"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/87 E., 2021/1108 K.
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı Hazine vekili ve dahili davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; Batman ili, ... ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan davacılara ait 36 parsel sayılı taşınmazın 2012 yılında kamulaştırıldığını, bu parselin giriş kapısı önünde bulunan su kuyusu ile kuyuyu çevreleyen alandaki bekçi barınağının kadastro sırasında tespit harici bırakıldığını, duvarla çevrili bu alanın parselle bütünlük teşkil ettiğini ve davacıların dedelerinden beri 50 yılı aşkın zamandır kullanıldığını ileri sürerek davaya konu alanın davacılar adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davanın süresi içerisinde açılmadığını, davacı lehine zilyetlikle iktisap şartlarının oluşmadığını, taşınmaz üzerindeki su kuyusunun hangi tarihte açıldığının tespit edilmesi gerektiğini, zira kadastro sırasında bu hususun tespit edilmediğini, bu yer üzerinde emek ve masraf sarfı yapılarak tarıma elverişli hale getirilmediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 09.09.2015 tarihli ve 2013/629 Esas, 2015/335 Karar sayılı kararıyla; dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre davaya konu taşınmazın 50 yılı aşkın bir zamandır davacılar tarafından kullanıldığı, üzerinde su deposu ve kuyu bulunduğu, ziraat bilirkişi raporuna göre 30-35 yıldır üzerinde tarım yapıldığı, taşınmazın 20 yıldan fazla bir zamandır davacıların zilyetliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın 15.05.2015 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 433,12 m2 ve (B) harfi ile gösterilen 48,00 m2’lik taşınmaz bölümlerinin davacılar adına tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 04.11.2019 tarihli ve 2019/2993 Esas, 2019/6942 Karar sayılı ilamı ile, "Çekişmeli taşınmaz bölümlerine komşu 36 parsel sayılı taşınmaz hakkında Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.06.2014 tarih, 2013/283 Esas, 2014/325 Karar sayılı kararı ile kamulaştırma kararı verildiği halde Mahkemece kamulaştırma dosyası ve krokisi getirtilmemiş, tescil kararı verilen (A) ve (B) harfleri ile belirtilen bölümlerin kamulaştırma alanı içerisinde kalıp kalmadığı belirlenmemiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca; Mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için, belirtilen dava dosyası mahkemesinden getirtilmeli, kamulaştırma krokisi ile çekişmeli bölümler çakıştırılmak suretiyle çekişmeli bölümlerin kamulaştırma alanı içerisinde kalıp kalmadığı kesin olarak belirlenmeli ve kamulaştırma alanı içinde kaldığının anlaşılması halinde davacıya davasını kamulaştıran İdareye de TMK'nın 713/3 üncü maddesi gereğince yöneltmesi için süre ve imkan verilmeli, bundan sonra iddia ve savunmalar kapsamında toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, 15.05.2015 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 433,12 m2 ve (B) harfi ile gösterilen 48,00 m2’lik taşınmaz bölümlerinin mülkiyetinin davacılara ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ve dahili davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Dahili davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili temyiz dilekçesinde; davaya konu taşınmazın imar-ihya edilmediğini, zilyetlikle iktisap koşullarının davacı lehine oluşmadığını, taşınmazın zilyetlikle iktisap edilebilecek yerlerden olmadığını, Mahkemece dava tarihinden geriye 20 yıllık periyodu kapsayan hava fotoğraflarının incelenmediğini, bilirkişi raporlarının yetersiz olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; (B) harfi ile gösterilen kısım yönünden 2002 yılı hava fotoğrafından önce kullanım tespit edilemediğini, (A) ve (B) harfi ile gösterilen yerlerin toprak yapılarının aynı olduğunun belirtilmiş olmasının yeterli olmadığını, 1973 ve 1984 tarihli hava fotoğraflarının incelenen periyoda ait olmadığını, taşınmazın kullanıldığının belirtilmesinin tek başına yeterli olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın mülkiyetinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 17 nci maddeleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının d bendi, 115 inci maddesi, 190 ıncı maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 559 uncu, 640 ıncı, 701 inci , 702 nci, 996 ncı ve 6 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1. Dosyanın incelenmesinden; davaya konu taşınmaz bölümlerinin 1985 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakıldığı, bir kısım davacılara ait komşu 36 parsel sayılı taşınmazın ise 11.600 metrekare yüzölçümüyle tescil hükmüne istinaden oluşan Mart 1959 tarihli ve 12 sıra numaralı kaydı ve vergi kaydına dayalı olarak kayıt maliki ... oğlu ... adına tespit edildiği, tespitin 15.03.1985 tarihinde kesinleştiği, intikaller sonucunda tapunun bir kısım davacılar ve dava dışı şahıslardan oluşan günümüzdeki malikler adına kayıtlı olduğu, eldeki davanın 10.09.2013 tarihinde irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak açıldığı anlaşılmaktadır.
