Logo

1. Hukuk Dairesi2022/7207 E. 2023/3457 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu mera olarak tescil edilen taşınmazın davacılar tarafından tapu iptali ve tescili istemiyle açılan dava.

Gerekçe ve Sonuç: Çekişmeli taşınmazın toplanan delillerden mera vasfında olduğu, özel mülkiyete konu edilemeyeceği ve zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı gözetilerek mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

DAVALILAR : Hazine vekili Avukat ..., Büyükşehir Belediye Başkanlığı Avukat ..., ... Belediye Başkanlığı vekili Avukat ...

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 20.06.2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... v.d. vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... Büyük Şehir Belediye Başkanlığı vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, ... karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili 27.02.2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacılar ..., ... ve ...'nun muris ...'ın çocukları, diğer davacıların ise murisin vefat eden oğlu ...'ın mirasçıları olduklarını, ... ili ... ilçesi ... köyü 417 ada 36 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün müvekkillerine ait olmasına ve kendilerine murislerinden silsile yoluyla intikal etmesine rağmen kadastro sırasında davalılar adına mera olarak tespit ve tescil edildiğini, yapılan bu kadastro tespitinin hatalı olduğunu, bölgedeki mera alanlarının kadimden buyana belli olup, bu alanların tüm yöre halkı tarafından bilindiğini, müvekkillerine ait arazilerin ise bu mera alanlarının dışında kaldığını, etrafı çitle çevrili, sınırları belli, üzerinde yüzyıldan daha eski evler bulunan ve tarım arazisi olarak işlenen arazilerin kadastro sırasında mera olarak yazıldığını beyanla, dava konusu ... ili ... ilçesi ... köyü 417 ada 36 parsel sayılı taşınmazın mera olarak yapılan tescilinin iptali ile müvekkili davacılar adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddiasına konu taşınmazın mera vasfı taşıdığını, dolayısıyla zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını, mülkiyeti Hazineye ait olan bu nitelikteki yerlere ilişkin davalarda intifa hakkı sahibi olan Belediyelere husumet yöneltilemeyeceğini, yine yargılama giderlerinden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; yersiz açılan davanın reddi gerektiğini, dava konusu taşınmazın mera vasfı taşıdığını ve özel mülkiyete konu edilemeyeceğini, bu nitelikteki yerlerde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz iktisap edilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafın mülkiyete ilişkin açıklamalarının somut verilerden uzak, belgeye dayanmayan soyut iddialardan ibaret olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı ... Belediye Başkanlığı cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kamu malı olarak tescil edildiğini ve Devlete ait olduğunu, davacı tarafın iddialarını ispatalayacak derecede güçlü ve inandırıcı deliller ortaya koyamadığını, öte yandan davacı tarafın iddialarının zamanaşımına uğradığını, ayrıca hak düşürücü sürenin de geçtiğini, yasal hasım olan müvekkili kurum aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

