Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6603 E. 2022/8338 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın ehliyetsizliği, sahtecilik, hata, hile ve gabin iddialarına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasında, mahkemenin eksik inceleme yapıp yapmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, Yargıtay’ın önceki bozma kararına rağmen, dava konusu resmi senedin aslını temin etmeyerek imza incelemesi yaptırmaması, mirasbırakanın işlem tarihinde kör olup olmadığı hususunu araştıрмаması, sahtecilik iddiasının araştırılmaması, hile, hata ve gabin iddialarının incelenmemesi ve karşı dava hakkında hüküm kurmaması nedeniyle eksik inceleme yaptığı gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili, tazminat istemli dava sonunda Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 10.06.2022 tarihli ve 2011/478 Esas, 2022/317 Karar sayılı kararı yasal süre içerisinde tereke temsilcisi vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 20.12.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... Kocaoğlu vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... vekili Avukat .... geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verilen ve kayıt olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenerek gereği düşünüldü.

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde, mirasbırakan ...’nin ölümünden kısa süre önce 1506 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 payını davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiğini, murisin temlik tarihinde 84 yaşında olduğunu, gözlerinin görmediğini, okuma ve yazma bilmediğini, devir için sağlık raporu alınmadığını, ayırt etme gücünün olmadığını, tapuda yapılan işlem için iki tanık bulundurulmadığını, ayrıca murisin iradesinin hata, hile ve gabin ile de sakatlandığını, bedelin yeğeni .... aracılığı ile verileceği söylenerek mirasbırakanın kandırıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile ... mirasçıları adlarına payları oranında tescile karar verilmesini istemiş, aşamada davacı, tereke temsilcisi olarak atanmış, taşınmazın davalı tarafından temliki üzerine davaya tazminat davası olarak devam edileceğini bildirmiştir.

II. CEVAP

Davalı cevap dilekçesinde, eksik harcın tamamlanması gerektiğini, davacının dava ehliyeti olmadığını, emlakçı vasıtası ile tüm paydaşların paylarının alındığını belirterek davanın reddini savunmuş, karşı dava ile; saygın bir iş adamı olduğunu, yaşlı bir kadını kandırarak taşınmazını aldığına dair iddiaların kendisini üzdüğünü ileri sürerek 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 05.04.2011 tarihli ve 2010/13190 Esas, 2011/3934 Karar sayılı kararı ile "...Dava dışı mirasçıların tamamının davada yer almadıkları gibi terekeye temsilci atanmadığından davanın görülebilirlik koşulunun ikmâl edilmeden işin esası bakımından karar verilmiş olması doğru değildir. Diğer taraftan, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. (Hukuk Genel Kurulunun 11.4.1990 tarih, 1/152 - 236 sayılı kararı) O halde, öncelikle ve kamu düzeni ile ilgili olan miras bırakan ...'nin akit tarihinde ehliyetsiz olduğu iddiasının çözüme kavuşturulması gerekeceğinde kuşku yoktur. mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve soruşturmanın yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde hükme elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Ayrıca, karşı dava yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması da doğru değildir." gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 10.06.2022 tarihli ve 2011/478 Esas, 2022/317 Karar sayılı kararı ile; ehliyetsizlik iddiası yönünden Adli Tıp Kurumu raporu ile mirasbırakanın işlem tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğu, sahtecilik iddiası yönünden dava konusu işleme dayanak resmi senedin bulunamaması sebebiyle imza incelemesi yapılamadığı, ispat yükü de davacı da olduğundan iddiasını ispatlayamadığı, şekil eksikliği yönünden dinlenen tanık anlatımları, murise ait dosyaya celp edilen kurum ve kuruluş evrakları birlikte değerlendirildiğinde işlem tarihinde murisin kör olduğu yönündeki beyanların da ATK raporunda değerlendirildiği, bu hali ile murisin, işlemde iki tanığın hazır bulundurulmasını gerektirecek bir engelinin bulunmadığı için işlemde şekil eksikliği bulunmadığı, hata, hile, gabin yönünden dinlenen tanık anlatımları, celp edilen kayıtlar ve resmi senet örnekleri dikkate alındığında, murisin hataya ve hileye düşerek taşınmazı devrettiğine dair ispat yükünün davacıda olduğu, davacı tarafından dosyaya bu hususu ispata yarar bir delilin sunulamadığı, tapuda imzalanan resmi senede karşı yazılı bir delil de ibraz edilemediği, bu hali ile davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Kararı Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde tereke temsilcisi tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Tereke temsilcisi temyiz dilekçesinde, resmi senedin daha önce mahkemeye gönderilmesi nedeniyle bulunamadığını, İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinden gelen 12.10.2006 tarihli cevabi yazıda murisin iki gözünün de kör olduğunun bildirildiğini, davanın ispat edildiğini, Adli Tıp Kurumunun murisin temlik tarihinde kör olup olmadığını da incelemesi gerektiğini, murisin okuma yazma bilmediğini, devir için sağlık raporu alınmadığını, değerin çok altında satış yapıldığını, tapuda murise ait olduğu belirtilen imzanın ...'e ait olma ihtimali olduğunu, satış bedelinin ödendiğinin ispat edilemediğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik, sahtecilik, hata, hile, gabin hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 705 inci maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022 nci maddesinin 1 inci fıkrasında “ Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.” hükmü düzenlenmiştir.

