Logo

1. Hukuk Dairesi2022/7503 E. 2023/3455 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasçılardan bir kısmının, terekeye dahil taşınmaz üzerindeki tapu kaydının iptali ve kendi adlarına tescilini istemeleri üzerine, davanın tüm mirasçıların katılımı olmadan açılıp açılamayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Terekeye dahil taşınmaz üzerindeki tasarruf işlemleri için tüm mirasçıların oybirliği ile karar vermeleri gerektiği ve mirasçılardan bir kısmının açtığı tapu iptal ve tescil davasının diğer mirasçıların haklarını da etkileyeceği gözetilerek, davanın tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması veya terekeye temsilci atanması gerektiği gerekçesiyle, Bölge Adliye Mahkemesinin davanın usulden reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

KARAR : Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılması suretiyle yeniden hüküm kurularak davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili ile davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 20/06/2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... ve diğerleri vekili Avukat... geldi. Davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, ... karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili, çekişmeli 6660 ada 25 parsel sayılı taşınmazın 40 seneyi aşkın süredir davacılar murisi ve ardından eklemeli biçimde davacıların zilyetliğinde bulunduğunu, yörede yapılan kadastro sırasında bu taşınmazın davalı adına tespit ve tescil edildiğini; oysa ki taşınmaz üzerinde davalının zilyetlik ve tasarrufunun bulunmadığını, çekişmeli taşınmaza ait olup olmadığı hususu dahi ihtilaflı olan ve davacıların iradelerinin kasten fesada uğratılması suretiyle tanzim edilen zilyetliğin devrine dair yazılı belgelere dayalı biçimde davalı adına tespitin yapıldığı, bu belgelerin aldatma sonucunda düzenlendiğini belirterek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.

II. CEVAP

Davalı vekili, taşınmazın kadastro tespitine esas zilyetliğin devrine dair belgelerin geçerli olduğu ve tarafların serbest rızalarına dayalı şekilde tanzim edildiği, davacının irade fesadına dair iddialarının doğru olmadığı, davalı yanın bu senetlere dayalı olarak zilyetliği teslim aldığını ve tespit günü itibariyle eklemeli iktisabın yararına oluştuğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların serbest iradeleri doğrultusunda anlaşarak zilyetliğin teslimine dair belgeleri düzenledikleri, davacıların irade fesadına dair iddialarını ispat edemedikleri gerekçesiyle davanın esastan reddine hükmedilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; çekişmeli taşınmaz üzerinde davalının zilyetlik ve tasarrufunun bulunmadığını, çekişmeli taşınmaza ait olup olmadığı hususu dahi ihtilaflı olan ve davacıların iradelerinin kasten fesada uğratılması suretiyle tanzim edilen zilyetliğin devrine dair yazılı belgelere dayalı biçimde davalı adına tespitin yapıldığı, bu belgelerin aldatma sonucunda düzenlendiğini belirterek beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; somut olayda davalı ... adına tapuya kayıtlı dava konusu taşınmazın miras bırakan ...'den kaldığı bildirildiğine, murisin terekesinin el birliği mülkiyeti hükümlerine tabi olmasına ve tüm mirasçıların birlikte hareket etmelerinin gerektiğine, murisin davacılardan başka ... ... ve ... isimli mirasçıların bulunduğuna, dava dilekçesindeki açıklamalar nazara alındığında taksim olgusuna dayanılmadığına ve davalı ...'nın mirasçı sıfatı bulunmadığına göre, yerel mahkemece bir kısım mirasçılarca 3. kişi aleyhine açılan davanın aktif husumete ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe davanın reddine karar verilmiş olması isabetli olmadığı gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/10/2020 tarih, 2017/558 Esas 2020/349 Karar sayılı kararının HMK'nun 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına yeniden hüküm tesisi ile; davanın dava şartı yokluğundan HMK’nın 114. ve 115. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ile davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde, dava konusu olayda davalının haksız eylemleri sonucunda davacıların zarara uğratıldığı, dolayısıyla her bir mirasçının üzerinde tasarruf edebileceği hisse miktarı belirgin olduğundan birlikte dava açmak zorunda olmadıklarını; öte yandan taşınmaz üzerinde davalının zilyetlik ve tasarrufunun bulunmadığını, çekişmeli taşınmaza ait olup olmadığı hususu dahi ihtilaflı olan ve davacıların iradelerinin kasten fesada uğratılması suretiyle tanzim edilen zilyetliğin devrine dair yazılı belgelere dayalı biçimde davalı adına tespitin yapıldığı, bu belgelerin aldatma sonucunda düzenlendiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili, toplanan delillere göre davanın sübut bulmadığını, bu nedenle esastan reddi gerekirken usulden reddinin doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 599. maddesi hükmü uyarınca miras; murisin ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar (menkul- gayrimenkul) üzerinde bu tarih itibariyle hak sahibi olurlar.

2. TMK'nın “Miras ortaklığı” başlıklı 640. maddesinde de;

“Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.

Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.

Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır…” hükmü öngörülmüştür.

3. Tereke (miras ortaklığı) TMK'nın 701 ve devam eden maddeleri uyarınca elbirliği (iştirak) mülkiyetine tâbidir. Elbirliği mülkiyeti, yasa veya yasada gösterilen sözleşmeler uyarınca, aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olmaları durumudur. TMK'nın 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke TMK'nın 701. maddesinde “...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. İddiaya konu mamelekin tereke malı olmadığını ispat etmek külfeti ise TMK’nın 6. maddesi uyarınca iddia edene yüklenmiştir.

4. TMK'nın 702/2. maddesi, “Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir” hükmünü taşımaktadır. Ne var ki bu kural, uygulamada yumuşatılarak, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 11.10.1982 tarihli ve 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla, bir ortağın tek başına dava açabileceği; ancak, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir.

5. TMK'nın 702/2. maddesinde sözü edilen terekeye ait haklar üzerinde tasarruf söz konusu ise, ortakların oybirliği ile karar vermeleri maddenin açık hükmü gereği olduğundan, tasarruf işlemi niteliğindeki tapu iptali ve tescil davasının tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması veya terekeye temsilci atanması ve bu yolla davanın yürütülmesi gerekir. Bir mirasçı tüm mirasçılar adına tek başına dava açabilirse de, böyle bir davayı yalnız başına yürütemez. Bu durumda davanın hemen reddedilmeyip, diğer mirasçıların davaya katılımlarının veya muvafakatlerinin sağlanması ya da terekeye temsilci atanması için davacıya uygun süre verilmesi gerekmektedir. Ne var ki, dava halefiyet esasına göre tereke adına değil de kendi miras payı için açılmış ise tüm mirasçıların onayının alınmasına gerek bulunmamaktadır. Bir ya da bir kısım mirasçı terekeye ait bir mal veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için yalnız kendi adına dava açarsa, bu dava dinlenemeyecektir. Böyle bir dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılmasına (icazet vermesine) olanak yoktur. Diğer bir anlatımla, öteki mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması veya yöntemine uygun biçimde muvafakatlerinin alınması, ya da miras ortaklığına bir mümessil tayin edilerek onun huzuru ile davaya devam edilmesi mümkün değildir ve davanın reddi gerekir. Aynı nedenle, tereke temsilcisi de, bir mirasçının yalnız kendi payı için açmış olduğu davaya icazet verip davayı devam ettiremez. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması ve öğretinin görüşü bu yöndedir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı 2001, C.1, s. 984 vd). ( aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 16.03.2021 tarihli ve 2017/16-465 E.,2021/262 K. sayılı kararı)

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 99.20 TL onama harcının temyiz edenlerden ayrı ayrı alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.