"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme kararı davacı mirasçısı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:
Davacı vasisi vekili, davacının oğlu olan dava dışı ..., davacının hastalığından yararlanarak hile ile maliki olduğu 4270 parsel sayılı taşınmazı devraldığını, davacının akli melekelerinin yerinde olmadığı için kısıtlandığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ve davacı kısıtlı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin dava konusu taşınmazı bedelini ödemek suretiyle satın aldığını, tapu kaydına güvenerek ve iyiniyetle hareket ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “... ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nin 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür. Somut olayda; Mahkemece hukuki ehliyetsizlik iddiası konusunda yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde bir araştırma ve uygulama yapıldığı söylenemez. Öyle ise, tarafların hukuki ehliyetsizlik yönünde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, davacıya ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler ve benzeri belgelerin getirtilmesi, ondan sonra 2659 sayılı Yasanın 7 ve 16. maddeleri göz önünde tutulmak suretiyle davacıyla birlikte dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilerek davacının 16.03.2010 tarihli akit tarihinde ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde hile iddiasının incelenmesi gerekmektedir....” gerekçesi ile bozulmuş, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere ... Medeni Kanunu'nun 640. maddesi uyarınca terekeye temsilci atanması durumunda, davanın tereke temsilcisinin veya bu sıfatla vekil kıldığı avukatın huzuru ile sürdürülmesi gerektiği tartışmasızdır. Tereke temsilcisinin atanması ile mirasçıların terekeyi temsil ve davayı takip yetkisi ortadan kalkmaktadır. Başka bir söyleyişle, mirasçıların davayı takip yetkisi sona erer ve bununla bağlantılı olarak da hükmü temyiz hakkı miras şirketini temsilen tereke temsilcisine geçer.
Somut olayda, davacının yargılama aşamasında 27.11.2016 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları ..., ..., ....ve .... kaldıkları, .... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/143 Esas, 2018/741 Karar sayılı kararı ile davacı ...'nın terekesine ...'nın temsilci olarak atandığı ve kararın istinaf edilmeksizin 12.04.2019 tarihinde kesinleştiği, Mahkemece verilen kararın tereke temsilcisine 20.06.2022 tarihinde tebliğ edildiği, ancak tereke temsilcisi tarafından temyiz isteminde bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Mirasçı ... vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE,
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
06.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.