Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6485 E. 2023/54 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın sağlığında açılan ehliyetsizlik ve muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasının, mirasbırakanın yargılama sırasında ölmesi üzerine mirasçıların dava ehliyetinin olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasbırakan hayatta iken muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davası açılamayacağı, ancak mirasbırakanın yargılama sırasında ölmesiyle birlikte mirasçıların dava ehliyetinin kendi miras haklarına dayalı olarak doğacağı gözetilerek, ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin hükmü davanın usulden reddine şeklinde düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 10.01.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden asil davacılar ... ve ... ile vekilleri Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili ve diğerleri gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, ... karara bırakıldı. Süresinde verilen ve kayıt olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı taraf, babaları ...′in mirastan mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazlarını davalı ara malik ... aracılığıyla davalı oğlu ...′e aktardığını ileri sürerek ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenleriyle tapu iptali-tescile karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

1. Davalı, davanın açıldığı tarihte babaları ...′in halen hayatta olduğunu, davacıların dava açma ehliyeti bulunmadığını belirterek, davanın usul ve esastan reddini savunmuştur.

2. Dahili davalı, taşınmazları ...′ten satın aldığını sonrasında da ...′e bedeli karşılığı sattığını ifade etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16/01/2020 tarihli ve 2016/2082 E., 2020/13 K. sayılı kararıyla; satış sözleşmelerinin muvazaalı olduğu, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma iradesiyle yapıldığı gerekçesiyle, davacıların ehliyetsizlik nedeniyle tapu iptali ve tescil davalarının reddine, davalı Mehmet Zeki Aksoy yönünden muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı ... yönünden muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 07/12/2020 tarihli ve 2020/505 Esas - 2020/1278 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince usul ve yasaya uygun olarak yargılama yapıldığı, delillerin toplandığı, tanık beyanlarının alındığı, bilirkişi incelemesi sonucunda dava konusu taşınmazların satış tarihi itibariyle tapudaki satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında fahiş fark bulunduğu, 2013 yılında yapılan satışın dahili davalı tarafından 350 bin TL olarak belirtildiği, ancak bu miktarın ödendiği ispat edilemediği gibi mirasbırakan Sait’in öldükten sonra bu paranın terekesinden çıkmadığı, davalı ... tarafından dahili davalı ...'a ödendiği iddia olunan 500 bin TL civarındaki paranın hesabında olup olmadığı, ya da bu para ile almış olduğu taşınır ve taşınmaz bilgileri de dosyaya sunulmadığı, dinlenen tanık beyanları ve tüm bu nedenler birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakan Sait tarafından taşınmazların davalı ...'in yakın arkadaşı ...'a devir edilmesi, yaklaşık 3 yıl sonra da taşınmazların davalı ... tarafından bu kişiden satın alınması işlemlerinin muvazaalı olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 25.01.2022 tarihli ve 2021/965 Esas, 2022/687 Karar sayılı kararıyla; "dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava konusu şey üzerinde kim veya kimler hak sahibi ise davayı da bu kişi veya kişilerin açması gerekir. Somut olayda dava tarihi itibariyle dava ehliyeti, dava konusu taşınmazları temlik eden ve davanın açıldığı tarihte halen hayatta bulunan ...′e ait olup, davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığı kuşkusuzdur. Hâl böyle olunca; aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın tümden reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir." gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesince yukarıda tarih ve sayısı belirtilen karar ile aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; mirasbırakanları ...’in maliki olduğu 29 ve 3 parsel sayılı taşınmazları 2013 yılında muvazaalı olarak dahili davalı ...’a temlik ettiğini, ...’nın da taşınmazları mirasbırakanın oğlu olan davalı ...’e devrettiğini, işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını, temlik tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olmadığını, yargılama sırasında mirasbırakan ...’in 03.04.2017 tarihinde öldüğünü, bu nedenle 27.11.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile dava ıslah edilerek, dava konusu taşınmazların ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı olarak davacıların miras payları oranında iptal-tescil talep edildiğini, bozma kararında davanın usul yönünden reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, Mahkemece davanın esastan reddine karar verildiğini, bozma kararının da hukuka aykırı olduğunu, her ne kadar dava tarihinde mirasbırakan sağ ise de yargılama devam ederken, 03.04.2017 tarihinde öldüğünü, bu nedenle başlangıçta eksik olan dava şartının daha sonra tamamlandığını, Mahkemece verilen ilk hükmün doğru ve yerinde olduğunu, dahili davalı Mehmet Zeki Aksoy’un karar başlığında davalı olarak gösterilmesinin doğru olmadığını, mirasbırakanın temlik tarihinde emekli olup, dört dükkandan kira gelirinin bulunduğunu, taşınmazları satmasını gerektirir bir neden olmadığını, taşınmazların önce ara malik Mehmet Zeki Aksoy‘a devredildiğini, bu kişinin mirasbırakanın aile dostu ve davalı ...’in çocukluk arkadaşı olduğunu, taşınmazların en son ...’e devredildiğini, mirasbırakanın devirlerden sonra dahi ölene kadar taşınmazda oturduğunu ve dükkan kiralarını da almaya devam ettiğini, taşınmazların gerçek değerleri ile usulen mirasbırakanın banka hesabına yatırılan bedeller arasında fahiş fark bulunduğunu, kararın usul ve esas açısından hukuka aykırı olduğunu, Mahkeme gerekçesine göre davanın usulden reddedildiğini, ancak Mahkemece esastan reddedilmiş gibi davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedildiğini, oysa maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davanın terditli olarak açıldığını, her bir talep yönünden ayrı ayrı hüküm tesis edilmesi gerekirken tek bir davanın reddi şeklinde kurulan hükmün doğru olmadığını, hükmün gerekçeye uygun olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi ile şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış, 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarihli ve 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

