Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6818 E. 2023/576 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, davalının kendisini kandırarak miras paylarını üzerine geçirdiği iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davası ile kamulaştırma bedellerinin tahsili istemli davada, yerel mahkemece hükmedilen tazminata faiz işletilmemesinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davası ile kamulaştırma bedellerinin tahsili istemli davada, mahkemece hükmedilen tazminata faiz işletilmemesi usul ve yasaya aykırı olduğundan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR : Kısmen Kabul-Kısmen Ret

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı ve davalı vekilleri tarafından süresinde duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 31.01.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verilen ve kayıt olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı asıl ve birleştirilen davalarda, davalı kardeşi ... ...’nin, ortak mirasbırakanları ...’den kalan 104, 7, 572, 1400 ada 5, 6, 15, 114, 143, 299, 36 ve 99 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını kendisini kandırarak 20.04.2011 tarihinde adına tescil ettirdiğini, öte yandan bu taşınmazlardan 299 ve 1400 ada 6 sayılı parsellerin kamulaştırma bedelinin de davalıya ödendiğini, 2004 yılından beri işitme ve konuşma kaybı yaşadığını, davalının bu halinden yararlandığını, neyi imzaladığını dahi bilmediğini, kendisine herhangi bir satış bedeli ödenmediğini ileri sürerek 299 ve 1400 ada 6 sayılı parseller yönünden şimdilik 3.000,00’er TL tazminatın davalıdan tahsilini, diğer taşınmazlar yönünden davalı adına olan payın iptali ile adına tescilini istemiş, 26.6.2019 tarihli ıslah dilekçesinde, asıl ve birleştirilen davaların toplam değerini bilirkişi raporu ile belirlenen 811.975,84 TL olarak ıslah ettiklerini bildirmiştir.

II. CEVAP

Davalı, asıl ve birleştirilen davalarda iddiaların gerçeği yansıtmadığını, davacının hukuki ehliyeti haiz olup yapılan işlemlerden haberdar olduğunu, satışın gerçek olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 23.09.2014 tarihli ve 2012/136 Esas, 2014/239 Karar sayılı kararıyla; işlem tarihinde davacının hukuki ehliyete sahip olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 14.11.2017 tarihli ve 2015/1716 Esas, 2017/6400 Karar sayılı kararıyla, "...İddianın ileri sürülüş biçimi ve tüm dosya içeriğine göre; asıl ve birleştirilen davaların hukuki ehliyetsizlik ve aldatma hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil ile tazminat isteklerine ilişkin olduğu açıktır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek aldatma hukuksal nedeni üzerinde durulması, taraf delillerinin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile eksik incelemeyle yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Kabule göre de;...Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulunun 23/07/2014 tarihli bilirkişi raporu davacı tarafa tebliğ edilmeden hukuki dinlenilme ... ihlali yaratacak şekilde sonuca gidilmiş olması da isabetsizdir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Mahkemesince Birinci Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 24.12.2019 tarihli ve 2018/272 Esas, 2019/401 Karar sayılı kararı ile hile (aldatma) olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen, birleştirilen davanın ise tümüyle kabulüne karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 07.09.2021 tarihli ve 2020/754 Esas, 2021/3816 Karar sayılı kararıyla "...Hal böyle olunca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 184. maddesi hükmü gereğince, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için taraflara söz verilip tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra, tüm taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanun'un 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma ... verilmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

D. Mahkemesince İkinci Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 19.04.2022 tarihli ve 2021/281 Esas, 2022/132 Karar sayılı kararı ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı tanıklarının beyanları ve 793 yevmiye numaralı resmi senette yer alan satış bedeli birlikte dikkate alındığında, davacının dava konusu temliki gerçekleştirirken iradi davranmadığı ve aldatma hukuksal nedeninin varlığının ispat edilmiş olduğu, yanılma esaslı olmasa bile, aldatma sonucu sözleşme yapan davacının sözleşmeyle bağlı olmayacağı ve verdiği şeyi geri isteyebileceği gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine - birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde, Mahkemece verilen kararın esas itibari ile usul ve yasaya uygun olduğunu, ancak ilgili kararda kamulaştırılmış olan Rize ili, Çayeli ilçesi, Sabuncular Mahallesi 1545 ada 32 (Eski 299) parselin 2/6 hissesi ile birleştirilen davada Rize ili, Çayeli ilçesi, Sabuncular Mahallesi 1400 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 3.844,16 m2'lik kısmının acele kamulaştırma bedelinin iptali istenen 2/12 paya isabet eden 79.048,75 TL bedelin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verildiğini, ödemelere ilişkin dava tarihi itibari ile temerrüt gerçekleştiğinden faiz işletilmesi gerekirken, Mahkemece eksik değerlendirme neticesinde faize hükmedilmediğini belirterek verilen kararın faiz yönünden düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.

Davalı vekili temyiz dilekçesinde, Mahkeme kararının gerekçeden yoksun olup, ... yargılanma hakkının ihlaline sebebiyet verdiğini, davacının aldatma iddiasını ispatlayamadığını, Mahkemenin kabulüne göre de iptaline karar verilen hisselerin hatalı tespit edildiğini, dava konusu taşınmazların değerinin de hatalı bir şekilde tespit edildiğini, hatalı şekilde tespit edilen değerler üzerinden müvekkili aleyhine hükmedilen harç ve vekâlet ücreti yönünden de verilen kararın hatalı olduğunu, tapu iptali ve tescil davası ile alacak davasının aynı davada birlikte görülmesinin de doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve hile hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteklerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi ile şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (...) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

2. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

3. Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca araştırma ve inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde kural olarak isabetsizlik bulunmadığından, davalı vekilinin tüm- davacı vekilinin ise aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davacı vekilinin asıl ve birleştirilen dava dilekçelerinde tazminat ve faiz isteminde de bulunduğu, Mahkemece hüküm kurulurken faiz talebi hakkında bir karar verilmediği anlaşılmaktadır.

Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HMK'nın geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca, Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalının tüm, davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Mahkeme kararının hüküm kısmının; asıl davaya ilişkin 1. fıkrasının d bendinin hüküm yerinden çıkarılmasına, yerine d bendi olarak; "Rize ili Çayeli ilçesi Sabuncular Mahallesi 1545 ada 32 parsel (eski 299) sayılı taşınmazın 1.079,77 m2'lik kısmının acele kamulaştırma bedelinin iptali istenen 2/6 paya isabet eden 44.407,34-TL bedelin 3000 TL'sinin dava tarihinden, 41.407,34 TL'sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine" cümlesinin yazılmasına,

3. Mahkeme kararının hüküm kısmının; birleştirilen davaya ilişkin 2.fıkrasının a bendinin hüküm yerinden çıkarılmasına, yerine a bendi olarak; "Rize ili Çayeli ilçesi Sabuncular Mahallesi 1400 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 3.844,16 m2'lik kısmının acele kamulaştırma bedelinin iptali istenen 2/12 paya isabet eden; 79.048,75 TL bedelin 3000 TL'sinin dava tarihinden, 76.048,75 TL'sinin ıslah (26.06.2019) tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine" cümlesinin yazılmasına,

Hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının davacıya iadesine,

03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

31.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.