Dava konusu taşınmazın üzerinde iki katlı kargir ev ve muhtelif ağaçlar bulunduğu, geri kalan kısmın çayırlık şeklinde görüldüğü, fen bilirkişisi yardımıyla tanıkların ve mahalli bilirkişilerin gösterdiği şekilde dava konusu edilen kısmın sınırlarının tespit edildiği, gösterilen sınırlara göre çekişmeli taşınmazın davaya konu bölümünün 9.002,58 metrekare büyüklüğünde olduğu ve doğusunda orman parseli, batısında mera parseli bulunduğu, yine dava konusu edilen kısmın mera vasfıyla tespit yapılan 417 ada 36 parsel sayılı taşınmazı ikiye böldüğü, bilirkişi raporlarında dava konusu edilen kısmın mera vasfında olduğunun bildirildiği, alınan bilirkişi raporlarının dosya kapsamı ile uyumlu ve denetime elverişli olduğu, taşınmazın dava konusu edilmeyen kısımları ile birlikte mera bütünlüğü oluşturduğu, mera arazisi içerisinde bir kısma tarım arazisidir şeklinde tespit yapılamayacağı, aksi halde taşınmazın mera bütünlüğünün bozulduğu, meraların özel mülkiyete konu edilemeyeceği, mahalli bilirkişi ve tanıklar her ne kadar davacıların murisi ve sonrasında davacıların bu yerlerde zilyetliğinin ve kullanımının bulunduğunu beyan etmiş iseler de mera vasfındaki arazide zilyetlikle kazanımının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde; yerel mahkeme kararının yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, eksik inceleme ve bilimsellikten uzak bir rapor doğrultusunda karar verildiğini, hükme esas alınan 15.11.2020 tarihli bilirkişi raporunun yapılan keşif, dinlenen tanık beyanları, bölgenin coğrafi ve fiziki şartları ile bilimsel verilerle çeliştiğini, sözkonusu rapora karşı itirazda bulunarak yeniden keşif yapılmasını ve yeni bir bilirkişi raporu aldırılmasını talep ettiklerini ancak mahkemece bu taleplerinin hiçbir haklı gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, bilirkişi raporuna karşı yaptıkları itirazların reddedilmesinin yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda taşınmazın bir kısım özelliklerinin sayılarak kam orta malı olduğunun belirtildiğini, burada belirtilen özelliklerden "kadimden beri hayvan otlatılan arazilerden oluşu" şeklindeki tespitin dinlenen tanık beyanları, keşif ve dosya içeriğiyle çeliştiğini, zira tanıkların bu tespitin tam aksine beyanlarda bulunduklarını, çekişmeli taşınmaz bölümünde davacılar dışında kimsenin hayvan otlatmadığını, tanıkların beyanlarında hayvan otlatılan arazilerin daha yukarıda olduğunu beyan ettiklerini, yine raporda belirtilen "toprak yapısı ve coğrafi şartlara" ilişkin özelliklerin bölgenin tamamı için geçerli olduğunu, Karadeniz bölgesindeki tüm arazilerin toprak yapısının yer yer düz, meyilli, taşlı ve erozyona maruz bir özellik gösterdiğini, bilirkişi raporunda "toprak yapısı ve çayırların kök kısımlarının kalınlaşmasından" bahsedildiğini, bu özelliğin de bölgedeki tüm araziler için geçerli olduğunu, zira artık bu bölgede mısır, patates, lahana, fasulye gibi tarla ürünlerinin yetiştirilmediğini, ... yetişebilen alanların ... bahçesi olarak kullanıldığını, diğer alanlarda ise ekonomik olmaması nedeniyle tarımsal faaliyet yapılmadığını, bunun sonucu olarak eskiden tarım yapılan alanların artık ot ve çayır yetiştirme amacıyla kullanıldığını, topraklar ekilip biçilmeyince de kök kısımlarının yıllar içinde kalınlaştığını, bu durumun arazinin mera vasfında olduğunu değil uzun yıllardır ekilip biçilmediğini gösterdiğini, uzun yıllardır ekilip biçilmemesinin de arazinin mera olduğu anlamına gelmediğini, bilirkişi raporunda yer alan "dava konusu arazilerin tümü mera bütünlüğünü oluşturmaktadır" şeklindeki tespitin de doğru olmadığını, zira dava konusu taşınmaz bölümünün hemen bitişiğinde özel mülkilete tabi araziler bulunduğunu, davacıların dedelerinden kalan ve bir bütün halinde olan çekişmeli taşınmazın mirasçılar arasında fiilen taksim edildiğini, bir kısım mirasçılar kendilerine düşen kısımlar için dava açmadıkları için tapulu arazilerle çekişmeli taşınmaz bölümü arasındaki bağlantının koptuğunu, ne var ki arazinin vaktiyle bir bütün olduğu düşünüldüğünde bu kopukluğun da bir öneminin bulunmadığını, bilirkişi raporunun tam aksine dava konusu arazinin özel mülkiyete tabi taşınmazlarla içiçe olduğunu, yine arazi üzeride çok sayıda meyve ağacı bulunduğu gibi, keşifte dinlenen tanıkların ... bu arazide eskiden beri