2. Muris muvazaasında 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK'nın 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

3. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7. maddesinin ikinci fıkrasında "Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur." düzenlemesi mevcuttur.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 1211 ada 3 parsel ve 286 ada 29 parsel sayılı taşınmazların davacıların ve davalı ...′in babası olan ... tarafından 12.08.2013 tarihinde ...′a satıldığı, ...′un da bu taşınmazları 02.08.2016 tarihinde davalı ...′e sattığı, ...′in dava açıldığında halen hayatta olup, akit tarihinde de hukuki ehliyeti haiz bulunduğunun Adli Tıp Kurumu tarafından belirlendiği ve davadan sonra 03.04.2017 tarihinde öldüğü; davacıların ise, babaları ... hayatta iken 10.08.2016 tarihinde eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.

2. Hemen belirtmek gerekir ki, ehliyetsizlik iddiası yönünden yargılama sırasında ölen davacıların mirasbırakanı ...’in akit tarihinde hukuki ehliyeti haiz bulunduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile saptandığı, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iddia yönünden ise; muris muvazaasına dayalı davaların, mirasbırakanın ardılı olarak değil, miras hakkının çiğnenmesinden ötürü zarara uğrayan kişi tarafından kendi miras hakkına dayalı olarak açıldığından, bu tür davalarda dava hakkının mirasbırakanın ölümü ile doğduğu, mirasbırakan hayatta iken anılan davanın açılmasına yasal olanak bulunmadığından, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, hüküm fıkrasında sadece davanın reddine şeklinde hüküm kurulması ve kendini vekille temsil ettiren davalı ... lehine karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT'nin 7/2. maddesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.

Ancak anılan bu hususlar, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

1. Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin yerinde bulunmayan sair temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönden kabulüne; İlk Derece Mahkemesi hükmünün 1. bendinin hükümden çıkarılarak yerine 1. bent olarak “Davanın usulden reddine” cümlesinin yazılmasına, hükmün 6. bendinin hükümden çıkarılarak yerine 6. bent olarak “Davalı ... vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı ...’e verilmesine” cümlesinin yazılmasına, davacılar vekilinin değinilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile hükmün belirtilen şekliyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacılar vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılar ... ve ...’dan alınmasına,

Alınan peşin harcın yatırana istek halinde iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.01.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.