"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/645 E., 2022/522 K.
DAVACILAR : ..., ..., ... mirasçıları ...,... ,...
DAVALILAR : Hazine vekili Avukat ..., ..., ..., ..., ..., ...
DAVA TARİHİ : ...
HÜKÜM/KARAR : Kabul/Kabul-Karar Kaldırılarak Dava Kısmen Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Suşehri Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/68 E., 2021/44 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine temsilcisi tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; ..., 78 ve 109 parsel sayılı taşınmazların keşif sırasında gösterilecek bölümlerinin kendilerine ait olup zilyetliklerinde bulunmasına rağmen kadastro çalışmaları sırasında hatalı olarak davalılar adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazların mirasbırakanları ...ve ...'den intikal ettiğini, öncesinde mirasbırakanlarının taşınmazlara en az 60-70 yıldan beri malik sıfatıyla nizasız ve fasılasız zilyet olduklarını ileri sürerek taşınmazların keşif sırasında gösterilecek bölümlerinin davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili; davanın haksız ve yersiz açıldığını, dava konusu 118 ada 109 parsel sayılı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini, kadastro tespitinin yapıldığı tarihe kadar mülkiyeti kazanımı sağlayan 20 yıllık zilyetlik süresi dolmadığından yasal şartların davacı yararına oluşmadığını, taşınmazın şu anda dahi ekilip biçilmeyen yerlerden olduğunu belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tanıkları ve mahalli bilirkişi beyanlarından dava konusu taşınmazların davacıların mirasbırakanları tarafından 1980'li yıllarda ekilip biçildiği, sonrasında ise mirasbırakan ...'in 2000 yılında ölümüyle çocuklarının da il dışında olmaları nedeniyle ekilip biçilmedikleri, davacıların köye geldiklerinde taşınmazlarını kontrol edip sınırlarını sordukları, dolayısıyla davacılar tarafından dava konusu taşınmazlarla ilgili iradi bir terkin söz konusu olmadığı, zilyetlik iradesinin sürekli olarak devam ettiği, jeodezi ve fotogrametri bilirkişi raporu ile 1955 yılından 1973 yılına kadar taşınmazlarda tarımsal faaliyet yapıldığının açıkça saptandığı, taşınmaz mülkiyetinin zilyetlikle kazanımını sağlayan koşulların davacılar lehine gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 118 ada 65, 78 ve 109 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile 1/2 payının mirasbırakan ..., 1/2 payının ... mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Hazine temsilcisi; karara esas alınan jeodezi ve fotogrametri bilirkişi raporunda her ne kadar 1955, 1962 tarihli ve 1973 tarihli üç adet hava fotoğrafı incelenmiş olsa da raporda tespit edilen herhangi bir veriye yer verilmeden sadece zeminde kullanım olduğuna kanaat getirildiğini, taşınmazların çevre parsellerle benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konulmadan düzenlenen, bilimsel temelden uzak olan bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, ziraat bilirkişi raporunda taşınmazda bölgedeki taşınmazlarla birlikte yaklaşık 30-40 yıldır işlemeli tarımın terk edildiğinin belirlendiğini, bu hususun davacılar tarafından taşınmazdaki zilyetliğin iradi olarak terk edildiğini gösterdiğini, davacılar yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmazın mülkiyetini kazanım şartlarının mevcut olmadığını, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinde belirtilen 100/40 dönüm norm sınırlandırmaları bakımından mahkemece gerekli değerlendirme yapılmadığını, ayrıca taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup özel mülkiyete konu edilemeyeceğini, zilyetlikle kazanılamayacağını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; her ne kadar Jeodezi ve fotogrametri bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda 1955, 1962 ve 1973 tarihli hava fotoğraflarında taşınmazların ayırt edici sınırlarının mevcut olduğu, tarımsal faaliyetin yapıldığının tespit edildiği belirtilmiş ise de ziraat bilirkişi raporu, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere dava konusu 118 ada 109 parsel sayılı taşınmazın tespit tarihi olan 2008 tarihinden geriye dönük 30-35 yıldır kullanılmadığı, bu durumun zilyetliğin iradi olarak terki niteliğinde sayılacağı gerekçesiyle davalı Hazine temsilcisinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile ...,... parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne, 118 ada 109 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise davanın reddine karar vermiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; taşınmazdaki zilyetliğin iradi olarak terk edilmesi durumunun söz konusu olmadığını, fiili hakimiyetin geçici nitelikteki sebeplerle kullanılmamasının veya kullanma olanağının ortadan kalkmasının zilyetliği sona erdirmeyeceğini, davacıların mirasbırakanları ...ve ... tarafından taşınmazın ölünceye kadar ekilip biçildiğini, mirasbırakanlar hayatta iken zilyetlikle iktisap koşullarının zaten gerçekleşmiş olduğunu, onların ölümünden sonra da mirasçıları tarafından zilyetlik iradesinin devam ettirildiğini, tüm bunlara rağmen zilyetliğin terki nedeniyle ret kararı verilmesinin dosya kapsamındaki oluşa, somut delillere ve hukuka açıkça aykırı olduğunu belirtip kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Kadastro sırasında ... köyünde bulunan 118 ada 109 parsel sayılı taşınmazın 3025,29 m2 yüz ölçümüyle, ham toprak vasfıyla davalı Maliye Hazinesi adına tespit gördüğü, tespitin itiraza uğramadan 29.02.2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 346,90 TL bakiye onama harcının temyiz edenlerden alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.01.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
...
