Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6636 E. 2023/2697 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, torununa bağışlamak istediği taşınmazların torununun kayınpederine satışı nedeniyle açtığı tapu iptal ve tescil davasında, davacının iradesinin hile ile fesada uğratılıp uğratılmadığı ve hak düşürücü sürenin geçip geçmediği uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının işlem tarihinde fiil ehliyetine sahip olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olması ve tanık beyanlarından davacının taşınmazların davalıya devrini bildiği, devrin iradi olduğu ve iradesinin fesada uğratılmadığı sonucuna varılması nedeniyle, yerel mahkemenin davayı kabulüne ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istekli davada bozma kararında uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, yaşlı olup okuma yazma bilmediğini, dava dışı torunu ...’ın kendisine ölünceye kadar bakacağına söz vermesi üzerine 957 ve 958 parsel sayılı taşınmazlarını güvendiği Şeref’e bağışlamak amacıyla tapu müdürlüğüne gittiklerini, taşınmazları torununa bağışladığını düşünürken bir bayram sabahı kendisini şehir merkezine götürmesini istediği torunundan taşınmazların bağışla değil satışla kayınpederi olan davalıya temlik edildiğini öğrendiğini, yapılan işlemlerin hukuki sonuçlarını kavrama yeteneğini kaybettiğini, devir sırasında sağlık raporu alınmadığını, hataya düşmeseydi ilgisi olmayan, yakınlığı bulunmayan davalıya taşınmazlarını bedel almaksızın vermeyeceğini, aldatıldığını ileri sürerek, tapu iptali ve tescil talep etmiş, aşamada ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil olmuşlardır.

II. CEVAP

Davalı, hak düşürücü sürenin geçtiğini, iddiaların doğru olmadığını, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, davanın kötüniyetle açıldığını belirtip, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 28/01/2016 tarihli ve 2014/506 Esas, 2016/55 Karar sayılı karar ile davanın 1 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığı ve hile iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2. Dairenin 17/06/2020 tarihli ve 2017/2634 Esas, 2020/2741 Karar sayılı kararıyla; “Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. ...öncelikle ehliyetsizlik yönünden yukarıda belirtilen ilkeler ışığında gerekli araştırmanın yapılması, davacının temlik tarihinde ehliyetsiz olduğunun anlaşılması halinde davanın kabul edilmesi, ehliyetli çıkması halinde davada dayanılan diğer hukuki neden olan hile iddiası yönünden toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek olayda davacının hileye düşürüldüğünü öğrendiği tarihten itibaren hak düşürücü sürenin geçip geçmediğinin belirlenmesi, hak düşürücü süre geçmedi ise yukarıdaki ilkeler çerçevesinde işin esasının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının işlem tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğu ve hile iddiasının kanıtlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının hileye düşürüldüğünü öğrendiği tarihin hatalı değerlendirildiğini, davacı tanığı ...’nın beyanlarına göre davacının kurban bayramından daha önceki bir dönemde temliki bildiğinin anlaşıldığını, diğer davacı tanıklarının da temlik tarihinde davacının taşınmazın davalıya devredildiğini bildiğini ifade ettiklerini ve hak düşürücü sürenin geçtiğini, eksik ve hatalı inceleme ile karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Diğer taraftan, ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması, kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi nedeniyle, bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

2. "Hile"(aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun(TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun(BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı gibi; taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf bu hakkını kullanarak hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 13.02.2012 tarihinde dava konusu 957 ve 958 parsel sayılı taşınmazlarını dava dışı torunu ...’nın (aşamada davacının ölmesi ile dahili davacı oldu) anılan tarihte kayınpederi olan davalıya toplam 13.000,00 TL bedelle satış suretiyle temlik ettiği, dahili davacı ... ile davalının kızının 23/01/2014 tarihinde boşandıkları, eldeki davanın 14/11/2014 tarihinde açıldığı, 23/05/2022 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre davacının işlemin yapıldığı 13/02/2012 tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun saptandığı anlaşılmaktadır.

2. Davacı, dava dilekçesinde dava konusu taşınmazları torununa temlik etmek iradesi ile hareket ettiğini, ancak bu iradesine aykırı olarak taşınmazların torununun kayınpederi olan davalıya devredildiğini ve iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürmüş olup, dinlenen davacı tanıklarının ve özellikle dahili davacı ...’nın annesi ...’nın beyanlarından; dava konusu taşınmazların davalıya temlikinin iradi olduğu, dahili davacı ...’nın isteği doğrultusunda devrin davalıya yapıldığı, bu durumun davacı tarafından bilindiği, davacının ... ile davalının kızının 23/01/2014 tarihinde boşanmaları üzerine eldeki davayı açtığı ve iradesinin fesada uğratılmadığı sonucuna varılmaktadır.

3. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3 . maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

18.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.