lahana, mısır, patates gibi tarım ürünlerinin yetiştirildiğini beyan ettiklerini, bilirkişi raporunun sonuç kısmının da genel ve soyut ifadeler içerdiğini, taşınmaz üzerinde taş binaların bulunmasının raporun tam aksine arazinin özel mülk olduğunu gösterdiğini, yine bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın sadece hayvan otlatmaya müsait olduğunun belirtildiğini ve ayrıca "yöre halkları kadimden beri bu alanlara büyük ve küçük baş hayvanlarını götürerek otlatmaktadır" denildiğini, bu hususun tanık beyanlarıyla tam anlamıyla zıt olduğunu, mevcut evlerin geçici konaklama amacıyla yapıldığı iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, tanık beyanlarıyla da sabit olduğu üzere kar yağıp etraf kapanıncaya kadar yöre halkının o evlerde yaşadığını, davacılara ait hayvanlar hariç kimsenin hayvanının bu alana giremediğini, tanıkların bu hususu çok açık bir biçimde belirttiklerini, netice olarak bilirkişi raporunun yapılan keşif ve dinlenen tanık beyanlarıyla çeliştiğini, dosyada dayanağı olmayan genel ve soyut varsayımlar üzerinden bilimsellikten uzak bir rapor tanzim edildiğini, tanık anlatımlarının hiç dikkate alınmadığını, mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi, tespit bilirkişisi ve tanıkların anı bölge içerisinde ikamet eden kişiler olduklarını, arazinin mera olarak kalmasının onların daha menfaatine olacağını ancak buna rağmen çekişmeli taşınmazın mera olmadığını ve davacılara ait olduğunu beyan ettiklerini, alınan beyanların da ayrıntılı, somut olaylara dayalı, samimi, tutarlı ve inandırıcı beyanlar olduğunu, çelişkili beyan bulunmadığını, hal böyle olmasına rağmen mahkemenin bu beyanlara itibar etmediğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde ve değerlendirilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamasına, kamu düzenine aykırı bir hususun tespit edilememiş olmasına, mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen ziraat bilirkişi kurulu raporuna ve tüm dosya kapsamına göre, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.(1) maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde, yerel mahkeme kararının yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, eksik inceleme ve bilimsellikten uzak bir rapor doğrultusunda karar verildiğini, raporun dinlenen tanık beyanları, keşif ve dosya içeriğiyle çeliştiğini, zira tanıkların bilirkişi raporunda belirtilen tespitlerin tam aksine beyanlarda bulunduklarını, çekişmeli taşınmaz bölümünde davacılar dışında kimsenin hayvan otlatmadığını, tanıkların beyanlarında hayvan otlatılan umuma ait mera arazilerin daha yukarıda olduğunu beyan ettiklerini, taşınmazın uzun yıllardır ekilip biçilmemesinin arazinin mera olduğu anlamına gelmediğini, bilirkişi raporunda yer alan "dava konusu arazilerin tümü mera bütünlüğünü oluşturmaktadır" şeklindeki tespitin de doğru olmadığını, zira dava konusu taşınmaz bölümünün hemen bitişiğinde özel mülkiyete tabi araziler bulunduğunu, taşınmaz üzerinde çok sayıda meyve ağacı bulunduğu gibi, keşifte dinlenen tanıkların ... bu arazide eskiden beri lahana, mısır, patates gibi tarım ürünlerinin yetiştirildiğini beyan ettiklerini, bilirkişi raporunun sonuç kısmının da genel ve soyut ifadeler içerdiğini, taşınmaz üzerinde taş binaların bulunmasının raporun tam aksine arazinin özel mülk olduğunu gösterdiğini, yine bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın sadece hayvan otlatmaya müsait olduğunun belirtildiğini ve ayrıca "yöre halkları kadimden beri bu alanlara büyük ve küçük baş hayvanlarını götürerek otlatmaktadır" denildiğini, bu hususun tanık beyanlarıyla tam anlamıyla zıt olduğunu, çekişmeli 417 ada 36 parsel sayılı taşınmazın bir bütün olup, mera dışında özel mülkiyete tabi bir arazi olduğunu, krokide "A" ile gösterilen kısmın davacılara, geriye kalan kısımlarının ise davacıların amca çocuklarına ait bulunduğunu, ne var ki bu şahısların uzun yıllardır şehir dışında yaşadıklarını ve kendi arazileri için dava açmadıklarını, taşınmazın umuma ait mera olmadığını beyanla, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı ... Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. " şeklinde düzenlenmiştir.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, " Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir." hükmünü içermektedir.

Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkının bağımsız olarak veya birlikte kullanmak üzere, yetkili makam tarafından tahsis edilmiş olan veya böyle bir tahsis bulunmamasına karşın kadimden beri (öncesi belli olmayan bir zamandan beri), ilgili köy veya kasabalar tarafından mera olarak kullanılagelen ve hak sahiplerinin mevcut intifa hakları dışında üzerinde fiili ve hukuki tasarruflarda bulunamadıkları arazi parçasıdır. Bir yerin mera sayılabilmesi için bu amaçla bir köy veya kasabaya tahsis edilmesi, tahsis bulunmadığı takdirde, kadimden beri o yerin mera olarak kullanıla gelmiş olması gerekir. Bir yere hukuken mera vasfını verebilmek için bu iki unsurdan birinin bulunması gerekir (Cin, H.:... Hukukunda Mera Yaylak ve Kışlaklar, 2. Bası, ... 1980, s. 37 vd.)

Mera olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri mera olarak kullanılagelen yerler alınıp satılamaz, üzerine bina yapılamaz, ağaç dikilerek koru, bağ ve bahçe tesis edilemez. Meraların sınırlarının daraltılıp genişletilmesi ve zamanaşımı ile özel mülkiyete geçirilmesi mümkün değildir. Meraların vasfı değiştirilemez ve ziraat arazisi hâline getirilemez. Tahsisli veya kadim mera olgusunun belirlenmesi usul ve şekil yönünden birbirinden farklıdır. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu hâlde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar.

Bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması hâlinde ise, hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir (Hukuk Genel Kurulunun 30.10.1991 tarihli ve 1991/8-427 E., 1991/544 K.; 10.05.2006 tarihli ve 2006/8-240 E., 2006/292 K.; 14.11.2012 tarihli ve 2012/7-485 E., 2012/788 K.; 19.11.2014 tarihli ve 2013/8-1321 E., 2014/939 K. sayılı kararları).

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Kadastro sonucunda, ... ili ... ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan 417 ada 36 parsel sayılı taşınmazın kadim mera olduğu gerekçesiyle mera vasfıyla sınırlandırıldığı, askı ilanlarının 09.02.2009-10.03.2009 tarihleri arasında yapıldığı, askı ilan süresi içerisinde açılan davada ... Kadastro Mahkemesi'nin 12.12.2014 tarihli ve 2009/41 Esas, 2010/115 Karar sayılı kararıyla taşınmazın tespit gibi mera niteliği ile özel sicile yazılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 29.06.2015 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın halen aynı vasıf ve yüzölçümle mahsus sicilde kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.

3. Davacılar çekişmeli taşınmazın bir bölümünün müvekkillerine ait olmasına ve kendilerine murislerinden silsile yoluyla intikal etmesine rağmen kadastro çalışmaları sırasında mera olarak sınırlandırılarak mahsus sicile tescil edildiğini belirterek tapu iptali ve tescilini talep etmiş ise de, toplanan delillerden çekişmeli taşınmazın mera vasfında olduğu, özel mülkiyete konu edilemeyeceği ve zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.

4. Hal böyle olunca, temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı Hazine vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacılardan alınmasına,

Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.