli bir sebep olmaması, mirasbırakanın 04/01/2018 tarihinde oğlunu vekillikten azlettikten sonra 26/01/2018 tarihinde emniyette verdiği ifadede kendi iradesi ile vekaletname verdiğini kimsenin kendisini zorlayıp, kandırmadığını beyan etmesi karşısında, temlikleri bildiği ve rızası olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazların dava tarihindeki değeri keşfen 2.315.742,00 TL olarak saptanmış, davalı ... ödemeye ilişkin savunma yapmamış, tanık olarak dinlenen mirasbırakanın oğlu Ahmet, davalı ...’ın arkadaşı olduğunu, taşınmazların neden satıldığını, para ödenip ödenmediğini bilmediğini, diğer tanıkların yörede mal varlığının erkek çocuklarına bırakılması yönünde eğilim olduğunu, dava konusu taşınmazların satılacağının duyulmadığına yönelik beyanları ve tüm dosya kapsamından mirasbırakanın asıl irade ve amacının mallarını erkek çocuklarına bırakmak, mirasçı kız çocuklarından mal kaçırmak olduğu sonucuna varılmaktadır.
3.3.3. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 saylılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın karar veren Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.