Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6998 E. 2022/8339 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın davalıya yaptığı taşınmaz devrinin muris muvazaası içerip içermediği.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasbırakanın gerçek iradesinin tespitinin esas olduğu muris muvazaası davalarında, davacının iddia ettiği muvazaayı ispatlayamaması ve davalının ise satış bedellerine ilişkin banka dekontlarını sunması gözetilerek, davacı tarafın ispat yükünü yerine getiremediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

İLK DERECEMAHKEMESİ : Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün Dairece bozulması üzerine, verilen direnme kararı davacı vekilince süresi içinde temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde, mirasbırakan Hasan'ın dava konusu 759 ada 1, 759 ada 3, 763 ada 1, 757 ada 7, 756 ada 6 ve 760 ada 13 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalıya satış suretiyle devrettiğini, devir tarihinde davalının üniversite öğrencisi olup alım gücü bulunmadığını, temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiş, aşamada 760 ada 13 parsel sayılı taşınmaz yönünden talebini bedele dönüştürdüğünü bildirmiştir.

II. CEVAP

Davalı, devrin muvazaalı olmadığını, davacının mirasbırakanından bedeli karşılığında dava konusu taşınmazların kuru mülkiyetini temellük ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 05.04.2017 tarihli, 2017/265 Esas ve 2017/287 Karar sayılı kararıyla; devir tarihinde üniversite öğrencisi olan davalının satış bedellerinin babası tarafından ödendiği yönünde dinlettiği tanık anlatımlarının bu iddiasını ispatlayacak güçte olmadığı ve mirasbırakanın dava konusu devirleri para karşılığı yaptığının da dosya kapsamı ile şüpheli olduğu ve çekişme konusu 760 ada 13 parselin ise davalı adına kayıtlı olmadığı gerekçesiyle mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına, 759 ada 1, 763 ada 1, 756 ada 7, 756 ada 6 ve 759 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın kabulüne, dava konusu 760 ada 13 sayılı parsel bakımından ise davanın pasif husumet ehliyeti eksikliği nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 21.05.2019 tarihli, 2017/2661 Esas ve 2019/3182 Karar sayılı kararıyla; “…Davacı taraf tanık bildirmemiş olup davalı tanıkları da temliklerin muvazaalı olduğu yönünde beyanda bulunmamışlar, ayrıca davalı taraf dosyaya 17.06.2011 tarihinde mirasbırakanın banka hesabına açıklamasında “... Zeytinburnu parseleri için” yazan 1.250.000,00 TL ve 20.06.2011 tarihinde ise açıklamasında “... Sarıyer 13 parsel satış için” yazan 500.000,00 TL yatırdığına ilişkin banka dekontları sunmuştur. Salt bedeller arasındaki oransızlık ise tek başına muvazaanın delili değildir. Tüm bu olgular birlikte değerlendirildiğinde muvazaa iddiasının kanıtlandığını söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, temliklerin mal kaçırma amaçlı olduğu iddiasının davacı tarafça usulünce kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

3. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 24.10.2019 tarihli, 2019/1304 Esas ve 2019/1446 Karar sayılı kararıyla; çekişmeli taşınmazların belirlenen gerçek değeri ile resmi akitte gösterilen değeri arasındaki aşırı fark bulunduğu, satış senedinde gösterilen bedellerin murise ödendiği ispatlanamadığı, delil listesinde bahsedilen dekontların gerçek ödeme olduğunun ispatlanamadığı, savunma ve davalı tanıklarının anlatımları ile mali durumu iyi olan ve hatta tanınmış bir şirkette payları bulunan mirisin taşınmaz satmasını gerektirecek makul bir sebebinin ve davaya konu devir nedeniyle yapıldığı ödemelerin murisçe ne şekilde kullanıldığının davalı tarafça ispatlanamadığı, murisin taşınmazları satmasını gerektirecek bir ihtiyacının bulunmadığı, murisin sağlığında diğer mirasçıları kapsayacak biçimde herhangi bir paylaştırmasının bulunmadığı, somut olayda denkleştirme olgusunun gerçekleşmediği, davalının temlik tarihinde öğrenci olduğu, paranın davalının babası tarafından ödendiği yönünde tanık dinlenilmişse de, tanık anlatımları da bu iddiasını ispatlayacak güçte olmadığı, murisin temlik tarihinde 88 yaşında olduğu, başka malvarlığının ve sosyal güvencesinin bulunduğu, davalı tarafça bu devir için yapıldığı iddia edilen ödemelerin muvazaayı gizleme kastı ile yapıldığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.

