Logo

1. Hukuk Dairesi2022/7213 E. 2023/3451 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastrodan önceki haklara dayanarak açılan tapu iptali ve tescil davasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davanın, kadastrodan önceki haklara dayalı tapu iptali ve tescil davası niteliğinde olduğu ve dava konusu taşınmazların kadastro tespit tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gözetilerek, istinaf başvurusunun reddine ve ilk derece mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 20.06.2023 Salı günü için yapılan tebligatlar üzerine, temyiz eden davacı asil ve vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar ... vd. gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı. Gelen davacı asil ve vekilinin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, ... karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı ... vekili dava dilekçesinde; dava konusu 140 ada 8, 142 ada 1, 145 ada 29 ve 153 ada 32 parsel sayılı taşınmazlar, müvekkili ile davalıların müşterek murisi ... ...’den gelmesine rağmen kadastro çalışmaları sırasında taşınmazların davalılar adına tespit ve tescil edildiğini, bu nedenle müvekkilinin babasının mirasından mahrum kaldığını, öte yandan dava konusu taşınmazlardan 142 ada 1 sayılı taşınmaz üzerindeki evin giriş ve 1. katının da müvekkili tarafından yapıldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kaydının müvekkilinin miras payı oranında iptali ile müvekkili adına tesciline, 142 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki evin giriş ve 1. katı ile ilgili olarak müvekkili lehine muhdesat şerhi verilmesine karar verilmesini istemiştir.

2. Davacı 31.10.2019 havale tarihli dilekçeyle; yargılama sırasında yaptığı araştırma sonucunda, dava konusu taşınmazlar dışında 140 ada 9 ve 154 ada 44 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin olarak da dava açması gerektiğini anladığını belirterek, söz konusu taşınmazların da dava konusu taşınmazlara dahil edilmesini istemiştir.

3. Davacı 12.12.2020 tarihli dilekçeyle; eldeki davayı kadastro tespitine itiraz davası olarak açtığını, taşınmazların kök muris ... ...’den geldiğini ancak davalı tarafın muris muvazaası ile taşınmazları edindiğini, davalı tarafın kendisinden mal kaçırmaya çalıştığını belirtmiştir.

II. CEVAP

Davalılar ... ve ... müşterek cevap dilekçelerinde; açılan davanın haksız ve usule aykırı olduğunu, davacıya müşterek muristen kalan taşınmazların, kadastro sırasında davacının oğlu adına tespit gördüğünü, davacının müşterek muristen gelen hakkını bu şekilde almış olduğunu, 142 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki evin yapımına davacının bir katkısının bulunmadığını, davacının dava konusu taşınmazlarda hakkının olmadığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1. Yargılama sırasında 23.11.2018 tarihli duruşmada; dava konusu 142 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki muhdesata ilişkin davanın, eldeki davadan tefrikine karar verilmiştir.

2. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın tespit öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.05.2011 tarihli ve 2011/2-295 Esas, 2011/359 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere, muris muvazaası iddiasına dayalı davaların, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği tartışmasız olmasına rağmen, bu haller kadastro tespitinden önce ise ve 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise buna ilişkin itiraz ve davaların dinlenemeyeceğinin kabul edildiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi hükmünde kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağının açıklandığı, bu sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu ve taraflarca öne sürülmese bile Mahkemece kendiliğinden değerlendirileceği, dava konusu taşınmazların kadastro tespitinin 11.10.2007 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 18.11.2017 tarihinde açıldığı gerekçesiyle, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, eldeki davanın tespit öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olmayıp, muris muvazaası iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine olduğunu, dava konusu taşınmazların tarafların müşterek murisi olan ... ...’den geldiğini, kadastro tespiti sırasında taşınmazların haksız şekilde davalılar adına tespit ve tescil edildiğini, burada asıl amacın müvekkilinden mal kaçırmak olduğunu, eldeki davanın süresi içerisinde açıldığını, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler tarafından da dava konusu taşınmazlarda müvekkilinin miras payı olduğunun belirtildiğini ileri sürerek, istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın, ıslah edilmeyen dava dilekçesindeki açıklayamaya göre, kadastro tespitinden önceki nedene ve murisin tespitten sonra ölmesi nedeniyle, miras yolu ile gelen hakka dayalı olarak açıldığı, dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde yer alan düzenlemeye göre, bu nitelikteki davaların kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık süre içinde açılabileceği, somut olayda, dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin 11.10.2007 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 18.11.2017 tarihinde açıldığı, hak düşürücü süre geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayalı olarak dava açılamayacağına göre, İlk Derece Mahkemesince davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, yine tespitten önce, taşınmazlar tapuda kayıtlı olmadığına ve davalılara hibe yoluyla devredildiğine göre, muvazaa iddiasının dinlenme olanağı bulunmadığı gibi, somut olayda 01.04.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yerinin de bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepleri tekrarla, Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın ve Bölge Adliye Mahkemesince yapılan incelemenin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; kadastrodan önceki haklara dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içermektedir.

3. Değerlendirme

1. Kadastro çalışmaları sonucunda ... ili, Merkez ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan dava konusu 140 ada 8 parsel sayılı 1.070,01 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... ... adına tespit ve 11.10.2007 tarihinde tescil edilmiş; taşınmaz bilahare 06.09.2011 tarihinde kayden satış suretiyle davalı ... adına tescil edilmiştir.

Aynı çalışma alanında bulunan, dava konusu 142 ada 1 parsel sayılı 9.762,57 metrekare, 145 ada 29 parsel sayılı 3.315,90 metrekare ve 153 ada 32 parsel sayılı 942,74 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, irsen intikal, taksim, hibe ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tespit ve 11.10.2007 tarihinde tescil edilmiştir.

2. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, eldeki dava muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olmayıp, kadastrodan önceki haklara dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğuna ve dava konusu taşınmazların kadastro tespitinin kesinleştiği 11.10.2007 tarihinden, eldeki davanın açıldığı 18.11.2017 tarihine kadar, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşıldığına göre, davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.