- KARŞI OY -
Dava, tapu iptali ve tescil davasıdır. İlk Derece Mahkemesince (İDM) davanın kabulüne karar verilmiş, dava konusu 118 ada 109 parsel yönünden kararın istinaf edilmesi üzerine anılan parsel bakımından istinaf başvurusunun kabulüne ve davanın reddine karar verilmiştir. Dairemizin Sayın Çoğunluğunca da karar onanmıştır. Aşağıda belirtilen nedenlerle anılan karara iştirak etmek mümkün olmamıştır.
Davacıların 1955, 1962 ve 1973 tarihli hava fotoğrafları uyarınca dava konusu taşınmazı tespit tarihi olan 2008'den önce nizasız ve fazılasız şekilde 20 yıl boyunca ekonomik amaçlı olarak zilyetliklerinde bulundurdukları açık olup bu hususta herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu olan husus davacıların zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları oluştuktan sonra dava konusu taşınmazı iradi olarak terk edip etmedikleri noktasında toplanmaktadır.
Mahalli bilirkişilerin diğer beyanları arasında bazı uyuşmazlıklar bulunsa da tüm mahalli bilirkişilerin davacıların mirasbırakanları olan ...ve ...'in ölene kadar dava konusu taşınmazı ekip biçtikleri yönünde ifadelerinin bulundukları anlaşılmaktadır. Öte yandan, keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişi ... taşınmazın keşif tarihinden geriye doğru 20 yıl kadar ekilmemiş olduğunu ifade etmiştir.
Dava, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil olduğundan 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin tespit tarihi olan 2008 yılından itibaren hesaplanması gerekmektedir. Mahalli bilirkişi ...'ın beyanı geçerli kabul edildiğinde taşınmazın iradi olarak terk edildiği sürenin 2000 yılına tekabül ettiği anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı tarafın iradi bir terki söz konusu olsada bunun tespit tarihinden geriye doğru yaklaşık 8 yıla karşılık geldiği görülmektedir. Diğer mahalli bilirkişilerin beyanları nazara alındığında da daha önce taşınmazı ekip biçtiği ifade edilen mirasbırakanlar ...'in 06/04/2000 de ...'in ise 08/07/2009 da vefat ettikleri anlaşılmaktadır. Mahalli bilirkişilerin çoğu taşınmazın anılan kişilerin ölümünden sonra ekilip biçilmediğini ifade etmeleri karşısında bunların ölüm tarihi dikkate alındığında da taşınmazdaki terkin 10 yıla ulaşan bir terk olmadığı anlaşılmaktadır.
Bir taşınmazın çekişmesiz ve aralıksız 20 yıl zilyedi olma şartının sağlanıp taşınmazı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile adına tespit etme hakkına kavuştuktan sonra iradi terk nedeniyle zilyetliğe dayalı taşınmaz edinim koşullarının gerçekleşmediğinden söz edilebilmesi için yine bu terkin en az 20 yıl gibi uzunca bir süreyi bulması gerektiği kabul edilebilir.
Dava konusu taşınmazdaki terkin 20 yılı bulduğu konusunda dosyada kesin bir belirlemenin yapılamadığı, bu bağlamda kadastro tespit tarihinden geriye doğru 20 yıl boyunca taşınmazın davacı tarafça terk edilip edilmediğinin açıklığa kavuşturulmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle mahallinde yeniden keşif yapılarak ve mahalli bilirkişiler arasındaki çelişkilerin giderilerek ayrıca üç kişilik ziraat bilirkişi kurulundan rapor aldırılarak keşif tarihinden değil kadastro tespit tarihi olan 2008 yılından itibaren geriye doğru ne kadar süreyle iradi terkin gerçekleştiğinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde saptanması ve bu belirleme esas alınarak bir karar verilmesi gerekir. Buna göre eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekirken Sayın Çoğunluğun onama yönündeki kararına iştirak edemiyorum.