4. Direnme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davalı temyiz dilekçesinde, ödeme makbuzlarını dikkate alınmadığını,    bedellerin davaya konu taşınmazlar üzerinde kendi lehine intifa hakkı tesis ettiren babası ... tarafından ödendiğinin sabit olduğunu, taşınmazların devrinde çıplak mülkiyetinin hesaplanmasında intifa hakkının bedel tespitine olan yansıması dikkate alınmadığını, davalı tanık beyanlarının yok sayıldığını, davacının muvazaa iddiasını ispatlayan somut bir delil veya vaka ileri süremediğini, tanık bildirmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Muris muvazaasında 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706 ncı, Türk Borçlar Kanunu'nun 237 nci ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

6.2.2. HMK’nın 190 ıncı maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." hükmüne, 4721 sayılı TMK’nın 6 ncı maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükmüne yer verilmiştir.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan Hasan'ın maliki olduğu dava konusu 756 ada 6 sayılı parselin tamamının, paydaşı olduğu 759 ada 1,  763 ada 1, 759 ada 3 sayılı parsellerdeki 1/6 payı ile 756 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payının tamamının intifa hakkını dava dışı Ümite'e, kuru mülkiyetini eldeki davalı ...'ye satış suretiyle devrettiği, 21.06.2011 tarihinde ise maliki olduğu çekişme konusu 760 ada 13 parselin intifa hakkını dava dışı ...'e tanıyarak kuru mülkiyetini davalıya sattığı, 07.07.2011 tarihinde mirasbırakan Hasan'ın çocuksuz ve dul olarak 21.04.2014 tarihinde öldüğü geriye kardeşi İrfan'ın çocukları olan davalı Zerrin, ... ve dava dışı Asuman ile kardeşi Leman'ın çocukları davacı ... ile dava dışı Ahmet Sinan'ın kaldığı, davalı ...'nin dava dışı mirasçı ...'in oğlu olduğu anlaşılmaktadır.

6.3.2. Somut olayda, davalı tarafın cevap dilekçesinde banka kayıtlarına delil olarak dayandığı, 03.12.2015 tarihli ön inceleme duruşmasında mahkemece “HMK 140/5 mad. gereğince taraf vekillerine dilekçelerinde bildirdikleri ancak dosyaya henüz sunmadıkları belgeleri var ise dosyaya ibraz etmeleri, başka yerden getirilebilmesi amacı ile gereken açıklamayı yazılı olarak yapmaları ve müzekkere giderlerini yatırmaları” hususunda ihtarat yapıldığı, bunun üzerine davalı vekilince 17.12.2015 tarihinde sunulan dilekçe ile 17.06.2011 tarihinde mirasbırakanın banka hesabına açıklamasında “... Zeytinburnu parselleri için” yazan 1.250.000,00 TL ve 20.06.2011 tarihinde ise açıklamasında “... Sarıyer 13 parsel satış için” yazan 500.000,00 TL yatırdığına ilişkin banka dekont suretlerinin sunulduğu, davacı tarafın tanık bildirmediği, dinlenilen davalı tanıklarının da temliklerin muvazaalı olduğu yönünde beyanda bulunmadıkları görülmüştür. Bedeller arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olmadığı da kuşkusuzdur. Tüm bu olgular birlikte değerlendirildiğinde muvazaa iddiasının kanıtlandığını söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.

6.3.3. Hal böyle olunca, muris muvazaası davalarında mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasının elzem olduğu, TMK’nin 6 ncı ve 6100 sayılı HMK’nin 190 ıncı maddeleri gereğince ispat yükü kendisinde olan davacı tarafın da murisin iradesinin mal kaçırma olduğunu ispat edemediği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi yönündeki bozma kararı yerindedir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca görevli Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 20.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.