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

6.2.2. Bilindiği üzere; sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, Borçlar Kanununda esaslı hatanın tanımı yapılmamış, 24 üncü maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.

Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi BK’nın 25 inci ve TMK’nın 2 nci maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın. Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, BK’nın 26 ncı maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.

Ayrıca, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir ve hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.

6.2.3. Hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Borçlar Kanununun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

6.2.4. Sözleşmenin gabin nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki nispetsizliğin, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek, istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmağa, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış Borçlar Kanunun 21 inci maddesi ile aynen "bir akitte ivazlar arasında açık bir nisbetsizlik bulunduğu takdirde eğer gabin mutazarrırın muzayaka halinde bulunmasından veya hiffetinden yahut tecrübesizliğinden istifade suretiyle vukua getirilmiş ise mutazarrır bir sene zarfında akti feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir" hükmü getirilmiştir.

O halde, gabinden söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı nispetsizlik yanında bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik(hafiflik ) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı verir. Hemen belirtmek gerekir ki gabin davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde mutazarrırın kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.

6.2.5. Mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Diğer taraftan Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usuli kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese, Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (9.05.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK).

6.2.6. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 297 nci maddesinin ikinci fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1506 parsel sayılı taşınmazda 71/240 oranında pay sahibi olan mirasbırakan ....’nin ve diğer paydaşların paylarını 18.05.2004 tarihinde davalı ...’a temlik ettikleri, ...’ın da 18.08.2015 tarihinde taşınmaz dava dışı Şirket’e devrettiği, Adli Tıp Kurulu'nun 07.01.2019 tarihli raporu ile mirasbırakan ...’in işlemin yapıldığı 18.05.2004 tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.

6.3.2. Somut olayda, Mahkemece birkaç defa Tapu Müdürlüğünden davaya konu resmi senet aslının istenildiği, Tapu Müdürlüğü tarafından resmi senet aslı gönderilmediği gibi senet aslının akıbeti hakkında bir açıklamada bulunulmadığı, mirasbırakanın işlem tarihinde kör olup olmadığının araştırılmadığı, bozma kararına uyulmasına rağmen bozma kararının gerekleri yerine getirilmeyerek eksik tahkikatle yetinildiği gibi, HMK’nın 297 nci maddesine aykırı olacak şekilde karşı dava yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar da verilmemiştir.

6.3.3. Hal böyle olunca, öncelikle davaya konu resmi senet aslının temin edilerek imzanın murise ait olup olmadığı ve işlem tarihinde kör olup olmadığı hususlarının Adli Tıp Kurumundan alınacak raporlar ile tespit edilmesi, şayet sahteciliğin sübut bulmadığı anlaşılır ise şekil eksikliğinin üzerinde durularak akdin sıhhatine ne derecede etkili olacağının değerlendirilmesi, şekil yönünden eksikliğin bulunmadığı ya da akde etkili olmadığı sonucuna varılır ise, davacının hile, hata ve gabin iddialarının incelenmesi, karşı dava hakkında da olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

V. SONUÇ

Tereke temsilcisi vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden tereke temsilcisi vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.