2. Mahkemece davaya konu taşınmazların tamamı yönünden zilyetlikle iktisap koşullarının davacılar lehine oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli değildir. Davaya konu taşınmazın tespit harici olduğu anlaşılmış ise de tesis kadastrosuna ait pafta ilgili kadastro müdürlüğünden getirtilmemiş, taşınmazın tescil harici bırakılma sebebi araştırılmamış, bu husus fen bilirkişi raporuyla da aydınlatılmamış, mahallinde yapılan keşifte taşınmazın evveliyatının ne olduğu hususunda beyan alınmamıştır. Taşınmazın evveliyatında hangi vasıfta olduğunun saptanması, bu taşınmazın zilyetlikle edinilebilecek taşınmazlardan olup olmadığı ve taşınmaz üzerinde imar ve ihya koşulunun oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi bakımından belirleyici olup bu şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi isabetli değildir.
3. Öte yandan, davacılar vekili dava dilekçesinde taşınmazın davacıların dedelerinden geldiğini ileri sürmüş, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar taşınmazın "davacılar" ve "dedeleri ..." tarafından kullanılageldiğini bildirmiş ise de alınan bu beyanlar taşınmazın malik sıfatıyla zilyetliğinin kim ya da kimler tarafından sürdürüldüğü hususunda hükme esas alınabilecek nitelikte değildir. Dava dilekçesinde taşınmazın 36 parsel sayılı taşınmazın devamı niteliğinde olduğu belirtilmiş ise de 36 parsel sayılı taşınmazın tapu maliklerinden bir kısmının eldeki davada davacı olmadığı, davacıların bir kısmının ise 36 parsel sayılı taşınmazın maliklerinden olmadığı, dosya içerisinde davacıların dedesi ...'in veraset ilamının da bulunmadığı tespit edilmiştir. Hal böyle olunca, taşınmazın ilk olarak kim tarafından ne şekilde kullanıldığı, kimden kime ne şekilde intikal ettiği, mirasçılar arasında taksim veya başka bir akdi veya irsi ilişkinin bulunup bulunmadığı, taşınmaz üzerinde kimlerin malik sıfatıyla zilyetliğinin bulunduğu, taşınmazın komşu 36 parsel sayılı taşınmazla bütünlük arz edip aynı kişiler tarafından kullanılıp kullanılmadığı hususları mahallinde yapılacak keşifte alınacak detaylı beyanlarla aydınlatılmalı, her bir davacının taşınmazdaki zilyetliğinin ne şekilde sürdürüldüğünün açıklanması istenmeli, beyanlar arasında meydana gelebilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeli, taşınmazların mirasbırakanlardan intikal etmiş ve paylaşılmamış olması ya da 36 parsel sayılı taşınmazın devamı niteliğinde olması halinde davacıların davada aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmeli sonucuna göre bir karar verilmelidir.
4. Bunun yanında; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ncü maddesinde senetsiz olarak edinilebilecek azami taşınmaz yüzölçümü sınırları belirlenmiş olup Mahkemece kabul kararı verilmeden önce davacılar yönünden bu sınırların da değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Mahallinde yapılacak keşifte yukarıda belirlendiği şekilde hangi davacının taşınmaz üzerinde ne şekilde zilyet olduğu ve hangi davacıların kimlerin eklemeli zilyetliğine dayandığı hususları aydınlatıldıktan sonra ortaya çıkan sonuca göre davacılar ve gerektiği takdirde bu kişileri bayii veya üstsoyları hakkında ilgili tapu ve kadastro müdürlükleri ile adliye yazı işleri müdürlüğünden senetsizden edinilen taşınmaz miktarları araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususun araştırılmaması da isabetsizdir.
5. Diğer taraftan; taşınmazın evveliyatının hangi nitelikle olduğu ve imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığına göre 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17 nci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca taşınmazın imar planı kapsamında kalıp kalmadığı, imar planı kapsamında ise ilk olarak plana alınış tarihi belirlenerek zilyetlikle edinme koşullarının belirlenmesinde bu tarihin dikkate alınması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine ve dahili davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Temyiz eden davalı Hazine ve dahili davalı DSİ Genel Müdürlüğü harçtan muaf bulunduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
14.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.