"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TARİHİ : 07.05.2014
KARAR : Açılmamış sayılmasına
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve terkin davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili, dava konusu 1487 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar kesiminde kalan kısmının tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılarak kamuya terkinine karar verilmesini istemiş ve 30.03.2015 tarihli duruşmada alınan beyanında, tapuda şerh edilen kısım yönünden iptal kararı verilmesini istediklerini beyan etmiştir.
II. CEVAP
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 30/03/2015 tarihli ve 2014/415 Esas, 2015/208 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulüne, 1487 parselde davalı adına kayıtlı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan 29,34 m²'lik kısmının tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24/04/2017 tarihli ve 2017/5663 Esas, 2017/6098 Karar sayılı kararıyla “Hükme esas alınan krokide iptal ve tescil harici bırakılmasına karar verilen 29,34 m²'lik yerin gösterilmediği, hükmün bu hali ile infaza elverişli olmadığı, Mahkemece, iptali ile sicilden silinmesine karar verilen miktarın gösterildiği krokinin fen bilirkişi tarafından çizdirilmesinin sağlanmasından sonra karar verilmesi gerektiğine” işaret edilerek bozma kararı verilmiştir.
Bozmaya uyulduktan sonra İlk Derece Mahkemesinin 19/11/2019 tarihli ve 2017/773 Esas, 2019/607 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne, 1487 parselde kayıtlı taşınmazın 12.11.2018 tarihli fen bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen ve kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan 3.648,43 m²’lik kısmının davalı adına olan tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 16/06/2020 tarihli ve 2020/823 Esas, 2020/3466 Karar sayılı kararıyla “Davacı vekilinin talebi, dava dilekçesi ve 30.03.2015 tarihli yargılama oturumundaki beyanına göre dava konusu 1487 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesinde gösterilen 29,34 m²’lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve terkin isteğine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK’nin) 26. maddesinin 1. fıkrasında, hakimin; tarafların talep sonuçları ile bağlı olduğu belirtildikten sonra, bu talepten fazlasına veya başkasına karar veremeyeceği hükme bağlanmıştır. Açılan bir davada hakim, istenilenden fazlasına veya başka bir şeye hükmedemez. Diğer yandan, Mahkemece Yargıtayın bozma kararına uyulmakla usuli müktesep hak oluşur. Az yukarıda da belirtildiği gibi, ilk karara ilişkin temyiz incelemesinde iptal ve terkinine karar verilen 29,34 m²’lik kısmın infaza elverişli olacak şekilde gösterildiği krokinin fen bilirkişi tarafından çizdirilmesinin sağlanmasından sonra karar verilmesi gerektiği yönünde bozma yapılmıştır. Bu durum, taraflar lehine usuli müktesep hak doğurur. Mahkemece, uyulan bozma kararı doğrultusunda davacı vekilinin talebi gözönünde tutularak infaza elverişli şekilde anılan 29,34 m²’lik bölümün ifrazen iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verilmesi gerekirken usul hükümlerine aykırı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile iptali talep edilen 29,34 metrekare yüz ölçümlü taşınmaz bölümünün davaya konu 14 parsel sayılı taşınmazın hangi kısmına isabet ettiğinin belirlenemediği, davacı vekiline talep sonucunu bu yönde açıklamak üzere HMK'nın 119/1-ğ maddesi uyarınca verilen kesin süre sonucunda davacının 3.648,43 metrekare üzerinden talepte bulunduğu, duruşmada dinlenen fen bilirkişisinin de taşınmazın yerini belirleyemediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, verilen kesin süre içerisinde talep sonucuna ilişkin dilekçe sunulduğunu, 29,34 metrekarelik bölümün hangi kısma tekabül ettiğinin tespit edilemediği belirtilmiş ise de taşınmazın 3.684,43 metrekarelik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı hususunun Mahkemeye ve Tapu Müdürlüğüne bildirildiğini, ayrıca fen bilirkişisinin nihai raporunda 29,34 metrekarelik taşınmaz bölümünün de gösterildiğini, bu itibarla talep sonucunun açık olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 3621 sayılı Kıyı Kanunu uyarınca açılan tapu iptali ve terkin istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
T.C. Anayasası'nın ''Kıyılardan Yararlanma'' başlıklı 43. maddesinde; ''Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.''
3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 5. maddesinde ''Kıyılar ile ilgili genel esaslar aşağıda belirtilmiştir: Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır, Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Kıyı kenar çizgisinin tespit edilmediği bölgelerde talep vukuunda, talep tarihini takip eden üç ay içinde kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Sahil şeritlerinde yapılacak yapılar kıyı kenar çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilir. Yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanlar, ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebilir. Sahil şeritlerinin derinliği, 4. maddede belirtilen mesafeden az olmamak üzere, sahil şeridindeki ve sahil şeridi gerisindeki kullanımlar ve doğal eşikler de dikkate alınarak belirlenir. Taşıt yolları, sahil şeridinin kara yönünde ... yaklaşma sınırı gerisinde kalan alanda düzenlenebilir. Sahil şeridinde yapılacak yapıların kullanım amacına bağlı olarak yapım koşulları yönetmelikte belirlenir.'' hükmüne yer verilmiştir.
28.11.1997 tarihli ve 1996/5 E., 1997/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğu; ancak, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idari yargı tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine işaret edilmiştir.
3. Değerlendirme
Dosyanın incelenmesinde, Mahkemece bozma öncesinde yapılan keşifler sonucunda çekişmeli taşınmazın 3.648,26 metrekare yüz ölçümlü kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığının belirlendiği, ne var ki davacı vekilinin tapuda şerh edilen miktar kadar kısım yönünden karar verilmesini talep ettiği, dava tarihi itibariyle taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesinde 29,44 metrekarelik kısmın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığının belirtildiği ve kurulan ilk hükümde taleple bağlı kalınarak 29,44 metrekare yönünden hüküm kurulduğu, taşınmazın beyanlar hanesindeki yanlışlık anlaşılarak düzeltilme yoluna gidilmiş ise de eldeki davada Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma kararlarına uyulmakla davacı lehine hüküm kurulabilecek azami yüz ölçümünün 29,44 metrekareden ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, Mahkemece hüküm kurulabilecek azami büyüklük olan 29,44 metrekarelik yüzölçümünün davalı lehine kesinleştiği gözetilerek bu bölümün taşınmazın uygun bir kısmı üzerindeki konumunun belirlendiği ve infaza elverişli olan 26/10/2021 tarihli bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile davacı tarafa talep sonucunu açıklamak üzere kesin süre verilmesi ve nihayetinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
22/06/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.